İki Türkiye var. Biri Ankara’nın Türkiye’si. İkincisi halkın Türkiye’si.
Ankara’nın Türkiye’si bir türlü yerine oturtulamayan bir ülke...
Yani, bu ülkede Ergenekonlar var veya Ergenekonlar yaratılıyor.
İhtilaller var.
Darbeler var.
Darbe teşebbüsleri var.
Bölücülük var.
Laiklik bir türlü kabul edilemiyor. Yani laikliğin bir tarifi lazım diyenler var. Onlara laikliğin yeni tarifi gerekiyorsa demokrasinin de yeni bir tarifi gerekmez mi diye soranlar var.
Çünkü diyorlar, eğitim ve gelir bakımından bu ülke demokrasiye hazır mı? Baksanıza kömürle, türbanla oy alınıyor. Ve AKP Genel Başkanı Erdoğan oyumuz % 48’e vardı diye iftihar ediyor.
Siyasetle sistem çakışmıyor, adeta çatışıyor... AKP’nin dindar bir cumhurbaşkanı araması da buna bağlanıyor. Bunlar, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Demokrasi bir tramvaydır...” benzetmesini de bir türlü unu- tamıyorlar.
Bu Türkiye’yi yaşamak insana karamsarlık vermiyor mu?
* * *
Ankara’nın Türkiye’sinde Ergenekonlar da var veya yaratılıyor dedik. Bakın Sedat Ergin ne diyor:
“2008 yılındaki Ergenekon iddianamesinin dayanaklarından biri olan ifadeler ve belgeler, aslında 2001 yılından bu yana Türkiye’de polis ve adli sistemin yabancısı olmadığı hususlardı. Önemli bir bölümü zaten devletin kasasında duruyordu.
Projektörlerimizi belki de sistemin 2001 yılında radarlarına takılmış olan bir konuda neden çalışmadığı sorusuna çevirmemizde isabet var.”
İşte Ankara’nın Türkiye’si, soru, soru, soru...
* * *
Bir de halkın Türkiye’si var, dedik.
O ne, derseniz, uzatmayalım, buna tek bir misal verelim, derim.
Kanaltürk’te “Aş Kendini” yapımcısının Hollanda’da Amsterdam’da bir pazarda aldığı cevaba bakalım. Bir satıcının “Burada satılanların yüzde 80’i Türk malıdır...” demesi size çok şey ifade etmiyor mu?
* * *
72 milyon neyle meşgul, Ankara neyle!..
Kendi oyunuyla tuş!
Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili kumar oynadı ve kaybetti.
Hem savaşı başlat, hem de acele ateşkes ilan et, bu ne anlama gelir?
Ölenlerin hesabını Gürcistan halkı Saakaşvili’den herhalde soracak.
Ama bizim de, yani Türkiye’nin de zararı oldu, olacak, bunu kim telafi edecek?
Bu ülkede yaşayanlar
Aynı gazetede iki haber:
1) Ajda Pekkan bu akşam Sortie’de konser verecek! Konserde seyirciler Süperstar’ı şampanya ve havyar eşliğinde dinleyecek.
2) Türkiye’de kredi kartı borçları 18 milyar dolara ulaştı. 4 yılda 41 kişi borcu yüzünden intihar etti ya da öldürüldü.
Yorumu size bırakıyorum...
Topkapı - Aksaray yolu
Topkapı’dan Aksaray’a ben indim, ya yetkililer? Onlar bu koca caddeden herhalde hiç geçmiyorlar. Geçseler ortadaki ve kenarlardaki yeşil alanların (!) perişanlığını görürler. Geçseler hızlı tramvay yolunu normal yoldan ayıran taşların kırık dökük olduğunu fark ederler.
Yoksa gözlerine perde mi indi?
SÖZEN
Aday olabilir mi?
AKP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Edibe Sözen teklif yaptı ve geri çekti.
Madem geri çekecektin, teklifte neden bulundun, demezler mi? Yoksa, kraldan fazla kralcı mı olmak istedin, diye sormazlar mı adama?
Bilim adamı veya kadını olmak düşüncede hiç olmazsa bir süre ısrarı gerektirmez mi?
Teklifi, “Gençleri koruma kanun tasarısı” adını taşıyor. Öyle basit bir şey de değil. 40 maddelik koca bir kanun tasarısı.
Özgürlükleri, laikliği adeta bir yana bırakan, sanki faşizan bir kanun tasarısı.
Üstelik, AKP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Sözen bunun, yani taslağının Almanya’dakinin aynısı olduğunu söylüyordu.
Biz de inanmıştık.
Oysa, Almanya’daki uygulamanın Sözen’i doğrulamadığını öğrendik.
Neyse ki bu tartışma üç gün sürdü ve Sayın Sözen teklifini geri aldığını açıkladı.
İyi de yaptı.
Sözen’in ilk kanun tasarısı macerası da böylece başarısız oldu.
Ama Sayın Sözen üzülmesin, AKP iktidarda oldukça bu tip bilim adamlarına buna benzer daha çok iş düşer... Tabii o, bir daha aday olabilirse...
MODA’DA
Hafif içki yasak
“İçki kötülüklerin anasıdır”
Bu söz söylenir, dinlenir ama yine de içen içer. Ve bu içme kararında bırakılırsa kötülük de çıkmaz. Kararında, dozunda bırakılmazsa ne olur? Sonucuna haddinden fazla içen katlanır.
Eskiden ne denirdi? “Kimi dertten, kimi sevinçten içer” denilmez miydi?
Öyle, yani, adamın iradesi sebebini de yaratır.
Son günlerde hafif içkilerin satışı da bazı yerlerde yasaklandı.
Mesela bu yerlerden biri Yıldız Sarayı lokantası oldu. Bu satış yasağı talimatını bir bürokrat vermişti. Ve bu restoran Meclis’e bağlıydı.
Meclis Başkanı Köksal Toptan bu durumun değişeceğini belirtti ve “Buranın işletilmesini TÜRSAB’a vermek istiyoruz. İşletmeci içki satmak isterse satar. Biz karışmayız” dedi. Yani yasak oradan kalktı.
Peki Moda iskelesi ne olacak?
Ben Moda iskelesine bakan apartmanlardan birinde oturdum. Sonra taşındım. Ama Kadıköy’e geçtikçe Moda iskelesinde oturup şunu bunu atıştırırken, denize karşı bir bardak buz gibi bira içer oldum.
Oysa şimdi orada alkollü içki yasak.
Ağır içki peki ama, bira yasağı niye?