Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Zirvedeki akıl almaz kavga nedeniyle elektronik mektup (e - mail) yağıyor.
Vatandaşın büyük ekseriyeti Cumhurbaşkanı Sezer'i destekliyor.
Oysa bu kavganın galibi olamaz.
Aslında hem Sezer, hem Ecevit kaybetti. En önemlisi de ülke bir şey kazanmadı.
Anayasa 104. maddenin başında ne diyor:
"Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Bu sıfatla... Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir..."
Zirvedeki kavga, düzenli ve uyumlu çalışmanın acaba neresinde yer alabilir?

Bugüne kadar, bugün olduğu gibi bir yolsuzluklarla mücadele savaşı yaşandı mı?
Yolsuzluk mu, hortumlama mı, kayırma mı, rüşvet mi hangisi yoktu? 50 yıldır hepsi vardı.
Yakın bir dönemde, yolsuzluk diye diye koca bir kadrodan kabak yalnızca bir kişinin, Ergun Göknel'in başına patlamıştı.
Bugün yolsuzlukların üzerine gidiliyor ve yakalanan birinci sınıf işadamları, bankacılar, bürokratlar, mafya adalete teslim ediliyor. Bu hükümetin en belirgin özelliği yolsuzluklarla mücadele değil mi?
Bu mücadelenin hızlandırılmasını, kapsamının bir an önce genişletilmesini istemek başka, yapılanları görmezden gelmek başka.
Biz de bu hükümeti çeşitli karar ve uygulamaları nedeniyle sık sık eleştirenlerden biriyiz. Ama Ecevit'in yolsuzluklar konusunu bilerek, isteyerek savsakladığını söyleyebilir miyiz?

Taraf olmaya, tarafsız kalmaktan daha yatkın bir toplumuz.
O zaman da bir bölüm, tuttuğu tarafın her yaptığına "doğrudur" derken, öbür bölüm de diğer tarafın her yaptığına "doğrudur" diyor.
Oysa bir kişinin, bir kurumun doğru yaptığı kadar yanlış yaptığı da olur.
Doğrusuna "doğru", yanlışına "yanlış" demek objektif olmanın gereği değil midir?
Bize göre öyledir ve biz öyle yapmaya çalışıyoruz.

Cumhurbaşkanı Sezer kamuoyu anketlerinde güvenilirlikte baş sıraya oturmuş bir kişi.
Yıllardır vatandaş güvenilecek bir lider arıyordu. Kendisine yakın devlet adamı hasretiyle yanıyordu.
Bu hasretini Cumhurbaşkanı Sezer'le giderdi.
Peki bu; Sezer'in hiç hatası olmayacak, demek mi?
Ecevit'in nasıl hataları oluyorsa, Sezer'in de hataları olabileceğini kabul etmek de objektif olmanın sonucudur.

Türkiye'de gelmiş geçmiş cumhurbaşkanları arasında vatandaşların en güvendiği kişi olma başarısını yakalayan bir Cumhurbaşkanı ile, lekesiz bir Başbakan'ın aynı dönemde Türkiye'nin zirvesinde buluşmaları bir şanstır. Bu şansı yaralayan kavgayı üzüntüsüz karşılamak mümkün mü?
Bugün Türkiye'yi sıkıştıran olağanüstü durum, Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın her şeye rağmen uzlaşmasının kaçınılmazlığına işaret ediyor.