Gündem bir tek konuya kilitlendi.
Cumhurbaşkanlığı seçimi.
İkinci derecedeki konu: FP'de durum.
Herhalde vatandaş bıkmıştır.
Çünkü özellikle cumhurbaşkanlığı tartışmaları politikada eski günleri hatırlatıyor.
Siyasi partilerin laf salatasıyla, birbirlerine çamur atarak günlerini gün ettikleri, Türkiye'nin de kıymetli zamanını heba ettikleri günleri.
Oysa son genel seçimden sonraki siyasi yaşam verimli bir yol izliyordu.
Hükümet uyumlu, muhalefet olumlu...
Son günlerde, uyumluluk da, olumluluk da zedelenmiş gibi görünüyor.
* * *
CUMHURBAŞKANLIĞI deyince konu Demirel.
Fazilet deyince konu Erbakan.
İkisi de yaşadıkları sürece siyasetin içinde olmak istiyor.
Daha doğrusu ikisi de vazgeçilmez kişiler olarak kalmak istiyor.
Bu konuda Demirel'in başarısı henüz kimseye nasip olmadı.
7 defa gitti, 8 defa geldi.
Şimdi onun için benzetme yerindeyse,
"yasal bir kaydı hayat şartıyla başkanlık" hazırlığı yapılıyor.
Bu, kaç faniye nasip olabilir?
Şartlar da doğrusu bu oluşumu destekliyor.
Erbakan'ın işi daha zor.
O
"kanlı mı olacak, kansız mı?" dediği anda zaten kaybetmişti.
Her ne kadar bir dönem hükümeti ele geçirmesi, Odalar Birliği'ne el koymasından daha kolay olduysa da, o hükümeti terk edip evine çekilmesi de hiç zor oldu sayılmaz.
Şimdi ona perdenin arkasında bazı görevler yükleyenler var.
Çok ayıptır ama, FP'li Genel Başkan Recai Kutan'a onun emanetçisi, diyenler var.
Herhalde Kutan'ı bu şaibeli durumdan kurtarmak isteyen
"yenilikçiler" de Abdullah Gül'ü 14 Mayıs'taki kongre için FP'ye genel başkan adayı ilan ettiler.
* * *
OLAYLAR Erbakan'ı ne kadar etkiler?
Erbakan Demirel'e paralel, ucu açık bir siyasi hayata kavuşabilir mi?
Yani gittiği gibi gelebilir mi?
Onu zaman gösterecek, ama bugün görünürde olan bir şey var.
O da FP'nin kendisini bozuk para gibi harcadığı, kendi kendisiyle uğraştığı, kimliğini kaybettiği ve bulamadığı.
Ne plan, ne program, ne proje, ne öneri, Türkiye gerçeklerinin, realitenin dışında renksiz, kokusuz bir politika, daha doğrusu politikasızlık.
RP'nin varisi 18 Nisan'da küçüldü. Böyle giderse daha da küçülmesi kaçınılmaz gibi görünüyor.
Oysa ülkeye, Türkiye gerçeklerine yabancılaşmamış bir FP de gerekiyor.
Demirel'in başarısı 40 yıl sonra bugün de kendisini vazgeçilmez insan olarak gündemde tutabilmesinde.
Erbakan için aynı şey söylenebilir mi?
Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr