Bu yazının başlığı “CHP öldü, yaşasın Kılıçdaroğlu” mu olmalıydı? “CHP’yi öldürdün, bravo CHP” mi demeliydim?
Yoksa “CHP’yi elbirliğiyle öldürdük” en iyi başlık mı olurdu? “Tüm meydan AKP’ye kaldı” denilebilir miydi?
Ben karar veremedim, sonunda kararı size bıraktım.
* * *
Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanlığı’na adaylığını koydu.
Ama biz ne dedik?
Baykal kongrede yeniden seçilsin ve CHP’nin başına geçsin. Yani CHP’nin lideri yine Baykal olsun, o devam etsin. Ama sözümüz burada bitti zannedilmesin. Çünkü, “Ne zamana kadar?” sorusu var.
* * *
Şunu da söyleyelim.
Bir parti lideri artık günümüzde “yasak ilişkiler”de bulunmaz.
Hele Türkiye böyle gizli ilişkileri olan liderleri hiç istemez.
Mazbut aile babaları her zaman toplumumuzda takdir görür.
Baykal da eşinden başka biriyle gizli ilişki yaşadıysa affedilmez.
* * *
Bu komplo veya gizli çekim, referandum ve seçim arifesinde CHP’yi Baykal’sız bırakmak, yani zayıflatmak için yapılmadı mı?
Peki, bu yasak aşk doğru, diyenler varsa yine de Baykal CHP’nin başında kalsın nasıl diyebiliyorum?
Çünkü Türkiye’nin içinde bulunduğu şartları dikkate alıyorum.
Türkiye’de AKP iktidarda...
Ve AKP’nin karşısında yalnız Baykal vardı.
Onun için de ben ve benim gibiler “Baykal’a rağmen Baykal”, dedik ve diyoruz.
Peki, ne zamana kadar?
İlk genel seçimin sonuna kadar.
Ondan sonra önümüzde çok zaman olacak ve CHP yeni liderini bulup çıkartabilecek.
CHP alternatif politikalar üreten bir kadro partisi olacak ve toplumla ilişki de kuracak. Çünkü artık bu gerekiyor.
* * *
Bazıları Baykal’ı hemen harcadılar.
CHP ile şu veya bu hesabı olanlar bunu çeşitli şekillerde ortaya koydular. İntikamlarını hemen alma hesabı yapanlar da oldu.
Onlar, genel seçim arifesinde, CHP’nin parçalanacağı, bölüneceği veya zayıflayacağı hesabını bile kinlerine kurban eder hale geldiler.
Oysa hesap ülkenin geleceği düşünülerek yapılmalı idi...
Önümüzde referandum ve seçim var. Bir sene beklesek olmaz mı denilmeliydi.
İlk günden beri Kılıçdaroğlu propagandası yapanlar var.
Kılıçdaroğlu için, CHP’de iyi bir ikinci adam olur ama lider olmaz, dedik, bu sözümüzde ısrar ediyoruz. İnşallah tersi olur da biz mahcup oluruz. Kılıçdaroğlu CHP’ye yüzde 40 oy ve iktidar vadediyor... Temenni edelim de hayal kırıklığı yaratmasın.
* * *
Evet, herkes konuştu, herkes konuşuyor.
Biz yine inandığımızı söyleyelim.
Seçim sonuna kadar, yani hemen, CHP yeni lider derse, bunda ısrar ederse, bu ana muhalefette, yani CHP’de kargaşa ve zafiyet meydan getirir. Bu da AKP’nin lehine, memleketin aleyhine demektir.
* * *
Olan oldu, gelelim bugüne, işin özeti şu: Kılıçdaroğlu kadrosunu iyi seçerse CHP köprüyü geçebilir, yoksa...
Baykal ders olsun
Baykal’ın başına gelen, herkese ders olmalı.
Önder Sav bile Baykal’a ihanet ettikten ve birkaç saat içinde saf değiştirdikten sonra, herkes en yakınının ihanetine uğrayabilir, buna hazır olmalı.
Baykal başkanken esas duruşta olanlar şimdi onun karşısında. İki günde ne değişti ki?
Ama bilinsin ki bir güçlü adamın yaptıklarının yanlış olduğunu söylemek, başkaldırmak o iktidardayken yapılabilirse “erkeklik” sayılır, marifet sayılır ve takdir görür.
Yoksa, “Düşene bir tekme de ben vurayım” demek korkakların işidir... Fırsatçılıktır. Yeni iktidara, yani yeni güçlünün yanına kapağı atma telaşıdır. “Vefa İstanbul’da bir semt adıdır”, diyenler yine haklı çıktı.
Benim eleştirim Baykal’a karşı olmaya değil, ikiyüzlü olanlaradır.
Bir eksik var ama...
Seçimi kaybetmek, iktidardan düşmek, siyasiler için demokrasilerde tek müeyyide.
Peki ülke için söz verip de yapmadıklarının “müeyyidesi sandıkta” deyip susacak mıyız?
Evet susacağız, susuyoruz, çünkü “Oyunun kuralı böyle” diyorlar.
Ne yalan söyleyeyim, ben bu kuralı sevmiyorum, beğenmiyorum.
Bu, “Demokrasinin eksik tarafı” diyorum.
Herhalde onun için “Daha iyisi bulunana kadar demokrasi” diyoruz.
İŞTE HALK
Sarmısaklı adam
Fakirlik bu halkın kaderi değil.
Gelip geçen iktidarlar bu halkı fakir bıraktılar.
Son 8 yılda AKP iktidarı da buna dahil.
Nüfusumuz genç.
Tüm gençler okumak, yabancı dil öğrenmek istiyor.
776 bin metrekare toprağımız var.
Dünyanın en civcivli, en hareketli bölgesindeyiz.
İnsanımızda teşebbüs gücü var.
Yani un var, şeker var ama iktidarlar helva yapamıyor.
Bunlar, yani parti liderlerimizin çoğu kendisini düşünüyor, halkı değil.
Sakın, “İlerlediğimizi görmüyor musun, eskiyle mukayese etsene”, demeyin.
Bu, dünya devletlerinin topyekûn ilerlemesi yanında devede kulak değil mi? Hatta ilerleyen ülkelerle mukayese ettiğimizde geri kaldığımız açıkça görülmüyor mu? İşsizlik rakamları meydanda değil mi?
Sarmısak ayıklayan aşçı yamağının Meclis (TBMM) Başkanı’na söyledikleri, daha doğrusu sitemleri, bu görüşümüzü halkın doğruladığını açıkça ortaya koymuyor mu?
İşte bunun için iktidar partilerine ve onların başkanlarına uygulanacak müeyyideler olmalı.
Yanlış mı?
Bakın bugün AKP iktidarı 72 milyonu kendi haline bıraktı, o kendi geleceğini garanti altına almaya bakıyor.
Eti bile AKP sayesinde ithal etme şaşkınlığını yaşıyoruz...
AKP, Türkiye’yi coşturup, atılımdan atılıma koşturamıyor.
Yazık bu millete...
BDP’Lİ NAZİR
Hükümeti sınadı
“Kürt sorunu”nun adı “Güneydoğu konusu”ydu.
Sonra “Kürt sorunu” oldu.
“Kürt sorunu” nedir diyene “Kültürel haklar sorunudur” deniyordu.
Günler geçti, bugün “Kürt sorunu” nedir deyince Kürt sorunu “Federasyon sorunudur” deniyor.
Nereden nereye, değil mi?
Bir süre sonra bu istek, tek devletin, Türkiye’nin bölünmesine odaklanmayacak mı?
“Bölünmenin yalnız temelsiz bir korku” olduğunu ileri sürenlere Avrupa’nın göbeğinde savaşsız bölünen Çekoslavakya ile savaşla bölünen Yugoslavya ve bölünme yolundaki Irak’ı görmezden gelmeyin, derim.
Ben bunları derken BDP’li Bitlis Milletvekili Nazir Karabaş hükümetin tepkisini sınar gibi konuştu ve Kürt asıllı kardeşlerimizi Türk asıllılarla savaşa çağırdı. Bu suç değil mi?
Bu adam, bu cesareti AKP’nin adamsendeciliğinden mi alıyor?
Bölücülere hükümet eliyle taviz bu kadar olur. Pes doğrusu.