FİKRET, Cerrahpaşa'daki odasında; iyileşecek.
Görev kapıyı çaldı mı ailece yapılabilen nadir bir tatilden bile vazgeçebilecek kadar meslek heyecanını taşıyabilmek herkese nasip olabilir mi?
Son konuşmamız geçen hafta içindeydi.
Tatilini yarıda kesmiş, ailesini bırakmış, Başbakan'la Makedonya'ya gidecekti.
Ağır, temkinli, güven veren cümlelerle telefondaki efendi sesini hatırlıyorum.
Sonra birden bir haber:
"Başbakan'ın konvoyu kaza geçirdi."
Hemen arkasından yorumlar: "Fikret kaza geçiren araçtan yürüyerek çıktığına göre pek önemli bir yara almamıştır."
Ve TV ekranlarında Fikret'in görüntüsü; ayakta ama harap. Elini kan içindeki yüzünde gezdiriyor. Koluna girenlerin de bizim gibi onun durumunun pek de farkında olmadıkları anlaşılıyor.
* * *
"GAZETECİ olunmaz, doğulur" sözü yıpranmış, eskimiş gibi de görülse doğru bir sözdür.
Çünkü bu meslek merak mesleğidir, intibak mesleğidir, değerlendirebilme, yorumlayabilme, mukayese edebilme, ifade edebilme, kağıda dökebilme, ilginci ve önemliyi ayırabilme, en önemlisi de bunların hepsini en hızlı ve en doğru şekilde yapabilme mesleğidir.
Fikret Bila arkadaşım bu vasıfları kendisinde toplayan gerçek gazetecilerden biridir.
Bu vasıflarıyla mesleğini hakkıyla icra ederken hiç ihmal etmediği gazetecilik etiği nedeniyle de daima saygı uyandırmıştır.
Fikret'le çalışanlar bilir:
İlişkileri, bir ağabey - kardeş ilişkisi yumuşaklığında, ama gazetecilik mesleğinin acımasız rekabet koşullarını hep dikkate alarak geçmiştir.
Gazete hazırlamayı, haber atlatmayı bir zevk olarak algılamıştır. Onun verimli ve seviyeli haberciliği gazetemizin dinamosu olmuştur.
Şimdi onun o içerikli, anlamlı ve titiz çalışma yaşamına döneceği, mesleğimizdeki doldurulmaz yerini yeniden alacağı günlerin yakın olmasını diliyorum.
TRAFİK kazaları ile ilgili olarak açıklanan rakamlar korkunç:
Son 19 günde 423 kişi hayatını kaybetti...
Bir yılda trafiğe verdiğimiz kurban sayısı ise beş bini geçiyor.
Bu kaybı önlemek, durdurmak, hiç olmazsa azaltmak için her gün bir şeyler yapılmaya çalışılıyor. Yazılıyor, çiziliyor ama sonuç yok...
Uğraşın boşa gittiğini 19 gündeki o kayıp rakamı gösteriyor: 423...
Bu konuya değindikçe okuyuculardan hemen tepkiler geliyor. Fakslar, mektuplar yağıyor.
Tabii; "düşünen akıl için yol birdir" sözü doğrultusunda çoğu tekrar. Ama üzerinde genellikle durulan bir nokta, verilen bir örnek var ki, o önemli.
Almanya'da veya Avrupa'nın ileri ülkelerinde otomobil kullanıp hiç kaza yapmayan Türk vatandaşları nasıl oluyor da Türkiye'de kaza rekoru kırıyor?
Ve bu soru cevabını da beraberinde getiriyor:
Oralarda kurallara uymamayı, kuralları ihlal etmeyi aklından geçirmeyenler, Türkiye'ye gelince kurallara uymayı lüks addedebiliyorlar. Çünkü Türkiye'de etkili denetim yok.
Ve işte kazaların başlıca sebebi de bu.
Kurallara uymayı değil uymamayı marifet saymak, alışkanlık haline getirmek. Ve bu ihlalcileri hizaya getirecek etkili denetimin olmaması.
Yazara E-Posta: D.Heper@milliyet.com.tr
Özay Şendir
Küfür çok ayıp, geçmişi yazmak yeter...
6 Haziran 2025
Abbas Güçlü
Yaşadığımız toprakların farkında mıyız?..
6 Haziran 2025
Zafer Şahin
Senin kısmetine Kent Lokantası düştü İstanbul
6 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Savaş tamtamları ile barış olur mu?
6 Haziran 2025
Mehmet Tez
Pink Floyd, Live in Pompeii: Woodstock’ın tam tersi
6 Haziran 2025