Demokrasi denge rejimidir.
Örneğin; işçi - işveren dengesi. Bu denge demokrasilerde en sağlıklı şekilde gözetilir.
Ama denge gibi mücerret bir kavram varlığını Anayasa'da hissettirirse, belge halini alırsa pratikte yaşayabilir.
Bu açıdan bakınca 1961 Anayasası ile 1982 arasında farklar olduğu görülüyor.
1961 Anayasası toplumcu, katılımcı bir Anayasa idi.
1982 Anayasası dengeleri pek gözetmeyen, bireyden çok devleti kutsal sayan bir Anayasa oldu.
* * *
LAİKLİĞİN amacı ne?
Farklı inançtan toplum kesimlerinin bir arada barış içinde yaşamasını sağlamak. Değişen koşullara aklın ışığında çözümler arayıp bulmak.
Her toplumun tarihsel ve toplumsal özel şartları da var.
Sorunlara her toplum buna göre çare buluyor.
Şimdi TCK'nın 312. maddesinin değiştirilmesi isteklerinin yanında Anayasa değişmeli istekleri de seslendiriliyor.
Anayasa değişikliği istekleri uzun süredir var.
İçerik olarak daha demokratik, şekil olarak daha kısa bir Anayasa.
Demokratik Cumhuriyet'i tüm gerekleriyle yansıtan bir Anayasa.
* * *
PAZAR günü iki profesör ile bir politikacı, TV'de Anayasa değişikliklerini tartışıyor.
5 + 5 ve Demirel'in Cumhurbaşkanlığı konuşuluyor. 312 de gündeme geliyor.
Sayın profesörlerden biri Anayasa değişikliği konusunda halka gitmekten korkulduğunu vurgulayıp duruyor.
Bu nedenle, yani halka gitmemek için referandumdan kaçmak için, bazı partilere tavizler verilerek 367 oyun sağlanmasına çalışıldığını söylüyor.
Halkoyuna başvurulmasını savunuyor, halkoyu, halkoyu, diye direniyor.
Anayasa değişikliğinin Meclis'te yapılmasını istemeyi sanki kusurmuş gibi gösteriyor.
Yukarıdaki örnekleri de onun için verdik. Demokratik yönetim, cumhuriyet, laiklik, üniter devlet; bunlar bir rejimin, bir ülkenin temel taşlarıysa bunları oy konusu yapmak akla yakın olur mu? Rejimin felsefesinin ifadesi konularda oya başvurmak mümkün mü? Bir devletin kuruluşundaki temel tercihleri konjonktüre göre yapılacak oylamalarla değişebilir mi?
O zaman rejimin ilkesel devamlılığı nasıl sağlanır?
Örnekler abartılı da bulunsa, sözün özeti; referandumun her şey demek olmadığıdır.
Üstelik temsili demokrasilerde Meclis'ten çıkan karar zaten halk adına çıktığına göre...
Cumhurbaşkanını seçme konusunda halka ya da Meclis'e yetki tanısanız meşruiyet temelli değişir mi?
Öyleyse amaç başkanlık veya yarı başkanlık rejimleri değilse 5 + 5 için Meclis'i yeterli görmemek niye?
5 + 5'e veya Demirel'in süresini uzatmaya karşı çıkmak başka şey, Meclis'in yetkisine, yeterliliğine karşı çıkmak başka...
Her rejim kendi geleceğini koruma ihtiyacı içinde ise önüne gelen her konuda referanduma da gidilmeyecek demektir.
Rahmetli Menderes'in yanlışlarından biri halk kütlelerine karşı ifade ettiği şu cümlede yatıyordu: "Siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz."
Mümkün mü?
Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr