Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Daha iki gün önce "bu istikrar programı sürecek" deniliyordu.
Ama bu sözün üzerinden bir gün geçmeden dün programdan vazgeçildi.
Bundan sonra hükümet ve ekonomi bürokrasisi ağzıyla kuş tutsa kim inanır?
Ortam müsait olsa, hükümetin bir gün dahi durmadan istifa etmesi gerekir.

Aylardır ekonomik programın Türkiye ve Türk insanını düze çıkartacağı anlatılıyordu.
Türk çalışanı, emeklisi, işçisi, memuru, küçük esnafı, bu umutla sıkıntılara göğüs gerdi.
Ama sonuç hüsran oldu.
Ve bu hüsran, eşitsizlik ve adaletsizlikle daha da büyük acı verdi. Çünkü bu kargaşa arasında parası olan faizden, doları olan yeni dolar fiyatından büyük kazanç sağladı.
Oysa doların yükselmesi demek işlenmiş, işlenmemiş tüm ithal mallarının zamlanması demek.
Özellikle doğalgaz ve benzin zammı her şeyin fiyatının artması demek.
Yani vatandaş Türk parası kazanacak, dolarla oluşan fiyatlarla ödeme yapacak.
Bu; gelir dağılımı adaletsizliği daha da büyüdü, sosyal adalet kurşuna dizildi, demek değil mi?
Buna rağmen; en çok şaşırtan da, Başbakan Ecevit ve yardımcılarının dünkü basın toplantısında hiçbir şey olmamış gibi davranmalarıydı.
Bu rahatlığı anlamak mümkün değil.

Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel, Ocak 2000 için dövizde bir aylık Türk lirası değer artışının 2.1 olacağını ilan etmişti.
Ve Erçel'in sözlerinden anlaşıldığına göre 1 Ocak 2000'den itibaren doların fiyatının ne olacağı artık gün gün belli olacaktı.
Öyle mi oldu?
2000'in Şubat'ına girildiği gün dolar 565 bin lira idi, bir yıl sonra dün 1 milyon 200 bin liraya kadar çıktığı oldu.
Erçel'e güvenip dolarla borçlananlar şimdi senetleri ona yollamalı.
Kiracısına yüzde 10 zam yapan ev sahipleri de, hemen dava açıp zararlarını Erçel'den istemeli.
Gazi Erçel ve Recep Önal dün yaptıkları açıklamada daha eskisinin cesedi soğumadan yeni programı savunuyorlardı. Oysa onlar bugün terk ettikleri, iflas etmiş programlarını da göklere çıkartmıyorlar mıydı? Bir günde bu ne dönüş?..
Bu, görüş kısırlığının göstergesi değil mi?

Bu batışın sonunda ne olabilir, daha doğrusu ne olmalı soruları çeşitli şekillerde cevaplanıyor:
"Yönetimi geçici olarak MGK üstlensin."
Olmaz böyle şey. Bu darbe anlamına gelir.
"Geçici olarak bir teknokrat hükümeti kurulsun."
Bu da olmaz. Bu ara rejim demektir.
"Milli mutabakat hükümeti kurulsun."
Bu da işleri daha çok karıştırır.
Öyleyse geriye kala kala hükümette revizyon kalıyor.
Hükümet değişmeli, dışarıdan, öncelikle de ekonomide beynelmilel alanda veya içerde başarıları kanıtlanmış deneyimli kişilerden bakanlar atanmalı.
Bugünkü başarısız bürokratlar da hemen görevden alınmalı.