Türkiye'nin sorunu,
"keyfilik."Genelde her şeyin başı bu ülkede
"para."
Kanun, kural, ahlak, gelenek paranın hakimiyeti karşısında sıfır.
Türkiye'de dünyanın en mükemmel mevzuatı da olsa ona aykırı davranmayı başarmak mümkün.
Bunu Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin Başbakanı en veciz şekilde ifade etmemiş miydi:
"Benim memurum işini bilir."
Bu işlerin uzmanı bir Türk büyüğü (!) de bunu çok nazik bir şekilde
"Ulan pezevenk, rüşvetin belgesi mi olur?" diye tercüme etmemiş miydi?
Tabii atanmış anlamındaki bazı memurlar işini bilir de seçilmişler, örneğin; belediyelerdekiler bilmez mi? Onlar aptal mı?
Ama memurum işini bilirse, halkımın da işi biter.
Örneğin Veli Göçer denen adamın Yalova ve Çınarcık'ta yaptığı tüm binalar yıkıldı. Yüzlerce vatandaş öldü. Binlercesi yaralandı.
O çökmeye hazır binalar yapılırken benim seçilmiş veya atanmış memurlarım, yetkililerim, belediyem neredeydi?
Bu konuda sorumluluk müteselsildir.
Müteahhitin, kontrol merciinin, belediyenin kasta yakın ihmalleri vardır.
Belediye başkanları dahil hepsinin hesap vermesi gerekir.
10 bin kişinin ölümünden onlar sorumludur.
* * *
"TEKERLEK kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur" sözü bizimdir.
Ama gelebilecek felaketlere karşı tekerlek kırılmadan da, yani felaketlerden önce de daima yol gösterildi, eleştiriler yapıldı, yazıldı, çizildi, uyarılara kulak tıkayanlar şimdi hesabını da vermeli.
İstanbul'un yüzde 65'i kaçak.
Peki bu kaçak yapılar kat kat yükselirken siz, ben görüyoruz da belediyeler görmüyor mu?
Görüyorsa ne karşılığında müsamaha ediliyor.
Para için olmazsa, oy için...
Karşılığı ne olursa olsun o gün müsamaha eden, bugün hesabını vermeli.
O hesap ibret olacak şekilde sorulmalı ki bir daha böyle felaketlere yol açacak mevzuat dışı, çürük yapıları yapanlara hiçbir yetkili, hiçbir sorumlu ortak olmasın.
Türkiye'nin ahlak devrimine ihtiyacı var.
Ama ahlaksızlık prim yapıyorsa, ahlaksızlar ahlaklılardan çok çok çok kazanıyorlarsa ve itibarda iseler, ahlaklılık bu mücadeleden galip çıkamaz.
O zaman gerekli olan ağır ceza ve onun uygulanması olmalı...
* * *
YARDIM tartışılacaktır.
Devletin elinin kısa kaldığı, felaketin her anında ve her noktasında olmaması tenkit edilecektir. Çünkü felaketin alanı, derinliği, kapsamı bugüne kadar rastlanmadık ölçüde, tahmin ve tahayyül edilemeyecek kadar geniştir.
Ama marifet felaketten sonra yardımın mükemmeliği kadar, felaket halinde doğacak zararı asgariye indirecek önlemleri önceden almaktır.
Eğer o felaket bugünkü gibi depremse, o depremin 10 bin vatandaşımızı öldürememesinin tedbirlerini önceden saptamak ve uygulamaktır.
Çürük binaya izin veren ihmal, yardımı geciktirenden daha mı hoşgörülebilir?
Kalıcı ve kurtarıcı olan, Türkiye'nin halkın geleceğiyle ilgili olan, depremden önceki ihmallere önemle eğilmekte yatıyor.
O ihmal, o
"müteahhit - yetkili ortaklığı" Türkiye'yi yıkmıştır, daha da yıkacaktır.
Muhtemel yıkımları önlemek, kim olursa olsun o işbirlikçileri geniş ve titiz bir soruşturma ile ortaya çıkartıp teşhir etmek ve cezalandırmakla mümkündür.
Belki bundan sonraki felaketlerde zarar böylece azaltılabilir.
Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr