Türkiye'de aklıselim iflas etti, kimsede sağduyu kalmadı.
Türkiye için dışarıda düşman aramaya gerek var mı?
Şimdiye kadar olmayan yapılıyor, askerlerin, bürokratların önünde zirvedeki iki seçilmiş birbiriyle "terbiye sınırlarının dışına çıkılarak" kavga ediyor.
Bu facia, Türkiye'nin iyiye gidişinin en azından bir süre için hayal olduğunun göstergesidir.
Çünkü; sorunları çözmesi gerekenler, kendileri sorun olmuştur.
Türkiye'de önce; Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında rekabet varmış gibi bir hava doğdu.
Bu hava Cumhurbaşkanı'nın yetki kararnamelerini geri göndermesinden beri en şiddetli şekilde sürüyor.
Sezer, hükümeti; yasama ve yargıyı emri altına almak istemekle suçluyor.
Hükümet de Cumhurbaşkanı'nı yürütmeye gereksiz engeller çıkartmakla, eleştiriyor.
Cumhurbaşkanlığı'nın adeta ikinci bir Anayasa Mahkemesi gibi çalıştığı iddia ediliyor.
Bu birikim dün Milli Güvenlik Kurulu'ndaki patlamaya neden oluyor; Cumhurbaşkanı'nın Başbakan'ı eleştirisi alışılmışın dışına çıkıyor. Başbakan'ın ifadesiyle "terbiye sınırlarını aşıyor."
"Yolsuzlukların üzerine gidilmesinden niye bu kadar korkuyorsunuz?
Savcılara müdahale ediyorsunuz. Bu yargıya müdahaledir. Bu Anayasa'ya aykırıdır. Siz hukuk bilmiyorsunuz. Ayrıca beni de yıpratmak istiyorsunuz."
Bu noktadan sonra Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın Cumhurbaşkanı'na bağırarak verdiği cevap da olaya tuz biber ekiyor: "Nankörlük ediyorsunuz."
Ecevit, "Cumhurbaşkanı'na onun tarzında cevap vermektense MGK'yı terk etmeyi tercih ettiğini" söyleyerek toplantıdan ayrılıyor.
Bu davranış da krizin bir anda Türkiye'yi esir almasına yol açıyor.
Cumhurbaşkanı ise iş işten geçtikten sonra Hüsamettin Özkan'ın davranışını saygı dışı bulup, haksızlık olarak niteliyor.
Marifet olayları bu aşamaya getirmemektir.
Ama zirvedekilerin basiretsizliği buna yol açmıştır.
Cumhurbaşkanı'nın dünkü olayla ilgili olarak konuşma yeri ve üslubu yanlıştır.
Cumhurbaşkanı konu bakımından, içerik bakımından haklı da olsa, yapılanı şeklen doğru bulmak kolay değildir.
Zirvedekiler, politikacılar, liderler, seçilmişler, atanmışlar birbirine güvenmiyor, halksa bunların hiçbirine güvenmiyor.
Zirvedeki kavga Türkiye'de yönetim boşluğu olduğunun, güven bunalımının had safhaya geldiğinin göstergesidir.
Bu kısa sürede giderilemezse, Türkiye kriz içinde daha uzun süre bocalayacak demektir.
Şimdi ne olabilir?
Cumhurbaşkanı vatan hainliği dışında görevden alınamaz.
Görüldüğü kadarıyla Sezer istifa da etmez.
Hükümetin çekilmesinin söz konusu olmayacağını da dün öğleden sonra Ecevit açıkladı: "Hükümet görevinin başındadır, ekonomik program kararlılıkla sürdürülecektir."
Öyleyse yapılacak olan tahammüldür, uzlaşmadır.
Dünkü kriz Türkiye ekonomisine çok pahalıya mal olmuştur. Zirvedekilerin böyle pahalı lüksüne bu halk müstahak değildir. Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın halkın sırtında bilek güreşine hakları yoktur.
Kim olursa olsun, sıfatı ne olursa olsun, herkes aklını başına toplamalıdır.
Özay Şendir
Küfür çok ayıp, geçmişi yazmak yeter...
6 Haziran 2025
Abbas Güçlü
Yaşadığımız toprakların farkında mıyız?..
6 Haziran 2025
Zafer Şahin
Senin kısmetine Kent Lokantası düştü İstanbul
6 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Savaş tamtamları ile barış olur mu?
6 Haziran 2025
Mehmet Tez
Pink Floyd, Live in Pompeii: Woodstock’ın tam tersi
6 Haziran 2025