Doğan HEPER
MAHALLE kahvesinde gibiyiz.
Nedir mahalle kahvesi?
Her kafadan bir lafın çıktığı, hafif uğultulu, biraz dumanlı, loş, tutarsız, insicamsız, kopuk kopuk konuşmaların, sohbetlerin sürdüğü bir yer.
Türkiye de işte bu mahalle kahvesi gibi.
Önce her kafadan bir laf çıkıyor.
Üstelik bu kafalar etkili, yetkili kafalar.
Vatandaş şaşkın, hangi söze, hangi kafaya göre hareket edecek? Söylenenler birbiriyle çelişki içinde.
Türkiye'nin; herkesin, her parti liderinin üzerinde ittifak ettiği hiçbir konusu yok.
Sanki, birinin ak dediğine diğerinin kara veya birinin iyi dediğine ötekinin kötü demesi kanun gereği...
Tabii bu saçmalık, bu mahalle kahvesi diyaloğu böyle yakışıksız bir şekilde sürünce buna gönlü razı olmayanlar da görevleri olmasa bile boşluk doldurmak için konuşma veya eylem mecburiyetinde kalıyor. O zaman işler ve kafalar daha da karışıyor.
Çünkü;
"Onların konuşması demokrasiye pek de uymuyor."
Peki ama ülkedeki en ciddi konuları bile mahalle kahvesi sohbetine çevirenlerin demokrasiden nasipleri var mı?
Türkiye'yi yönetmeye talip olan, yöneten, yönettiğini sanan herkesin kafasını iki elinin arasına alıp düşünmesi lazım.
Biz ne yapıyoruz?
* * *
GÜNDEMDE
"Milli Siyaset Belgesi" var. Zaten o olmasa başka bir konu olurdu.
Her biri üç beş gün ömürlü olan ama yarattığı olumsuz havanın ülkede uzlaşma bekleyenler üzerinde zehir etkisi yaptığı konular.
Bazılarına göre MGK kurulduğundan beri
"Milli Siyaset Belgesi" var.
O sırada MGK üyesi de olan eski bir bakanın ifadesine göre: "1992'de belgedeki bazı noktalar yeniden ele alınıp onarıldı.
Anayasa'nın 118. Maddesi'nin verdiği görevi yerine getiren MGK bugün de değişen şartları dikkate aldı. Milli Güvenlik Siyaseti konusundaki yeni görüşlerini belirledi.
Bu saptamaları da hükümete bildirmeye karar verdi.
Milli Siyaset Belgesi olayı budur. Olağanüstü bir yanı yoktur. MGK'nın yaptığı ne gizli Anayasa'dır, ne kanundur."
Başbakan Vekili ve Milli Savunma Bakanı İsmet Sezgin'in arkadaşımız Fikret Bila'ya söyledikleri de bu doğrultuda:
"1992 belgesi, milli güvenlik açısından tehdidin kuzeyden güneye kaydığını saptıyordu. PKK bağlantılı olarak Türkiye'ye yönelik tehdidin güney komşularında ve Yunanistan'da yoğunlaştığı esasına göre savunma stratejisini düzenliyordu.
1997 belgesindeki yenilik, PKK kaynaklı terörle birlikte, irtica tehdidinin de birinci öncelikli tehdit haline geldiğinin saptanması ve her iki tehdidin dış ülke desteğine sahip olduğunun belirlenmesi."
* * *
DYP lideri Çiller, Milli Siyaset Belgesi için:
"Meclis'in üstünde güç yok" diyor.
RP adına Rıza Ulucak:
"Karanlık güçlere izin vermeyeceklerini" söylüyor.
CHP lideri Baykal:
"Hiç kimsenin gizli anayasa yapamayacağını" vurguluyor.
Yeniden Doğuş Partisi lideri Hasan Celal Güzel ise tepkisini
"Milli Güvenlik Kurulu kaldırılsın" diye ifade ediyor.
Bu çalışmayı Türkiye'nin iç ve dış politikasında Milli Güvenlik Kurulu'nun ağırlığını artırmasının göstergesi şeklinde yorumlayanlar da var.
Onlar, Milli Siyaset Belgesi'nin Anayasa'ya aykırı olduğunu, Türkiye'nin önemli sorunları ve hassas konuları için karar verecek tek organın Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu belirtiyorlar.
Yani bir sağırlar diyaloğudur sürüp gidiyor. Her kafadan bir laf çıkarak.
Oysa doğru tektir. Ve onu vurgulayıp kamuoyunu ikna edecek bir ses henüz duyulmuyor.
Belki de yanlış, MGK'da alınan böyle nazik bir kararın, sızdırılmadan önce resmen açıklanmamış olmasındadır.
Yazara EmailD.Heper@milliyet.com.tr