Başka ülkelerde yıllarca çok iyi işleyen çeşitli sistemler bizde nedense yürümüyor, tökezleniyor.
Mutlakiyeti, meşrutiyeti bir yana bırakın, gelin cumhuriyete...
Türkiye her sistemi denedi.
İlk tanıdığımız,
"Meclis hükümeti" sistemiydi. Bu sistemde
"yasama" ve
"yürütme" yetkileri hukuken ve fiilen Meclis'te toplanmıştı.
"Yasama" yetkisini Meclis bizzat,
"yürütme" yetkisini kendi içinden seçtiği hayet ya da kurul eliyle yerine getiriyordu. Ülke tümüyle Meclis tarafından yönetiliyordu.
Türkiye'deki 1921 Anayasası ile
"Meclis hükümeti" sistemi saf şekliyle uygulamaya konulmuştu.
29 Ekim 1923'ten sonra Türk Anayasa Hukuku, aşama aşama
"Meclis hükümeti" sisteminden
"parlamenter rejim"e doğru geçiş yönünde gelişmişti. 1924 Anayasası ile Türkiye'de kurulan temsili rejim, parlamenter ve Meclis hükümeti sistemlerinin karışımından oluşan,
"karma" bir rejimdi.
* * *
1961 Anayasası ise parlamenter rejime doğru gelişmede bir adım daha atarak
"klasik parlamenter rejim"e yaklaşmıştı.
1982 Anayasası'nda da
"parlamenter rejime doğru gelişme sürdü.
Ancak, cumhurbaşkanının yetkilerinin, 1982 Anayasası'nda 1961'dekine göre bir hayli arttığı görüldü. Anayasa'nın 101. maddesinde sayılan bu yetkilerin cumhurbaşkanı tarafından tek başına kullanılacağı göz önünde tutulduğunda bunun
"klasik parlamenter rejim"deki cumhurbaşkanlığı seçim ve tarafsızlığı statüsü ile bağdaşmadığı, daha çok
"yarı başkanlık sistemi"ndeki cumhurbaşkanlığı yetkilerini andırdığı söylenebilir. Özal da daima bu noktanın üzerinde durmuştu.
* * *
CUMHURBAŞKANI Demirel'in ortaya attığı
"cumhurbaşkanını halk seçsin" önerisi tartışılırken
"yarı başkanlık" öncelikle düşünülmeli.
Cumhurbaşkanı dün bir gazetemizdeki sohbetinde,
"Korkmayın cumhurbaşkanını halkın seçmesi rejimi değiştirmez" diyordu.
Korkmamak tamam, ama halkın seçeceği o cumhurbaşkanına tanınacak veya tanınmayacak yetkiler tabii ki rejimin de adını tayin eder.
Cumhurbaşkanına yetkiler tanınmayacaksa zaten halk seçsin demenin anlamı yok. Ama halk seçsin, yetkileri de artsın, örneğin; cumhurbaşkanı Meclis'i feshedebilsin, Bakanlar Kurulu ona karşı da sorumlu olsun gibi yetkilerle donatılmak isteniyorsa o zaman sistem parlamenter olmaktan çıkacak, yarı başkanlık sistemi olacaktır ki; işte bu değişiklik demektir. Bu nedenlerle de Sayın Cumhurbaşkanı sistem arayışını uzmanların, parti temsilcilerinin katılacağı bir danışma masasına getirmeli.
Getirmeli ki, Türkiye için hayati önem taşıyan bu konular kalıcı bir şekil alsın. Doğru, yanlış anlaşılsın. Birleşilebilecek asgari müşterekler saptansın. Herkesin neyi tarif ettiği, neyi amaçladığı açık seçik ortaya çıksın.
Cumhurbaşkanı da devamlı konuşan, ama yalnız konuşan, sözleri çeşitli yönlere, anlamlara çekilen, ama sonuca varamayan bir önemli kişi olarak kalmasın.
* * *
TÜRKİYE'de konular değişmiyor.
Sorunlar çözümlenip yeni konulara sıra gelmediğinden Türkiye bir fasit daire içinde dönüp duruyor. Tabii konularla ilgili yazılar da.
Sistem tartışması da öyle ve o nedenle görüşleri tekrarlama lüzumu doğuyor.
Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr