Hafta sonları Nevizade'deki
"Saki"de buluşuyoruz.
Hasan Pulur, Tufan Türenç, Zeki Sözer, Orhan Duru, Erdal Dumanlı, Mete Uğur, Mehmet Köprülüler, Haslet Soyöz ve ben grubun en devamlı üyeleriyiz.
O nedenle Beyoğlu Balık Pazarı'nı sık sık görüyorum.
Ben, o tablo gibi, kuyumcu dükkanı parlaklığındaki ışıl ışıl pazara bayılırım.
Ama son günlerde bakıyorum pazardaki balıkçılar, meyveciler, sebzeciler kaçırtılıp onların yerlerine meyhaneler açılıyor. Yani Balık Pazarı ölüyor.
* * *
"SAKİ"ye gitmek için Taksim'den inip Galatasaray'a kadar İstiklal Caddesi'nde yürüyorum.
"İnsan içinde olmak" demek herhalde bu olsa gerek.
Ama o insan akan İstiklal Caddesi bakımsız, estetikten yoksun, özensiz, bazı yerlerde ayağınızın altından su akıyor, ağaç dipleri çöplük, müsaade verilse bazı dükkanlar kafe olsa ve önlerine masa sandalye çıkartsalar İstiklal Caddesi daha güzel olabilir.
* * *
BİRAZ geriye gidelim:
Yıllar önce öğrenciyken ve öğrencilikten hemen sonraki dönemde sık sık İstiklal Caddesi'nde olurduk.
"Degüstasyon"da akşam hafif içkili yemek yer, tartışırdık.
Galatasaray'da, pasajın girişine komşu o ünlü lokanta şimdi farklı bir mekan.
Galatasaray'ın yan duvarına bakan
"Fisher"de çok güzel şinitzel yapılırdı. O da şimdi yok.
Pasaj da uğrak yerlerimizdendi. Entelektüel Cavit'e geçen gün hanımla beraber uğradık. Cavit Bey 70'i aşmış, hala çalışıyor. Üçümüz eski günleri andık.
Beyaz Rus kadınların hizmet ettiği, o sarı votkalı
"Rejans"a pek sık gitmezdik, oraya ısınamamıştık.
* * *
TARİHİ ve sanatsal yapısıyla bir mabet saygınlığı uyandıran Ses Tiyatrosu'nda her oyun değiştiğinde ya 1, ya da 24 numaralı locada olurduk. Geçenlerde kaybettiğimiz rahmetli Ekrem Dümer orada daima başrolde idi.
Tünel'e doğru Elhamra İstanbul Tiyatrosu'nda Toto Karaca favorimizdi. Karaca ailesinin neredeyse tüm fertleri komedileriyle sahnede olurdu. Aileye Muzaffer Hepgüler gibi o dönemin meşhur bazı sanatçıları da katılırdı.
* * *
O zamanlar bar furyası yoktu.
Bizim kesemize uygun olan Tepebaşı'ndaki
"Manhattan" gece kulübünde Eurovizyon yarışmasında Türkiye'yi ilk temsil eden Semiha Yankı ve ablası Safiye vardı. Kişi başına 40 - 50 lira verirdik.
Türk müziği olan bir gece eğlencesi istersek Tünel'deki Şato gazinosunda yer ayırtırdık.
Önlerde bir masada yiyip içmek adam başı 50 lira ile mümkündü.
Galatasaray'daki
"Bohem"de ufak bir müzik grubu da olduğunu hatırlıyorum. Yer bulmakta güçlük çekilirdi.
* * *
BİR dönem İstiklal Caddesi'ne çıkılamaz oldu. Kalite düşmüştü. Şimdi bakıyorum, çıkılabilir durumda. Biz de Beyoğlu'ndayız. Geçmişi ve günü aynı anda yaşıyoruz.
Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr