Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Doğan HEPER

YUNANİSTAN'la münasebetlerin savaş sınırına gelip dayanacağı nezaketsiz Dışişleri Bakanı Pangalos'un bir ay önceki hakaretlerinden anlaşılmıştı.
O terbiyesiz Yunanlı, Türkiye ve Türklere küfür ederek gerginliği başlatma sinyali vermişti.
Gelinen nokta meydanda. Yunanistan, Kıbrıs'ı işgal provasını anlaşmaları ihlal ederek sürdürdü.
Ege'deki Yunan adalarının anlaşmalara aykırı olarak silahlandırılmasından sonra şimdi de Güney Kıbrıs fiilen Yunanistan'ın hakimiyetine girdi.
Ve Atina, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti topraklarına da sarkmanın hayallerini kurmaya başladı.
Türkiye'nin Güney Kıbrıs'a yerleştirilecek S - 300 füzelerine karşı hassasiyetini dikkate almayan Yunanistan böylece tahrik edici tatbikatlarla sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getirdi.
* * *
SON bilgilere göre Kıbrıs Rum yetkililer Güney Kıbrıs'a S - 300 füzelerini yerleştirmek için çalışmaları hızlandırmış durumdalar.
Bu nedenle ikisi general 33 Rus füze uzmanının adaya geldiği biliniyor.
Adada beş noktaya yerleştirilmesi planlanan füzeler 1998 Mart'ında Türkiye'ye karşı kullanılır hale gelecek.
Bu gelişme de gösteriyor ki Türkiye'nin ısrarına rağmen Rumlar S - 300 füzeleri konusunda geri adım atmak, makulü görmek niyetinde değiller.
O zaman Sayın Cumhurbaşkanı Demirel'in sözleri haklılık kazanıyor.
Yunanistan'ın pervasız ve saygısız davranışları karşısında sabrı taşan Demirel dün Türkiye'nin kararlılığını en üst düzeydeki bu çıkışla Atina'ya ve dünyaya duyurmuş oldu.
Cumhurbaşkanı adeta "sabrımızı daha fazla zorlayıp, taşırmayın" uyarısında bulundu.
Yunanlılara; "madem bizden korkuyorsunuz öyleyse bizi neden tahrik ediyorsunuz" dediğini hatırlatan Demirel: "Diplomasinin bittiği yerde silahların devreye gireceğini" vurguladı.
Bu konuşma Türkiye'nin Yunanistan'ın olayları tırmandırması karşısında ne kadar hassas ve kararlı olduğunun göstergesi sayılmaz mı?
Atina'nın bu hassasiyeti görmezden gelmesi, felaketine de neden olabilecek bir davranış olmaz mı?
* * *
TÜRKİYE, uzun süredir komşularıyla arasının hiç de iyi olmadığı bir dönemi yaşıyor.
Dün NATO'nun asker deposu olan Türkiye bugün Avrupa Birliği'nden dışlanmış durumda.
Durumun böyle sürdürülmesi mümkün değil.
Askeri tedbirlerin yanında Ankara'nın etkili ve sonuç alıcı diplomatik ataklarına da gerek var.
Cumhurbaşkanı Demirel bunu da önemle vurguluyor.
Demirel; "Dünya konjonktürlerinin ve Türkiye'nin coğrafyasının diplomatlara çetin görevler yüklediğini" hatırlatıyor.
Diplomasi zor bir koşudur ama Türkiye gibi büyük bir ülke bu koşuda da başarılı olmak zorundadır.

TRAFİKTE "tek kişi yasağı" geliyor.
İstanbul Valisi trafikle ilgili bir dizi önlem düşünüyor. Bunu takdirle karşılamak gerekir.
Ama "tek kişi yasağı" öyle mi?
Düşünün bir genç kızınız var, sabah şehrin bir ucundan kalkacak 8.30'da Beyazıt'ta veya Avcılar'da üniversitede olacak.
Derse doğru dürüst yetişsin diye arabanızı ona verdiniz.
Ama bu yasak gelirse kızınız fakülteye gidemeyecek.
"Araba yerine toplu taşım aracı ile gitsin" denilebilir.
İşte işin püf noktası da bu.
Ne zaman rahat, temiz, gittiği yere zamanında varabilen, gereken sayıda toplu taşım aracı sağlanırsa "tek kişi yasağı" da o zaman çok haklı olarak yürürlüğe konulabilir. Kimse de itiraz edemez.
Bugünkü şartlarda ise "tek kişi yasağı" boş laf.



Yazara EmailD.Heper@milliyet.com.tr