Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Doğan Heper

BAŞBAKAN Yardımcısı, Başbakan'la yaptığı ortak basın toplantısında "Demokrasi"yi ağzından düşürmedi.
İki cümlede bir, "demokrasi."
Demokrasiye bakın.
Meclis'e tesadüfen girmiş yedi kişinin elinde adeta oyuncak.
Bu yedi kişi için ANAP lideri Yılmaz "Adam ettik, ihanet gördük" diyor.
Tabii bunu bir siyasi hatanın itirafı olarak kabul etmek gerek.
Daha doğrusu Mesut Yılmaz'ın yaptığı hatalardan yalnız birinin itirafı olarak.
Bakın Refahyol'un kurtarıcısı BBP Genel Başkanı ne diyor: "Ben Çiller'in son kurtarıcısıyım."
Ne iftihar edilecek bir cümle değil mi?
Bu ifade de siyasi tarihe ilginç bir itiraf olarak geçecek.
* * *
BBP'nin durumu da gösteriyor ki Türkiye'de seçim sisteminde sakatlık var.
Türkiye'de en önemli konu, "istikrar."
Ama bugünkü seçim sistemi istikrarı getirmiyor.
İstikrar mı, temsil de adalet mi tartışması bu ortamda boşuna; önce istikrar. Türkiye için her şeyden önce istikrar.
Öyleyse istikrarı sağlayacak bir seçim sistemi lazım.
Öyle bir seçim sistemi ki hiç kimse yedi sandalye ile Türkiye'nin kaderini değiştirmesin.
"İstersem düşürürüm, istersem iktidar yaparım" diyemesin.
Bu yalnız BBP için değil herkes ve her parti için söz konusu.
Bunun yolu ise iki turlu dar bölge seçim sisteminden geçiyor.
Türkiye'nin de ABD gibi, İngiltere gibi, Almanya gibi siyasi istikrar içinde olmasını istiyorsak, en akla yakın sistem iki turlu dar bölge olmalı.
Ama bakın demokrasimiz, şahsi çıkar hesapları, tesadüfi partilerin menfaat hesapları altında eziliyor, yolundan çıkıyor.
İşte örnek ortada.
Refahyol, Meclis ekseriyetini kaybetti.
Peki önümüzdeki güven oylamalarında ne yapacak Refahyol?
Çare bulundu.
Bir süre önce haksız bir şekilde "katiller" dediğin BBP'ye verirsin tavizleri, alırsın yedi oyu, kurtarırsın postu.
Olur mu böyle, al gülüm ver gülüm?
Bu demokrasinin sıhhatine mi işaret ediyor?
BBP diyor ki:
"Ben yedi oyumu size veririm ama siz de şu şu icracı bakanlıkları ve başbakan yardımcılıklarından birini bana verin."
Peki ya diğer istek?..
İşte esas akıl almaz olan o:
BBP: "Ben size oy verir Çiller'in son kurtarıcısı olurum ama siz de Seçim Kanunu'nu değiştirip barajları ilk seçimde bizim de Meclis'e girebileceğimiz oranda küçültün, mesela yüzde beşe indirin" diyor. İfade edilen özetle bu.
Bu ne demek?
Seçim Kanunu değişikliği ile istikrar arayan Türkiye'nin daha da istikrarsız bir siyasal yaşama girmesi demek.
Ne için? Refahyol'un, Çiller'in kurtulması için.
Bu pazarlık daha sürer.
* * *
TÜRKİYE istikrarı arıyorsa barajları indirmemeli, yükseltmeli.
Yüzde onun da biraz üstüne çıkartmalı.
Bu oranı tutturamayacak partiler, Meclis'e girmek istiyorlarsa aynı görüşteki daha büyük partilerle birleşip tek parti halinde seçime de, Meclis'e de girebilirler. Barajın yükseltilmesi demokrasiye konulan engel değil istikrarın şartı olarak görülmeli.
Ama bu tartışma gözardı ediliyor.
Politikacılarımız ülke için doğru olanın, kalıcı olanın değil kendileri için yararlı olanın peşinde koşuyorlar.
Buna da demokrasi diyorlar.

Yazara Emaild.heper@milliyet.com.tr