Doğan Heper
OTOBANLARA zam, köprü geçişine zam.
Hafta sonu otoban yolcularına kulak misafiri oldum.
Köprü gitme gelme 250 bin lira.
Örneğin bir otomobil için Mahmutbey - Selimpaşa gitme gelme 500 bin lira.
Edirne gitme gelme bir otomobil için 1 milyon lira.
Bir TIR için Edirne gitme gelme 2 milyon 800 bin lira.
Bu fiyatlar dengesiz.
Üstelik bu para yolların onarımına harcansa kimsenin itirazı olmayacak. Al yol parasını, yaz bütçeye gelir, harca başka yere...
Böyle olmasa, mesela; E - 5'in hali köy yolu gibi olur muydu?
E - 6'dan alınan para E - 5'i de pırıl pırıl yapmaya yeterdi.
Sonuç; parayı almasını bilenler harcamayı da maksada uygun yapabilseler...
* * *
DÜĞÜN dolu bir hafta geçirdik.
Gazeteler, TV'ler
"yılın düğünü" diye 300 milyar harcanan, tüm malzemesi, yiyecek, içeceği, sandalyeleri bile dışarıdan getirilen düğünden söz ettiler.
Oysa sonraki bir düğün onu da bastırdı.
Büyükadalı faytoncunun Kasımpaşa'daki düğünü.
TV'lerde izlemişsinizdir. Adalı faytoncunun oğlunun sünnetinde yok yoktu. Bülent Ersoy'a nazire sünnet çocuğu sütle yıkandı...
Masraf 40 milyar lira.
Dün bir sondaj yaptım, yarı şaka aldığım cevap, Ada'da faytonculuğa başlamak için başvuranlar onbinleri aşmış...
Herkes istese de müteahhit olamaz, futbolcu da olamaz. Milyarlar harcayabilmek isteyen işçi, memur, profesör de olmamalı, mümkünse faytoncu olabilir.
* * *
HAFTA sonu bulunduğum İstanbul'a 60 km uzaklıktaki yerde TRT - 1 televizyonu dışındaki TV kanallarını izleyemiyorsunuz.
TRT - 1 televizyonu hala Resmi Gazete gibi.
Mesela pazar gecesi, önce; haberler.
Hep protokolle ilgili, pek de haber değeri olmayan görüntüler, önce uzun uzadıya onlar veriliyor, zaman kalırsa biraz da gerçek haber.
Sonra;
"Kıbrıs belgeseli"; yüz defa görülmüş şeyler.
Sonra meraklılarının zaten yıllar önce seyrettiği
"Küçük Ağa" dizisinin tekrarı.
Sonra;
"Yaz oyunları" diye abur cubur, saçma sapan bir gösteri. Hem de neredeyse bütün geceyi kapsayacak uzunlukta.
Sonuç; bu TRT televizyonu zor ıslah olur.
O zaman gelsin radyo. Hem haber, hem müzik...
O kadar çok pop müziği parçası ve sanatçısı var ki aç radyoyu sabahtan akşama, akşamdan sabaha bir şarkı bile tekrar edilmeden 24 saat dolu...
Bu bolluğu düşünürken bu müzik türünün kalitelisini yaratan, yaşatan, teşvik edenleri de unutmamak gerekiyor.
Sezen Aksu gibi, Kayahan gibi.
Şimdi gündemde iki parça var:
"Tövbe" ve
"Ahmet".
İkisinde de Sezen Aksu'nun emeği var.
Ne ilk, ne son emek.
Yalnız bestede mi, gençleri yetiştirmede mi; hayır, icrada da en önde o koşuyor Sezen Aksu.
Geçenlerde Mustafa Oğuz'un yılmayan enerjisinin göstergesi olan Boğaziçi Üniversitesi'nin otoparkındaki konseri de bunun kanıtıydı.
Esprileriyle, sesiyle, şarkılarıyla ve canayakınlığıyla küçük cüssesine rağmen o koca sahneyi dolduran bir devdi Sezen Aksu.
Mustafa Oğuz'un yarattığı imkanı da takdirle anmak lazım.
Hisar'ı kapatan Kültür Bakanı'na karşı alternatif Hisar'ı yaratmak ona nasip oldu.
Ve tabii Rumeli Hisar'ı önceki gün yeniden gösterilere açılana kadar.
Sanatın yılmayan savaşçıları, gerçek kültür bakanlarımız onlar...
Yazara EmailD.Heper@milliyet.com.tr