'MORAL bozmayın." "Eleştirmeyin..." "Olayların iyi yanını bulun" "Karamsarlık yaratmayın." Son günlerde bazıları böyle diyor.
Oysa etrafınıza bir bakın, medyayı izleyin ve Allah aşkına söyleyin bu ülkede iç açıcı olay var mı? Ne teknik bir başarı, ne ekonomik rahatlama, ne edebiyatta, sanatta dünyaya açılan bir etkinlik.
Bu ülkenin yıllardır iki konusu var, biri "siyasi didişmeler", birbirinin gözünü oymalar. Her gün seçim varmış gibi ülkenin tansiyonunu yüksek tutan mücadele.
İkincisi; kim oldukları pek de önemli olmayan üç beş oğlanla kızın aşk, meşk, seks alışverişini, doğru yanlış anlatımlarla yapılan "sözde magazin".
***
SİYASETE bakın: 1961 Anayasası 19 yıl yürürlükte kaldı, bu süre içinde 5 milletvekili genel seçimi yapıldı: Askeri yönetimden sivil yönetime geçiş sürecini içine alan 1961 - 65 döneminde üç koalisyon, bir azınlık hükümeti kuruldu. 1973 - 79 döneminde ise, 5 hükümet kuruldu, bu süre içinde 434 gün, çekilen ya da düşen hükümetlerin yerine yenisinin kurulması beklendi. 1961 - 73 arasında yapılan seçimlerde siyasi farklılaşma ve ideolojik kutuplaşma artarken, oyların partiler arası bölünme endeksi de yükseldi. 1973 seçimlerinde parlamentoya yedi siyasi parti girerken bunlardan beşi koalisyon ortağı olarak iktidara geldi ve şiddet siyaset sahnesine çıktı.
1982'den sonra da durum değişmedi. İstikrarsızlık 90'lı yıllara damgasını vurdu; hükümet değişiklikleri birbirini izledi.
Ekonomiye bakın: Devletçilik, karma ekonomi, kapalı ekonomi, serbest piyasa ekonomisi, global ekonomi derken vatandaş ekonomik kobaya döndü.
Her ekonomik dönüşümde kasasını dolduranlar oldu, ama dar gelirli hep zarar gördü.
Aydınlık gelecek için bugün de önerilen her zamanki gibi "kemer sıkma" oldu.
***
AKP'nin 3 Kasım'daki başarısında, özetlediğimiz bu geçmişe ait kaos tablosunun rolü yok mu?
Halk intikamını geç de olsa aldı.
Ama işler düzeldi mi?
Hayır.
Eğer düzelseydi manşetlerde moral verici, iç açıcı, başarıları ele alan, gösteren haberler de olurdu.
Medya toplumun aynasıdır.
Bağdat'ta, Birleşmiş Milletler binası havaya uçuruldu. Ölenler, yaralananlar oldu.
Kim yaptı?
İkiz kuleler olayı için "bu ABD gizli servislerinin işidir" diyenler olmuştu.
Şimdi aynı şey neden iddia edilmesin? Çekingen BM'yi Irak'ta daha atak olmaya teşvik amacıyla...
Dilin kemiği, senaryo üretmenin de sonu yok...
Kişiliksiz bazı insanlar futbol terörüyle toplumda var olduklarını göstermek istiyorlar. Oysa insan daha başka yollarla da kişiliğini ispatlayabilir. Ama bu zor. Ve zoru başarmak bu tiplerin harcı değil.
Öyleyse vur, kır, bağır, kan akıt, hem o terör grupları arasında bir statü kazan, hem de TV'lerde, gazetelerde fotoğrafın çıksın. Ucuz kahramanlık...
Üstelik devlet de adeta bu başıboşluğu teşvik edermiş gibi davranıyor.
Yeni bir düzenleme bazı suçları ilk kez işleyenlere alacakları cezanın üst sınırı iki yılı aşmıyorsa yaptırım uygulamamayı öngörüyor.
Korkarım, böyle giderse bir gün gelecek "Bizzat ihkakı hak" yargının yerini alacak...
Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek AKP'ye iltihak etti. Peki İstanbul'da Ali Müfit Gürtuna ne yapacak?
Onun da AKP'ye geçeceği anlaşılıyor.
Neden?
Son günlerde Gürtuna atağa kalktı. O sessiz ve derinden giden, sakin Belediye Başkanı adeta değişti. Şimdi her gün yeni bir faaliyete gazeteciler önünde imza atıyor.
Yapılanlar ucuz işler değil. Herhalde bu harcamalarda Ankara'nın da katkısı var.
Üstelik İstanbul'da büyükşehir belediye başkanı adayı olacak flaş bir isim de şu ana kadar ortada görülmüyor.
Ali Müfit Gürtuna da olsanız bağımsız bir adayın seçilme şansı zaten sıfıra yakın.
Sonuçta güçlü tek ihtimal kalıyor AKP ile Ali Müfit Gürtuna uzlaşması.
Öyleyse İstanbul'da seçimin sonucu şimdiden belli diyebiliriz.
TV'de herkül gibi bir genç ve bir alet. İlan başlıyor: "14 gün, günde 5 dakika bu aletle çalışın, aynı vücuda sahip olun."
Rahmetli Sadık Pekünlü 10 yıl, günde 5 saat çalıştı da o reklamdaki gibi vücuda sahip oldu. Mükafatını da Türkiye ve yanılmıyorsam dünya vücut geliştirme şampiyonu olarak gördü.
Bu gibi aldatıcı reklamlar için "reklam yazarları"mız acaba ne düşünüyor?
Sadık Pekünlü deyince aklıma geldi. Halterde 100'ün üzerinde Türkiye rekoru kırmış o sportmen polis Pekünlü, sahil yolunda motosikletinin üzerinde görev şehidi oldu. Yıllarca polisleri müsabakalarda temsil eden, uluslararası başarıların da sahibi olan Pekünlü'nün bir büstü Boğaz'daki polis eğitim ve dinlenme tesislerine konulamaz mı?