ÇANKAYA zirvesinden anlaşılıyor ki, Ankara döndü dolaştı beş - beş buçuk ay önceki noktaya geldi. Irak'a asker yollama noktasına.
1 Mart'ta tezkere reddedilmeseydi, ABD'ye kolaylık sağlansaydı Türkiye Kuzey Irak'a savaşmama kaydıyla asker sokacaktı. Ankara'nın o bölgedeki tarihi endişeleri belki de sona ermiş olacaktı. ABD ile yaşanan kriz yerine uyumlu bir ortaklığın askeri ve siyasi rantı elde edilecekti. Ekonomik paket de bu işin cabası sayılabilecekti.
Şimdi Türkiye'nin o günkü olumsuz kararından 180 derece dönmek istediği anlaşılıyor. Türkiye Irak'ta artık ABD'nin yardımcısı sayılır. Ama ABD müdanasız.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Grossman'ın sözü kulaklarımızda: "Irak'ta Türkiye'ye ihtiyacımız yok, ama yanımızda olurlarsa iyi olur."
Üstelik Türk askeri için Irak'ın en tehlikeli bölgesini öneren ABD, Kuzey Irak'taki Türk askerlerinin geri çekilmesi isteğinden de dönmüş değil.
***
OLAY bu noktaya gelmeyebilirdi. Eğer beş ay önce Sayın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök, önceki gün İkinci Başkan Sayın Orgeneral Büyükanıt'ın yaptığı konuşmayı yapsaydı.
Neyse, iki orgeneralimizin stilleri farklı olabilir, sonuç olarak, zararın neresinden dönülse kardır. Ne diyor Büyükanıt: "Kapımızda yangın varsa buna bigane kalamayız."
Doğrudur, Türkiye ateş çemberinde bir ülke. Irak'taki gelişmeler her ülkeden çok Türkiye'yi ilgilendiriyor. CHP gibi; "Irak'ta yangın varsa onu çıkartanlar söndürsün" denilemez.
Irak'ta bütünlüğün korunamaması halinde en basit sonuç bir Kürt devletinin kaçınılmaz olacağı. Bu da Ankara'nın henüz elinden çıkmayan son "kırmızı çizgi"nin de kaybı değil mi?
Önceki akşam Çankaya'daki zirvede Cumhurbaşkanı'nın asker göndermek için meşruiyeti BM'de arama ısrarından vazgeçildiği izlenimi var.
Şimdi gözler 22 Ağustos'taki MGK'da. Adeta, kararı verecek mahkeme konumundaki Meclis, bilirkişi sayılabilen MGK'nın görüşünü bekliyor.
***
BÜYÜK devlet olmak kolay mı? "Büyük başın derdi büyük olur" sözü boşuna söylenmiş değil. Marifet her türlü derdi atlatacak asker, sivil basiretli yöneticilere sahip olmak.
Hindistan'da birkaç gündür aleyhtarlarının açtığı "cola" savaşı yaşanıyor.
Coca Cola'ya Türkiye'de ilk itirazlar "emperyalizmin temsilcisi" diye yapılmıştı.
Cola Turka'ya da "milliyetçiliğin sembolü" diye karşı çıkanlar var.
Siz siz olun tadı damağınıza uygunsa colayı için, ideolojisini meraklısına bırakın.
Tayyip Erdoğan kısa bir süre önce, "çalınan para miktarı duyanları şok edecek" diyordu.
Öyle de oldu. Ama "hem suçlu hem güçlü" olmak isteyenler var.
Erdoğan önceki gün bunlar için, "Bankasının kasasını tamamen boşalttığı halde caka satıyorlar, haya etmiyorlar" diyordu.
Eski hükümet olamadı ama, bu hükümet en az hırsızlar kadar cesur olmalı. Olmalı ki, tüyü bitmemiş yetimin hakkı bu hırsızlara, bu hortumculara yem olmasın.
Yıllar önce mahallemizde ufak bir bahşişle her işe koşturulan Ali isimli bir genç vardı. Ezilmiş, yoksul, biraz da saf...
Türkiye'de ilk uçak imalatçısı Nuri Demirağ'ın "Milli Kalkınma Partisi"nin Aksaray'da "ocak" teşkilatının açılışı yapılacaktı. El ilanları dağıtılıyor, biraz seyirci toplansın isteniyordu.
Ali, elinde partinin bir broşürü ile geldi, "İşte" diyordu, "Bitti artık, zenginlerin, okumuşların, memurların hakimiyeti. Bu ülkeyi artık biz idare edeceğiz."
Yıllar önceki bu ezilmişliğin, ikinci sınıf vatandaş sayılmanın, bu seçkinler yönetimine başkaldırının sesini unutamam.
Ezilmiş Ali'nin Nuri Demirağ'dan beklediğini daha sonra başka partiler de vaat etti.
Bu sürecin sonunda Kasımpaşalı Tayyip Erdoğan başbakan oldu. Kasımpaşa'nın, Fatih'in tüccarı, esnafı, bakkalı, manavı, çarşaflısı, türbanlısı, başı açığı ilk kez bir başbakanın düğününe katıldı.
Türkiye'yi artık onlar, "muhafazakar demokrat"ız diyenler yönetiyor... "Ezilmiş Ali" sağ olsaydı da görseydi.
'Eve dönüş' yasası çıktı. Bu Güneydoğu sorunu ile ilgili önemli bir adım oldu.
Şimdilik dağdan inen, sınırdan geçip gelen PKK'lı sayısı pek yüksek değil, daha çok cezaevlerinde hareket var.
İşte böyle olumlu bir adımın atıldığı sırada bu adımın ikinci ayağının da müjdesinin verilmesi gerekirdi: Güneydoğu için yeni bir kalkınma planı.
"Bugüne kadar 11 kalkınma planı çıktı ama sonuç alınamadı" diyebilirsiniz.
Ama bir kez "eve dönüşü" daha da anlamlı kılacaksak ciddi ve uygulanabilir, bir plana gerçekten ihtiyaç var.