Milliyet bir okuldur.
O okulun mezunları bugün medya dünyamızın her alanında başarıdan başarıya koşuyorlar.
Çeşitli gazetelerde, çeşitli televizyonlarda çalışıyorlar.
O okulun temellerini Abdi Bey attı. Aydın Bey o okulu zirveye çıkarttı.
Türkiye'de geçmişi 50 yıl önceye dayanan müessese sayısı azdır.
Milliyet 50. yaşını gören, sağlam adımlarla ilerleyen önder müesseselerden biridir.
Elli yıllık ömür medya dünyasında da başarıdır.
Bakın Milliyet'le beraber yola çıkan birçok gazete bugün yok.
Yeni Sabah yok, Tercüman yok, Günaydın yok, Güneş yok, Yeni İstanbul yok, ama Milliyet var.
Milliyet okulu var, Milliyet ailesi var. Millyet'in ilkeleri ve anayasası var.
Bu var oluşta, bu başarılı, saygın ve etkin yaşamda Aydın Bey'in enerjisi, dinamizmi var. Çalışanların el emeği, beyin gücü var. Okuyucuların takdiri, teşviki var...
Geçen akşam Milliyet ailesi ve aile reisi Aydın Doğan hep beraberdi. 50 yılın ayakta kalanları hasretle buluştu.
Bugün olduğu gibi geçmişte de Milliyet'e emek veren, ona saygın yerini sağlayan her yaşta ve her konumdaki çalışanı oradaydı.
Ben kendi hesabıma; yıllar önceye gitmeme, o günleri hatırlamama neden olan geceyi hazırlayan tertip komitesine teşekkür ediyorum.
Benim ömrüm bu aile içinde geçti. Milliyet'te kesintisiz en uzun süre çalışan iki kişiden biriyim. Milliyet'te muhabirlikten başlayan hayatımda, aynı müessesede 11 çeşitli görevle belki bir başka rekorun da sahibiyim. Bunun mutluluğunu tarif mümkün mü? Bizim gibilerin iftihar kaynağı başka ne olabilir ki?
Bu gazeteye geldiğim günü hatırlıyorum.
Abdi Bey'in "yazı işlerine in" dediği günü.
O günlerde haklı olarak birer basın devi ağabeylerimin arasına korkarak, ürkerek karıştığımı.
Aydın Bey'in "genel yayın yönetmeni ol" dediği anı...
Hala her güne Milliyet'teki ilk günümmüş gibi heyecanla başladığımı.
Tatlı acı olaylardan geçip, bugünkü arkadaşlarımın çalışma disipliniyle; atılımcı, yenilikçi, başarılı Milliyet'in huzur dolu ortamına varışımızı.
İşte cumartesi akşamı o salonda yıllar adeta bir film şeridi gibiydi.
Gören gözlerim salondakileri seyrederken, beyin gözlerim 50 yıllık bu filmi izliyordu.
Ve bu; Milliyet okulunun, Milliyet ailesinin onur dolu filmiydi.
Salonda uzun yıllarını Milliyet'e veren kimler yoktu ki:
Hasan Pulur, Halit Kıvanç, Sami Kohen, Çetin Altan, Necmi Tanyolaç, Hasan Yılmaer, İsmail Sivri, Vasfiye Özkoçak, Kahraman Bapçum, Orhan Tokatlı, Orhan Duru, Nilüfer Yalçın, Mümtaz Soysal, Bedri Koraman, Tufan Türenç, Emin Çölaşan, Reha Muhtar, Leyla Umar, Altan Öymen, Savaş Ay, Refik Erduran ve diğer arkadaşlarımız, ağabeylerimiz yaşadıkları mutluluğu birbirleriyle paylaşıyorlardı. Ve seslendirilen anılarda Milliyet'in geleceğinin daha da mutlu, daha da saygın ve daha da etkin olacağının müjdesini hissetmek mümkündü...