Birçok kişi tabir yerindeyse “kıvırıyor”, yani atıp tutuyor.
Yani, konuşmaları sahte, içlerinden geçen başka, söyledikleri farklı.
Bunların foyasını ortaya koyanlar da var ama onlar ne yazık ki azınlıkta kalıyor. Sesleri yüksek çıkmıyor.
Bazı aydın geçinenlerimiz de “kıvıran”lara dahil.
Bunlar gerçeği elbirliğiyle bilerek veya bilmeyerek 72 milyonun gözünden kaçırıyor.
Bu grubun tutturduğu bir söz var: Demokratikleşme.
“Kürt halkı için, Güneydoğu için demokratikleşme sağlanırsa terör biter” diyorlar. Bu, havanda su dövmektir. “Benim oğlum bina okur döner döner yine okur” demek gibi bir şey...
Oysa bizim Güneydoğumuzdaki “demokrat hayat” ne Irak’ta, ne Suriye’de, ne de İran’da var.
Kürt kökenli kardeşlerimizin göçünün batıya, İstanbul’a, İzmir’e olduğunu biliyoruz da niye Suriye’ye, Irak’a, İran’a yönelmiş değil diye sormuyoruz bile...
Birkaç yıl önce yapılan bir araştırma Kürt kökenli kardeşlerimizden 60’ının İstanbul’da zengin işadamı olduğunu ortaya koymuştu. Bugün bu sayı daha da artmıştır.
Mesela Meclis’te, AKP’de 70 kadar Kürt kökenli kardeşimiz yok mu?
Var, onlar bizim, yani ülkenin saygın milletvekilleri değil mi?
Demokratik şartlar arttırılabilir, daha da iyileştirilmelidir, haklar daha da arttırılmalıdır, ama bütün ülkede.
* * *
Bu satırlar da gösteriyor ki, Kürt kökenlilerle PKK farklıdır.
Hükümet, Kürt kökenli vatandaşlarımızın ekonomik kalkınması için her türlü tedbiri almalı ama PKK’yı yok etmek için de elinden geleni yapmalıdır.
Yani, “Kürt sorunu”, PKK sorunu değildir. Birincisi kalkınma, ikincisi terör sorunudur.
Terörden bölge halkı da, devletine bağlı Kürt kökenli kardeşlerimiz de şikâyetçidir. Ama bu şikâyeti aleni yapmak “ölüm” demektir.
Bölgedeki PKK korkusu da onları susturmaktadır. Bunu sandıktaki oy sayısı gösteriyor. PKK’nın siyasal kolu olan BDP’nin, muhatap olarak APO’yu gösteren BDP’nin, bölge halkından aldığı oy bunu ispatlıyor.
Örgüt silahlı eylem yapıyor ve bölge halkını korkutuyor, onun siyasi kolu BDP ise siyaset... Bu olur mu, buna müsade edilir mi?
Öyleyse terör, nasıl olursa olsun ne pahasına olursa olsun, yok edilmelidir.
Artık Güneydoğu sorunu için hükümet değil, devlet politikası şarttır.
PKK’NIN İSTEKLERİ
Uzun lafın kısası. İşte bölücülerin ve yandaşlarının “demokratik hak” dedikleri bunlar, onlar bunları istiyor, var mı kabul eden?
1- Anayasa’ya “Kürt milleti” tanımı girsin.
2- Bugünkü, ulus devletten vazgeçilsin.
3- Kürt bölgesine özerklik tanınsın.
4- Mahalli yönetimlere geniş yetki verilsin.
5- Kürtçe eğitim yapılsın.
6- Kürtçe yer isimlerine geri dönülsün.
7- Genel af ilan edilsin.
Bunları açık seçik ifade edenler de var, suret-i haktan görünerek, bölücülük yapanlar da.. Bütün şartların kabul ettirilmesinden sonra herhalde bağımsız Kürt devleti, yani Türkiye’nin ikiye bölünmesine de sıra gelecek. Yavaş yavaş...
Barzani’nin odasındaki haritada Türkiye’nin Güneydoğusu büyük Kürdistan’ın kuzeyi olarak gösterilmemiş miydi?
Acele ve açık konuşarak bu isteklerin hiçbir zaman gerçekleşmeyeceği bütün dünyaya duyurulmalı.
İLHAN SELÇUK
İlhan Selçuk ömrü boyunca Türkiye’yi düşünen bir yazar, bir rehberdi. Onun siyasi görüşlerine katılalım, katılmayalım bu böyle.
Her düşüncesi, her yazısı, her eylemi bu vatanın iyiliği içindi.
Bundan sonra da inandığı konularda açtığı ‘Pencere’den yolgöstermeye, aydınlatmaya devam edecek.
UKALALIK
Bilmiyorsan sus
Haftada en az 80-90 kişi güncel konuları TV’lerde tartışıyor, bilgisini, görüşünü, fikrini açıklıyor. Yorum yapıyor. Tabii, yerleşen bir söz de var “bilgi olmadan fikir olmaz.” Maalesef bu söz unutuluyor. Bu konuşmacıların, konuşmalarının bir kısmı eften püften, bir kısmı da yanlış. Bu konuşmacıların bazısı, izleyicilerin konulara meraklı, olayları izleyen kişiler olduğunu düşünmüyorlar bile. Örnek çok ama benim yerim az, onun için ikisinden de söz edeyim. Bir açık oturuma katılan genç gazeteci Genelkurmay Başkanı’na ağzına geleni söyledi.
Çünkü “Başbuğ, Ankara’da yapılan bir toplantıya tenezzül edip katılmamıştı. Çünkü toplantıya katılanları küçümsüyordu.”
Arkadaş saydı döktü, ver yansın etti. Ama o konuşmacı, Başbuğ’un o toplantı sırasında Mısır’da resmi gezide olduğunu bilmediğini de ortaya koymuş oldu. Bu kişinin diğer görüşlerine de itimat edilir mi?
Bir hanım gazeteci de geçen gün, “Güvenlik Konseyi’nin İsrail’i kınamasından” söz etti.
Oysa Güvenlik Konseyi İsrail’i kınamamıştı. Konsey Başkanı bir bildiri yayımlamıştı. O da kınama sayılmazdı. Ve bu hanım gazeteci bilmeden, dinleyenlerin bildiğini de bilmeden atıp tutuyordu. Bu bilgisizler TV’de konuşturulmasa ya. Halkı da yanlış bilgilendiriyorlar, yanıltıyorlar.
SAPTAMA
Yabana atmayın
- Bu nasıl iş Allah aşkına. Komedi mi? Asker, sivil adamlar en üst mevkide ama hapse atılıyor. Sonra da serbest bırakılıyor ve görevine devam ediyor. Dün mahpus, bugün savcı... Hapse atan da mahkeme, serbest bırakan da. Madem serbest bırakacaktın niye hapse attın? Bu Ergenekon’u ben baştan beri anlayamadım, yalan mı?
- PKK ilk planda muhataplık istiyor. Abdullah Öcalan adeta şunu söylüyor: “Madem Kuzey Irak’a Barzani hâkim ilan edildi, ben de Güneydoğu Anadolu’nun tek hâkimi olmalıyım.
- Zaman gazetesi, “Önder Aytaç’tan önemli iddia” diye vermiş. Aytaç, “Heronların 200 terörist tespit ettiğini, ama teröristlere askeri müdahale talebinin reddedildiğini” söylüyor.
Aytaç kim diye merak edenlere, onun gizli bilgiler peşinde koşan bir ajan olmadığını bildireyim. Önder Aytaç doçenttir.
- Mustafa Sarıgül parti kurmaktan vazgeçti, CHP’yi destekliyor. Asıl amacı ilerde Kılıçdaroğlu’nun yerini almak olmasın! Artık CHP’ye başkan olmasının daha kolay olduğunu görebilir.
- Taş atan çocuklar. Acaba bunlara kim taş attırıyor? Bugün polise, askere taş atarak çatışma stajı yaptırılan ve o psikolojiyi kazanan çocuk birkaç yıl sonra dağda silahlı militan olmaz mı?
İşte amaç budur ve bunun için onlara şimdi taş attırılıyor.
MESUL ERDOĞAN
8 yıl boşuna geçti
PKK terörü zaten 30 yıldır var demek, terörü adeta meşrulaştırmak isteğidir. “Bunu TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner” söylüyor. Ben onu bunu bilmem. Ben AKP hükümetinin 8 yıldır tek başına Türkiye’nin hâkimi olduğunu bilirim. O kadar.
Ve 8 yılda bu hükümet terörü bitiremediyse ben onu mesul tutarım. Ordu da, yani Genelkurmay da Erdoğan’ın emrinde değil mi? Öyleyse tekrar edelim, sorumlu Erdoğan’dır.