Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye kargaşa içinde. Tarihinde ilk defa ordu da bu kargaşaya çekildi.
Bu boş bir cümle değil. Bilgimiz tarihten geldiği kadar, yaşantımızdan da geliyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalamak isteyenler vardı ve parçaladı, ondan geriye kalan şu Anadolu’yu, Türkiye Cumhuriyeti’ni de parçalamak isteyenler yok mu?
Var.
Ama bugüne kadar onlara karşı en büyük güvencemiz Silahlı Kuvvetlerimiz oldu.
Bakıyoruz, son günlerde ordumuzu da, bu son güvence kalemizi de kargaşanın içine çekmek onu da yıpratmak ve zayıflatmak isteyenler çıkıyor.
Uyanık olalım. Bunlara ve içerideki işbirlikçilerine meydan vermeyelim.
* * *
Hükümet de gaflet içinde.
Bazıları Irak’ın kuzeyine hâkim görünen Barzani ile konuşmayı, anlaşmayı öneriyor.
Oysa onlar çıban başının Barzani olduğunu görmüyorlar mı?
Niye çıban başı?
O Irak’ın kuzeyine hâkimse neden PKK terörü orada filizleniyor?
Teröristler onun bölgesini kullanıyor, yiyor, içiyor, yatıyor ve o bölgeden silah takviyesi yapıyor.
Niye o, yani Barzani, PKK’yı terörist ilan etmiyor?
* * *
Boş lafları ve soruları bir kenara bırakalım, Frankfurt’a bakalım.
Orada kitap fuarı vardı. Kitap fuarında da Barzani’nin “Kuzey Irak” pavyonu. Ve o pavyonda bir harita asılıydı.
Bölücü harita.
Bu, sözde Kürdistan haritasıydı ve Türkiye’nin bazı illerini de içine alıyordu.
İşte bu harita Barzani’nin niyetini gösteriyordu.
Belki şimdi bu haritayı hayata geçirmek için erkendi ama o güne adım adım yaklaşılıyordu. Bunun için Amerika, bazı Avrupa devletleri ve içteki işbirlikçileri hızla çalışıyordu.
* * *
İşte Türkiye’nin karşısına “Kürt sorunu”, “bağımsızlık sorunu” diye sonunda bu harita çıkarılıyordu.
Önce dilin kabulü, sonra anayasa değişikliği ve iki devletli bir yapı.
Sonra da haritadaki Türk illerini içine alan “büyük Kürdistan”.
Gerisi boş laf...
Bu hafife alınmamalı.
Türkiye’nin bütünlüğü ve ordunun saygınlığı tartışmalarının nereden nereye bizi getirdiğini, getireceğini görelim.
Ama şunu da söyleyelim, PKK ile bütünleşen ve yurdu cehenneme çevirmek için harekete geçen DTP’ye Kürt kökenli kardeşlerimizin yüzde 75’inin oy vermemesi bizi umutlandırıyor.
Çok, ama çok umutlandırıyor. Belki terör de bunun için artırılıyor...

Haberin Devamı

HÜKÜMETİ KUTLARIM...
“Yiğidi öldür, hakkını yeme” bizim sözümüz.
“Doğru bildiğimi söylemek” de benim prensibim.
Öyleyse söyleyelim.
Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçilmesi bu hükümetin başarısıdır.
Kutlarım. Ve bir Türk vatandaşı olarak, teşekkür ederim...

Haberin Devamı

Silivri skandalı
Ergenekon davası içeriğiyle olduğu gibi görünüşüyle de “skandal” oldu. Bana göre, bu skandalda baş sorumlu Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin idi. Ama o, ilk konuşmasında, kabahati mahkemenin hâkimlerine attı.
Ertesi gün ise duyduk ki, salon için harekete geçmiş. 2-2.5 ay önce Sayın Bakan neredeydi?

İlgililer, Moda inadını bırakın
Moda iskelesi ayıbı ilk kez bu köşede yazıya döküldü. O günden bugüne kadar Modalıların da gösterisi sürdü.
Şimdi, yetkililere sesleniyorum:
Bu inatlaşmayı bırakın. İsteyen içsin, istemeyen içmesin.
Moda iskelesi eski günlerine dönsün.
Olmaz mı?

Haberin Devamı

DİKKAT
İşsizlik ve borç arttı

1 milyon tüketici, kredi ve kart borcunu ödeyemiyor.
Ekonomik durgunluk, tüketimin borçla finanse edilmesi, borcunu ödeyemeyenlerin sayısını çığ gibi büyütüyor.
Kredi borcunu ödemeyen 201 bin, kart borcunu ödemeyen 741 bin kişi var.
Merkez Bankası verilerine göre, bu yılın ilk 8 ayında tüketici kredisi alıp ödeyemeyenlerin sayısı 2007’deki sayıyı üçe katladı.
Yine Merkez Bankası rakamlarına göre, kredi kartı borcunu ağustosta ödemeyenlerin sayısı 61 bini aşarak aylık bazda tarihinin en yüksek düzeyine çıktı.
Bu borcu ödememe durumu işsizlik arttıkça artıyor. Bu demektir ki, daha da artacak. Çünkü resmi işsiz ordusuna temmuzda 202 bin kişinin daha eklendiğini görüyoruz. Yani işsizlik oranı yüzde 9.4’e çıktı.
Hükümetin, “Bize bir şey olmuyor, olmaz” öngörüsünü yavaş yavaş değiştirdiği görülüyor.
Bunda sağdan soldan gelen işçi çıkarma ve borçları ödeyememe haberlerinin etkili olduğu anlaşılıyor. Yani gerçekler geç de olsa hükümetin gözünü açtı.
Herhalde bu yüzden olsa gerek Unakıtan da konuşmaya başladı.
Nazım Ekren işverenlerle bir araya geldi. İnşallah, hükümet geç de olsa iş dünyası ile el ele verir de bu krizi Türk insanının az zararla atlatması sağlanır.

TERİM
Gerçek imparator mu?

“Taktın”, diyeceksiniz. Evet, taktım.
Fatih Terim’in maaşı fazla diyorduk, bu kez de fazla dediğimiz miktar 2’ye katlanıyor.
Terim’in maaşı 220 bin YTL olmalıymış.
Olur mu? Olmaz. Olmamalı...
Bir kere, “başbakanlık tasarruf genelgesi” boşuna mı?
Cumhurbaşkanı, Başbakan dahil Türkiye’de böyle yüksek bir maaş alan var mı?
Kimin maaşına kısa zaman içinde böyle yüzde yüz zam yapıldı?
“Başka ülkeler” diyenler oralardaki gelir düzeyi ortalamasına baksın.
Dünya ekonomisi krizden küçülürken, Terim bir ekonomik mucizeye mi imza atıyor?
Yoksa Terim “İmparator” dediler diye kendisinin hakikaten imparator olduğuna mı inanıyor?
Sonra Terim başarılı mı?
Değil.
Maçlar sırasında, kameralara karşı el kol hareketleriyle, yüzünü gözünü şekilden şekle sokan Terim belki iyi artist ama artık iyi yönetici değil. Futbol milli takımımız, Estonya maçı sonrasında bile saçımızı başımızı yolmamıza sebep olmadı mı?
Maaşı yüzde yüz artırmak değil, bu başarısız teknik direktörün maaşını indirmek gerekiyor. İsterse...