Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



İSLAM Konferansı Örgütü ve Arap Birliği Irak'ta Türk askerine karşı.
İki örgüt de, "ABD gitsin, yabancı askerler çekilsin, Türkler Irak'a hiç gelmesin" diyor.
Söz konusu olan hangi Irak?
Geçmişi bırakalım, bugüne bakalım. Bağdat'ta bir kukla yönetim var. "Geçici Hükümet Konseyi" denen, atanmış bir oluşum. Hem de ABD tarafından atanmış, yani "işbirlikçi" hatta "hain" denilebilir.
Güneyde Şiiler ayrı bir hükümet kurmuş durumda.
Bu da, Şiilerin Bağdat'tan ayrı, müstakil bir devlet oluşumu yolunda olduğunu gösteriyor.
Şii lider Mukteda el Sadr, "Amerikalıların Kufe şehrine girmelerini yasakladığını" ilan edecek kadar kendisini güçlü görüyor.
Ya Kuzey Irak? Orada iki liderli müstakil bir devlet çoktan kuruldu.
Sorarım şimdi; İslam Konferansı Örgütü'nün kurtarmak istediği Irak acaba hangisi?
***
İSLAM Konferansı Örgütü ve onun bir boy küçüğü olan Arap Birliği acaba laf üretmekten başka bir şey bilmez mi? Bilselerdi şimdiye kadar dünya siyaset arenasında ağırlıklarını, etkinliklerini hissettirmiş olmaları gerekmez miydi?
Bakın; Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa önceki gün "Türkleri Irak'a sokmayacağız" diyenleri "sizi destekleyeceğiz" diye nasıl da kışkırtıyor.
Acaba Bağdat'taki Türkiye Büyükelçiliği'ne yapılan saldırıda bu kışkırtmaların rolü yok mu?
Oysa, Arap Birliği ve İslam Konferansı Örgütü ortada; Filistinlilerin durumu da meydanda. İkisi de Filistin için şimdiye kadar ne yapabildiler?
Oysa yerlerinden yurtlarından edilmiş Filistinliler, hem Müslüman, hem de Arap.
Peki İslam Konferansı Örgütü ve Arap Birliği onların topraklarını mı kurtarıyor. Bombalanmalarını, öldürülmelerini, kamplarda sürünmelerini mi önlüyor?
Hayır. Onların sırtından siyaset yapıyor o kadar.
Şam'ın burnunun dibine kadar giren İsrail uçaklarının Suriye'yi bombalamasına da seyirci kalan aynı Arap Birliği ve İslam Konferansı üyeleri olmadı mı?
Rumları KKTC'ye tercih eden de bu İslam ülkeleri, bu Arap ülkeleri değil mi?
Bazı ülkelerin Türkiye kompleksinin altında yatan da korkaklık, beceriksizlik, geri kalmışlığın ezikliği değilse ne olabilir?
Siz Türkiye'ye takacağınıza, Irak'ın bölünmesine engel olabiliyor musunuz, o gücünüz var mı, onu gösterin.
Aslında Irak'ın parçalanması, bazı İslam ve Arap ülkelerinin bir bölümü kukla, güçsüz, etkisiz hükümetlerinin umurunda değildir, ama Irak'ın bütünlüğünün korunması Ankara'nın amacıdır.

Milli Eğitim Bakanı'nın Koç Üniversitesi'ndeki konuşmasının çok büyük bölümünün altına ben de imza atarım.
Ama; "ya konuştuğun gibi ol, ya da olduğun gibi konuş" diye çevirebileceğimiz güzel bir söz var.
Bakan Çelik'in konuştuğu gibi olacağına inanmak istiyorum.

Zammın iki çeşidi var. "Felaket" gibi gelen, "müjde" gibi gelen. Önceki günkü içki zammı, otomobil vergileri zammı insafa sığmayan oranlarıyla vatandaş için felaketin ta kendisi oldu.
Milletvekillerinin 5.5 milyar liralık maaşlarına yapılması düşünülen zam ise bir müjdedir.
Ama bu zam 70 milyonda yalnız 550 seçkinimiz için müjde olmuştur.
Devlet İstatistik Enstitüsü'nün yeni açıklamasına göre 1994'ten bu yana kentlerde yaşayan ailelerin gelirleri yüzde 11 azaldı. Yani vatandaş fakirleşti. Ama bu fakirlere müjdeli zam yok.
İşte, gelir dağılımı adaleti denen şey de herhalde budur!..

TÜSİAD'ın önerisi bir ufak ekle "imam hatip liseleri" sorununu çözebilecek mahiyette sayılabilir.
Ne diyor TÜSİAD: "Türkiye'nin imam hatip ihtiyacına cevap verecek kadar imam hatip lisesi kalsın, gerisi normal liseye dönüştürülsün."
Peki buna "ek" dediğimiz konu nedir?
O da şu: Aynı anda normal liselere seçimlik olmak üzere içeriği olan, gerçek anlamda bir "din" dersi de konulsun.
Bu öneri gerçekleşirse üniversiteye girişte eşitsizlik iddiaları sona erer.
İmam hatipliyken liseli olan gençlerin çalışkan ve kabiliyetlileri normal lise mezunu olarak istedikleri fakültelere, harp okuluna bile girebilir.
İmam hatip liselerinde kalanlar da kendi alanlarında isterlerse yüksek eğitime devam edebilir.
Çocukları normal lisede din eğitimi alabilecekleri için bazı ailelerin de gönülleri rahat olur.

Kemal Derviş'te CHP'yi terk edecekmiş gibi bir hava var. Onu, İstanbul belediye başkan adayı yaparak, seçim kaybetmiş bir politikacı halinde uzaklaştırmak isteyenlerin işi böylece kolaylaşabilir.
Ama bilgili politikacı kıtlığı çekilen Türkiye'de bu, CHP'nin de, solun da, ülkenin de yararına olmaz. Derviş'in sabırlı olmasında yarar var.