Ücret düşüklüğünden yakınılırken, şimdi geniş kitleler için bir de işsiz kalma tehlikesi belirdi.
Ekonomik kriz piyasaları, piyasalar istihdamı vuruyor.
İşyerleri kapanıyor, kapanmayanlar işçi çıkartıyor.
Örneğin bankacılık sektöründe Türkiye'nin en eğitimli, en genç çalışan grubu deprem geçiriyor.
Her gün "işten çıkarılacak mıyım?" heyecanı yaşanıyor.
Büyük mağazalardan kapananlar var. Hafta içinde, gıda dışında her şey satan bunlardan birinin acıklı haline tanık oldum. Mallar "indirim" adı altında haraç mezat satılıyordu.
Kepenk indirmişti, içerisi karanlıktı ve üç beş nöbetçi personel ağlamaklıydı.
Oradakiler "durumun komşu hipermarkete de sirayetini beklediklerini" söylediler.
* * *
Geçen gün Metro Grosmarket Genel Müdürü Hakan Ergin, durgunluk sonucu perakende sektöründe karlılığın azaldığını ve önümüzdeki günlerde mağaza kapatmaların gündeme gelebileceğini belirterek, "Sektörde kriz var" diyordu.
Hakan Ergin, işçi çıkarmanın yoğunlaştığına da dikkati çekiyordu.
Ona göre "Maliyetleri aşağıya çekmek için tüm firmalar işçi çıkartıyor. İkinci yol ise mağaza kapatmaların gündeme gelmesidir. Mağaza zincirleri, sayı azaltacak."
* * *
Günümüzün en önemli sorunlarından birinin istihdam olduğu artık açıkça görülüyor.
İşsizliğin doğurduğu sancı can yakıyor.
Yüksek faiz kazancı ile yetinilince uzun süre Türkiye'de yatırım yapılması unutuldu.
İçine girdiğimiz kriz ortamı da yatırımı önledi.
Yine kriz stokların artmasına neden oldu. Maliyetler yükseldi.
Zorda kalan işveren iki yol düşünebilirdi; işi paydos etmek, yani işyerini kapatmak veya işçi çıkartmak.
Şimdi iki yola da başvuruluyor.
* * *
Zenginliğin, refahın, huzurun tek yolu olduğu biliniyor; daha çok üretim, daha çok ihracat. Ve adil bölüşüm.
Bugün bu zincir parçalanmış görünüyor. Sonuçta bırakın refahı, çalışan için işsizlik kader oluyor.
İşsizlik sosyal barış için "alarm" demektir.
Hükümetin öncelikle ve ivedilikle bu konuya eğilmesi gerekiyor.
Herkesin fakirleştiği bir ortamda bir de büyük kitlelerin işsiz kalması halini düşünün. Bu hayra alamet sayılamaz.
Boğaz köprüleri ve paralı otoyollara Otomatik Geçiş Sistemi (OGS) getirildi ama beklenen fayda sağlanamadı.
Köprüler yine tıkalı. Gişelerde geçilmesi zor bir tıkanıklık var.
OGS'nin işe yaramamasının nedenleri çeşitli ve bu nedenler biliniyor. Ama yetkililerin bu sorunları çözecek kabiliyette olmadıkları görülüyor.
Köprülerden geçişte devamlılığı sağlayacak bir öneriyi geçen gün İTO Başkanı Mehmet Yıldırım yaptı.
* Yıldırım'a göre köprü gişeleri kaldırılmalı.
* Devletin gelir kaybına uğramaması için İstanbul plakalı araçlardan yılda 20 milyon lira, İstanbul plakalı olmayanlardan şehre girişteki otoyol gişelerinde bir ay süreyle geçerli olmak kaydıyla 30 milyon lira bandrol ücreti alınmalı.
Trafik akışının önünde Çin Seddi gibi duran köprü gişelerinin kalkması bu yolla mümkün olabileceğine göre bu önerinin üzerinde durulması gerekmez mi?