Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


İzmit Körfezi'nde ölen balıklar karaya vurdu.
Heyecanlanmamak mümkün mü?
Çünkü bu durum deprem habercisi olarak algılanıyor.
Neyse ki incelendi ve sonunda balıkların ölümünün, dipteki birikimin meydana rüzgar ve akıntıyla getirdiği gazın yüzeye doğru çıkışına bağlandı.
Ama vatandaş hala tedirgin.

Bu da gösterdi ki vatandaş tetikte, gözü kulağı depremle ilgili, depremi çağrıştıran her türlü olayda çok duyarlı...
İzmit'te, Gölcük'te, Adapazarı'nda, Yalova'da yaşananlardan sonra nasıl olmasın ki?
Üstelik Türkiye'de deprem konusunda güvenilir bilgi verecek, açıklama yapacak, yorumda bulunacak merci olmadığı için vatandaş deprem deyince daha da titiz, daha da şüpheci olabiliyor.
Bakın geçtiğimiz günlerde Kartal açıklarında İstanbul'u korkutan bir deprem oldu.
Merak edilen, sarsıntının devam edip etmeyeceği idi.
Bu deprem; müstakil bir deprem miydi, öncü müydü, artçı mıydı?
Bu konuya açıklık getirecek olanlar bilim adamlarıydı ama onlar yine her zaman yaptıklarını yaptılar ve vatandaşın kafasını daha da karıştırdılar.

Prof. Dr. Aykut Barka: "Artçıdır: Bu, 17 Ağustos depreminin artçı şoklarından biri. Önceki artçılardan farkı yok. 17 Ağustos'un geriliminin stresi artırdığı yerde oldu."
Prof. Dr. Ahmet Ercan: "Öncüdür: Adalar dolayında gerilim olduğunu gösteren öncü bir deprem. Ancak 20 yıldan önce büyük sarsıntı sürpriz olur."
Yrd. Doç. Oğuz Gündoğdu: "Ne artçı, ne öncü: Tuzla'daki gibi ikincil kırıklarla ilgili bir deprem. Öncü nitelikleri görünmüyor. Artçı olması mümkün değil."
Prof. Dr. Cemal Şengör: "Bilemeyiz. Bu normal bir depremdir. Ancak öncü mü artçı mı olduğunu bilmiyoruz. Deprem bu konuda bize telgraf mı gönderiyor?"
Şimdi gelin çıkın işin içinden, vatandaş can derdinde, bilim adamları tartışma...
Halkın bu kadar hassas olduğu bir konuda bu kadar önemli bir olay karşısında anında konuşmak zorunluluğu mu var?
Hayır.
Düşünüp, taşınıp ortak bir noktaya varıp tek ağızdan konuşmak daha doğru olmaz mı?
Daha güvenilir olmaz mı?
Bilime, bilim adamlarına daha da yakışmaz mı?

Her kafadan bir laf çıkmasını önlemek için geçtiğimiz günlerde "Deprem Konseyi" kurulmuştu.
Çeşitli uzman kişiler, bilim adamları bu konseyin üyeleri olmuştu.
Ama anlaşılıyor ki bu konsey boşuna kurulmuş.
Vatandaşın kulağı konseyde iken o susuyor.
Durumun sakıncalarını psikologlar da vurguluyor.
Özcan Köknel, Suna Tanaltay ve Nusret Kaya özetle şunu söylüyorlar:
"Zaten toplumsal ruh sağlığımız bozuk. Kimsenin birbirini tutmaz açıklamalarla felaket beklentisi ve panik yaratmaya hakkı yok."
Her kafadan bir ses çıkması son olsun, Deprem Konseyi artık olaya el koysun.