Başbakan Tayyip Erdoğan ATV’de bir programa katıldı.
Önce şunu soralım.
Başbakan niye “Sabah”tan üç gazeteciye hitap etti?
Bunlar onu sinirlendirmeyecek sorular sorar diye mi?
Sorular zaten harcıâlemdi.
O üç arkadaşımız isteseler sorularıyla Başbakan’ın “emdiğini burnundan getirirlerdi”, ama yapmadılar...
Sonra o üç gazeteci koyu renk takım elbise giymişler ve kravat takmışlardı.
Ya onların karşısındaki Başbakan Tayyip Erdoğan? O, kareli bir elbise giymiş, kravat takmamıştı, yaka paça açıktı. Lacivert, mavi arası renkte bir gömlek giymişti.
Ben bu konuda yorum yapmayacağım.
Bu durumu özellikle üç arkadaşın ve halkımın dikkatine sunarım.
* * *
Başbakan’ın bu söyleşide üstünde durduğu en önemli ve en yeni konu “başkanlık sistemi”ydi.
Ben önceki hafta bu köşede “Başkan Erdoğan mı?” demiştim ve “Tayyip Erdoğan’ın niyeti Türkiye’ye başkan olmak” diye yazmıştım. İpuçlarının bunu gösterdiğini söylemiştim. Ve o ipuçlarını saymıştım.
Evet, artık ipuçlarına da lüzum kalmadı. Erdoğan, sözleriyle yazımı doğruladı.
Başbakan “Türkiye için başkanlık sistemine taraftar olduğunu” açıkladı.
Kendisi için başkanlığı düşünüp düşünmediği sorusuna ise “Daha erken, o güne kadar kim öle kim kala” deyip teğet geçti.
“Evet, başkanlık Türkiye’nin daha hızlı büyümesine yarar. Hak ve özgürlüklerde Türkiye ilerler. Bu sisteme ben olumlu bakıyorum”, Erdoğan bu cümleleri de kurdu.
Bu cümlelerden ne anlıyoruz?..
Durum değişmezse, Erdoğan’ın hedefi, 2011 genel seçiminden hemen sonra, yani 2012’de Türkiye’nin başkanı olmak, Türkiye’ye tek başına hâkim olmak.
Şimdi Anayasa’da yapılmak istenen değişiklikte bunun için hızla gerçekleşsin diye uğraşılıyor. Şimdiden “halk alıştırılmak” isteniyor.
Asker yok, YÖK yok, RTÜK yok, yandaş medya yaratıldı, işadamları ikiye bölündü, Odalar Birliği bile fırça yiyor. Esnaf yok, işçi sendikaları yok, yargıyla uğraşılıyor. Anayasa değiştirilebilirse yargı da yok, diyeceğiz.
İşte o zaman, artık “yaşasın başkan”.
Yani “Yaşasın Tayyip Erdoğan” diyebiliriz.
Hayırlısı olsun.
PARALI ASKERLİK
Paralı askerlik yeniden canlandırılacak mı?
Başbakan bunun için topu askerlere attı.
Yani bir taşla iki kuş vurmak istedi.
“Mail’leri bence bir klasöre koysanız da bunu Genelkurmay’a ve Milli Savunma Bakanlığı’na yollasanız, çok isabetli olur. Genelkurmay Başkanı’yla bu konuyu tekrar müzakere ederiz” diye konuştu.
Ama, “Sizin görüşünüz ne?” denilince köşeye sıkıştı ve “Benim bu konuda bilgim yok, bilgim olmadan konuşmam doğru olmaz” dedi. Yani konuşmadı, konuşamadı, kaytardı... Ben bedelliden yanayım veya karşıyım diyemedi.
Ama Savunma Bakanı, “Başbakan ne derse o olur” diyor. Biri bizle dalga geçiyor, acaba kim?
Marlon Kemal
Ben hukukta okurken bir sınıf arkadaşımız vardı.
“Marlon Kemal”. Meşhurdu!..
Hocalar ders anlatırken, o sivrilmek için başka şeyler yapar, mesela açar gazete okur, hep dışarı çıkartılırdı.
Marlon Kemal’in, İstanbul Hukuk’la ilişkisi kesildi. Ankara’ya gitti. Ankara Hukuk’u bitirdi. Ve İstanbul’a savcı olarak atandı. Kısa süre sonra bir gece Şişli’de kumarhanede öldürüldü...
Ankara’daki yargı mensupları toplantısında, kadın polisle dövüşen ve gırtlağına sarılan savcıyı görünce aklıma “Marlon Kemal” geldi de...
HER DÖNEMİN
Adamları bunlar...
“1982 Anayasası askeri vesayet anayasasıdır.”
Bunu bugünlerde söyleyen çok. Peki, o gün niye sustular, söylemediler?
Sonra o anayasa referanduma sunuldu ve halkın yüzde 92’sinin “evet” oyunu aldı.
Peki, halkın oyuna, iradesine, yani referanduma inanmayalım mı? Öyleyse bugün önerilen referandumun sonucuna nasıl inanacağız? Sonra, o günkü siyasi beceriksizler 8 ay bir cumhurbaşkanı bile seçememişti, o işi bile yüzlerine gözlerine bulaştırma sabıkalısı değiller miydi?
Üstelik 82 Anayasası kalmadı ki, Anayasa’nın yüzde 65’i daha sonra siviller tarafından değiştirilmedi mi?
Bu yazdıklarımız askeri yönelimlerin savunması sayılmasın? Biz “Her taş yerinde ağırdır” sözünün faziletini bilenlerdeniz. Ve her olayı, gerçekleştiği zaman dilimindeki şartları göz önüne alarak tartışırız.
Sözlerimiz, eleştirilerimiz ikiyüzlü kişilere...
Onlar asker gelince askere, iktidarda sivil görünce onlara yandaşlık ederler. Hiçbir zaman objektif olamazlar... Samimiyetsizdirler. Menfaatçidirler...
STAR TV
Kutuplaşma var...
“Türkiye iyi idare edilmiyor.”
Star’daki “Her Açıdan” programının en flaş fikri bence buydu.
“Ayrışım duygusu” artık yaygınlaşıyor, artıyor.
Ahmet Türk’e atılan yumruk, Sırrı Sakık’ın Ankara’da gömülü eşine yapılanlar, şehit cenazelerinde atılan sloganlar, Van’da Baykal’a yapılanlar ve Kayseri’de bakana atılan yumruk, bu kutuplaşmanın hızla genişlediğini göstermiyor mu?
Gösteriyor.
Ahmet Türk gibiler olmasa kutuplaşma daha da artacak birlik ve beraberlikten, kardeşlikten hiç umudumuz kalmayacak.
Bu konuda, “hükümet yok gibi” de denilebilir. Veya, zaten bu ayrışıma hükümetin yanlış tutumunun neden olduğu söylenebilir.
Var mı aksini savunacak?
KANALTÜRK
İptal garanti
Üç erk var ya. Hükümet bunlardan “yargı”yı ele aldı. Anayasa değişikliği adeta onlar için, yani yargı için yapılıyor.
Bu değişiklikle yargı erki de Meclis çoğunluğunun, yani Tayyip Erdoğan’ın hâkimiyeti altına alınacak.
Yani, Anayasa’da iktidarın isteğine uygun yargı değişikliği yapılıyor.
Yargıda halkın ihtiyaçlarına uygun değişiklikler yok.
Tutukluluk infaz haline getirildi, bununla ilgili değişiklik var mı?
Yargıyı, halkın istediği gibi hızlandırma amacı mevcut mu anayasa değişikliğinde?
O da yok.
İktidarın, yani Tayyip Erdoğan’ın gölgesi var, bu anayasa değişikliğinin üstünde.
onun için CHP bu değişikliği Anayasa Mahkemesi’ne götürecek.
Ve iptal garanti.