Doğan Heper
İSTANBUL'un yeni Valisi Kutlu Aktaş konuşuyor:
"İstanbul'un başlıca sorunlarını eğitim, altyapı ve göç oluşturuyor. İstanbul'u masaya yatıracağım."
Tabii eğitimi sorun haline sokan da, altyapıyı sorun haline getiren de göç. Başka etkenler de yok mu?
Var ama başlıca etken göç.
İstanbul'a yılda bir Anadolu şehri kadar insan göç ediyor.
Bir de İstanbul'daki doğumları düşünün... Şehir 20 milyona doğru gidiyor.
Biz istediğimiz kadar dünyanın incisi, cennet İstanbul diyelim. İstanbul her geçen gün cehennem oluyor.
* * *
AMA bu cehennem oluşu ilgililer görmek istemiyor.
Çünkü bunların seçilmişlerine oy lazım.
Onlar oy uğruna çarpıklıklara göz yumuyor.
Atanmışlar da hatıra, gönüle ve benzer şeylere önem veriyor.
Onlar da bu yüzden İstanbul'u ihmal ediyor.
Sonunda olan bu şehre oluyor. Cennet, cehenneme dönüyor.
Hep diyoruz, bir tarafsız heyet kurulsa da şu İstanbul'daki gözle görülen yolsuzlukları, usulsüzlükleri, çirkinlikleri, oy, hatır, gönül, rüşvet uğruna yapılanları saptasa.
Ama nerede...
İstanbul'da bozacının şahidi şıracı.
Yeni vali, yetkileri yetiyorsa, bu denetimi sağlayabilirse İstanbul'a belki de en kalıcı iyiliği yapmış olur.
* * *
GÖÇÜN yarattığı iki kanser var: Gecekondu ve işporta.
İşportayla mücadelede nispeten mesafe alındığı söylenebilir. Ama gecekondulara bağlı olan kötü yaşam şartları ve kötü görüntü sürüyor.
Onları İstanbul'a yaraşır, toplu konutlar haline dönüştürmek için bir plan düşünülmüyor.
* * *
15 milyonluk İstanbul'da, tek tek her İstanbullunun en büyük sorunu ulaşım.
İlgililer, yetkililer, ne derse desin; hangi plandan, programdan söz ederse etsin, sonuç ortada: İstanbul'da trafik durdu.
Duran araçlar yolları, caddeleri, sokakları, kaldırımları tıkadı.
Alternatif yollar yok.
Otopark yok.
Uygun yerlere yapılacak gökdelenlere karşı çıkmak anlamsız. Ama plansız, programsız, şehrin silüetini bozacak şekilde ve altyapısız gökdelen yapımına izin vermek, önümüzdeki günlerin daha da sıkıntılı ve zevksiz geçeceğini gösteriyor.
Örnek mi?
Gidin bakın; Levent'teki gökdelenlerin personel otobüsleri o bölgedeki caddeleri, sokakları işgal etmiş durumda.
O gökdelenlere izin veren güç, onlardan otoparklarını da yapmalarını neden istemez. İstedi ve yaptırdıysa o koca koca otobüslerin, o gökdelenlerin otoparkına değil de vatandaşın gidip geldiği caddelere parketmesine, yolları tıkamasına nasıl göz yumar?
Şehrin pek çok yeri, daha doğrusu her yeri araç işgali altında; bu sonuçla İstanbul'un yöneticileri, atanmışı da, seçilmişi de iftihar edebilir mi?
* * *
İSTANBUL'un her yeri işyeri, eğlence yeri, konut alanı.
Yaşam iç içe, arapsaçı gibi, ilkel...
Bu kargaşaya ruhsat verenler de Turizm Bakanlığı, belediyeler, vilayet ve emniyet.
Öyleyse güzelleştirmeyi, ıslahı, iyiyi, doğruyu, normali, medeni İstanbul'u kimden isteyeceğiz?
Sokaklar pis, evlerin çoğu boyasız, binalarda stil birliği, şekil birliği, hiç olmazsa benzerliği yok.
İsteyen istediğini yapıyor.
Her evin, apartmanın, işhanının camlarından ölüm tehlikesi sinyali veren kötü görünüşlü klimalar sarkıyor. Mimarimizin ve zevkimizin iflasının da belgeleri klimalar...
İstanbul kuralsız bir şehir, otoritesiz bir şehir, hukuksuz bir şehir; bu başıboşluk arasında yapılan iyi şeyler varsa, onlar da kaynayıp gidiyor.
Yazara EmailD.Heper@milliyet.com.tr