HÜKÜMETİ eleştirirken, zaman zaman, "haksızlık mı ediyorum" diye düşünüyorum.
Savaşa girmeyen Türkiye, Irak'tan sonra belki de en büyük siyasi ve ekonomik zarara uğrayan ülke oldu.
Şimdi, bu tarihi iflasa neden olanlara "bravo" mu demeliyiz?
En kritik günlerde, Irak savaşının öncesinde ve ilk günlerinde; Cumhurbaşkanı ile, Meclis Başkanı ile, Başbakan ve AKP Başkanı ile, muhalefeti ile, Genelkurmay Başkanı ile, TBMM ile "Ankara" asgari müştereklerde buluşamadı.
Türkiye'nin kararsızlığı karşıtlarını cesaretlendirdi.
***
AKP, Kıbrıs'la ilgili politikası olmadığını da gösterdi.
AB ile ilişkilerde de tutarlı bir politikadan yoksunluk, dünkü Atina toplantısına da damgasını vurdu.
ABD ile ilişkilerdeki zikzaklardan Washington'un da, Türk vatandaşının da başı döndü.
Bu hükümetin, ana çizgileriyle haritası çıkartılmış hangi politikası var? Öyleyse; "yalnız eleştirmeyin, öneride de bulunun" diyenlere işte yanıt:
Hükümet, Türkiye'nin politikalarını acilen belirlesin.
***
"BÜYÜK lokma ye büyük söz söyleme" özdeyişinin aksine bu iktidar hep büyük konuştu, ama hep geri adım atmak zorunda kaldı. En son, Kuzey Irak'a girme konusunda olduğu gibi.
Devlet Bakanı Ali Babacan, daha yeni; "Tezkere geçmedi, Kuzey Irak'a cephe açmadık, çok da iyi oldu..." diyor.
Peki cephe açılmasını hükümet olarak, siz istemediniz mi? Tezkereyi siz hazırlamadınız mı? Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?.. Bunun adı tutarsızlık değilse nedir? Bu bakana nasıl güvenilir?
Uzun süredir içini dökemeyen Başbakan da grupta medyayı hedef aldı, rahatladı!..
Irak savaşı konusunda da "kendi öngörülerinin ve ihtiyatlı politikalarının, doğrulandığını" iftiharla vurguladı.
Sanki, 1. tezkereyi çıkartan, 2'nciyi de çıkartmak için olağanüstü gayret sarf eden o Tayyip Erdoğan değilmiş gibi.
Yoksa olanları basın mı yanlış aksettirmişti!..
***
HÜKÜMETE akıl hocalığı yapan ve Türkiye'yi yakanlardan biri, TV'deki bir tartışma programında, Irak savaşında hükümetin yaptıklarının aksini savunanların "savaş suçlusu" ilan edilip "yargılanmaları"nı önermişti...
Ben, böyle mantık dışı bir öneriyi, yanlışlarıyla Türkiye'yi büyük zararlara sokan hükümet ve akıl hocaları için bile ileri sürecek kadar ciddiyetten uzaklaşamam.
Ama şunu söyleyebilirim; Irak olayı sırasında Ankara'nın yanlışları ve bu yanlışların Türkiye'ye getirdiği yükleri tarih yazacak ve bunu gelecek kuşaklar da affetmeyecektir.
28 milyar dolarlık kredi uçtu. Destek, 1 milyar dolarlık, şartlı bir sadakaya döndü. Üstelik Powell bunun kesin karara bağlanmadığını söyledi. Irak için Polonya söz sahibi ama Türkiye "masada" yok. Ermeni soykırım tasarısı canlandırıldı, Kongre'ye geliyor.
Ve en vahimi; ABD "Kerkük - Yumurtalık boru hattı kapansın, Hayfa hattı açılsın" istiyor.
Bundan sonrası, Ankara'daki ileri görüşlüleri(!) ilgilendiriyor.
Iraklı, tarihini yakıyor, medeniyetini yok ediyor.
Bu acımasız yağmaya ne denir? Düşman yapmaz, Iraklının Irak'a yaptığını.
"6 - 7 Eylül" akşamını hatırlıyorum. Son durağımız Taksim; İstiklal Caddesi ve Karaköy yoluyla Galata Köprüsü'ne doğru iniyoruz.
İstiklal Caddesi'nde tüm vitrinler sokağa dökülmüş, gıcır gıcır ayakkabılar, çeşitli giysiler, beyaz eşya kaldırımlarda, kumaş toplarına bir bıçak geçiriliyor ve boydan boya kesiliyor. Ama alıp evine götürene rastlamıyoruz. Tahrip var, yağma yok...
Bir olay dışında... Galata Köprüsü üstündeyiz. Hali tavrı hiç de müzisyene benzemeyen, daha çok inşaat işçisi olduğu izlenimi veren bir vatandaş gıcır gıcır bir akerdeonla kimsenin bilmediği(!) parçaları sözde çala çala kaldırımda ilerliyor. Herhalde evine doğru yol alıyor. Polis çeviriyor ve akerdonla akerdeoncu köprüaltı karakolunda istirahate alınıyor.
İşte o kadar.
Şu soruyu soranlar, cevabı da kendileri veriyor.
"Kuzey Irak'ta bağımsız bir devlet kurulsa ne olur? Hiçbir şey olmaz. Ama zaten böyle bir devlet kurulamaz, çünkü İran da, Suriye de, Araplar da buna karşı çıkar."
Oysa bağımsız devlet peşinde koşan PKK'ya yıllarca gizli, açık destek veren aynı İran, aynı Suriye değil miydi?
Araplara gelince; onların 50 yıldır İsrail'e gücü yetti mi ki şimdi ABD korumasındaki Kuzey Irak'a yetsin. Ne hadlerine!..
Öyleyse, "Kuzey Irak'taki bir cazibe merkezinin Türkiye'ye zararı olmaz" rahatlığı en azından tedbirsizlik sayılır. İş işten geçtikten sonra da, bu tedbirsizliğin yol açacağı hayati kayıpların telafisi mümkün olmayabilir.
Özay Şendir
Küfür çok ayıp, geçmişi yazmak yeter...
6 Haziran 2025
Abbas Güçlü
Yaşadığımız toprakların farkında mıyız?..
6 Haziran 2025
Zafer Şahin
Senin kısmetine Kent Lokantası düştü İstanbul
6 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Savaş tamtamları ile barış olur mu?
6 Haziran 2025
Mehmet Tez
Pink Floyd, Live in Pompeii: Woodstock’ın tam tersi
6 Haziran 2025