Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Milliyet’in 60. yılı kutlandı. Tabii Türkiye’de 60 yılı dolduran kuruluş, müessese, şirket çok az.
Hele hele gazeteleri bir hatırlayın.
Milliyet’e, yıllar içinde rakip olduklarını sananların birçoğu bugün artık yok.
Ama Milliyet var, yaşıyor ve yaşayacak. Hem de itibarı, saygınlığı artarak...
“Haber neredeyse Milliyet oradadır” ve “Milliyet yazdıysa doğrudur” diyenler çoğalarak...
Ve Milliyet objektifliğini, bağımsızlığını terk etmeyerek...
Verdiği haberlerle gündem yaratarak...
Onun için Milliyet prestijini koruyan, her geçen gün itibarını daha da arttıran, yenilikçi ve saygın bir fikir gazetesi olarak 60 yıldır, dimdik ayakta durabiliyor.
* * *
Ben Milliyet’te çalışmaktan, Milliyet mensubu olmaktan gurur duyuyorum. Hayatımın 45 yılı bu gazetede, yazı işlerinin her mevkiinde yer alarak geçti.
45 yıl bir ömür eder.
Evet hep bu gazetede ve hep yazı işlerinde ve hep Milliyet için, gece gündüz; hatta tatil günlerinde de, bir nefer gibi çalışmak. Yazı işleri müdürü de, genel yayın yönetmeni de, murahhas üye de, icra kurulu başkanı da olsam Milliyet’in neferi olmak. “İyi günde de kötü günde de” beraber olmak.
Evet bu bir rekordur.
* * *
“Rekor” derken herhalde abartmıyorum. Milliyet’in künyesinde 20-25 yıl yer almak, alabilmek bir rekor değilse nedir, ne sayılacaktır?
Gazetecilik hayatıma Milliyet’te başladım, Milliyet’te sürdürdüm. Bu 45 yıl içinde başka bir gazeteye gitmedim. Ama belli başlı gazeteciler bu süre içinde Milliyet’e geldi, gitti. Onlardan çok şey öğrendim. Onlar da bizden.
Zaten, yazı işleri masası adeta bir tiyatro sahnesi, şakalar merkezi, bir sanat grubu, bir siyaset arenası, bir üniversite amfisi, bir münazara topluluğu idi. Ve bu masa, hiç boş kalmadı, kalmazdı.
* * *
Bu 45 yıl içinde bütün darbe ve müdahaleleri Milliyet’in yazı işleri masasından izledim.
Milliyet’in kapatılmasına tanıklık ettim. Ve hapis cezasıyla yargılandım.
Bu 45 yıl içinde, gazeteciliğe kurşun kalıpla yani tipo ile başlayıp, off-sett’le devam edip, elektronik, yani ekranlı, bilgisayarlı sisteme geçişi de gördüm, yaşadım...
* * *
Beni bu gazeteye Abdi Bey getirdi, Aydın Bey “devam” dedi.
Aydın Bey’in bağımsız Milliyet’in, Milliyet olarak devamında oynadığı büyük ve önemli rolü ifade ederken ona bir gazeteci olarak şükranlarımı sunmayı da görev addederim.
Milliyet’i daha derinlemesine öğrenmek daha doğrusu 60 yılını görüp hatırlamak istiyorsanız mutlaka Milliyet’in “60 yılın tanığı” kitabını elde edin. Bu kitabı hazırlayanların sorusuna, kitaba da koydukları şu cevabı hiç düşünmeden verdim, “Milliyet benim hayatım...” Yanlış mı?

Haberin Devamı

Belediye nerede?..
Cihangir’de oturanlar kafelerin gürültüsünden şikâyetçi. Boğaz’daki, özellikle Kuruçeşme’deki gürültü kirliliğinden yaka silkenler var. Bebek de öyle...
İstanbul’da hiçbir semtte, mülkiyette garanti yok. Çünkü belediyeler laçka...
Evi satın aldığınızda önü açıktır, tapuya bakarsınız bu böyledir ama bir süre sonra belediye ne hikmetse oraya inşaat izni verir ve evinizin önü kapanır. Eğlence yerleri de öyle. İşyerleri de...
İş yerlerini yasak ilan eden, dövizler astırarak bunu duyuran belediyedir ama semt hızla işyerleri tarafından işgal edilir ve bunlar kaldırımları bile araçları için park yerine çevirir buna da göz yuman aynı belediyedir. Niye acaba?.. Bu, işyerleri dostu ve halk düşmanı belediyeler, belediye başkanları için soruşturma ne zaman açılacak?..

Haberin Devamı

BU MADDE ÜLKEYİ BÖLER
Türkiye dışta hareketli, içte ise yıkılıyor gibi. Hani açılım ne oldu. PKK terörü önlenemediği gibi yeni istekler de var.
Güneydoğulu bazı milletvekillerinin konuşmaları da tam anlamıyla düşmanca oldu. Bakın, Anayasa’ya “Kürt” varlığını kabul eden bir madde konulmazsa terör devam eder, deniyor. Bu Türkiye’yi bölmek değil de nedir?
Anayasa “Kürt” diyecekse, niye Arap, Laz, Çerkez, vs demeyecektir. Unutulmasın, bu topraklarda, yani 776 bin metrekarede üst kimlik “Türk”tür ve bu Anayasa da değişmeyecektir, değiştirilemeyecektir. Tekrar edelim, aksi, Türkiye’yi bölmek olur...

Haberin Devamı

DUYGU-AKIL
Gülen ve Erdoğan

Fethullah Gülen AKP’nin Gazze yani İsrail politikasına karşı çıktı. Bunu böyle söylemiyor, fikrini düşüncesini bu cümleyle ifade etmiyor, ama biz söylediklerinden bunu anlıyoruz, bunu çıkartıyoruz.
Başbakan Erdoğan’ın İsrail’e karşı tutumu dini, duygusal bir tutum gibi olmasa, yani temel hak ve özgürlükleri, insan haklarını savunur olsa kimse bir şey demeyecek, Erdoğan’ı eleştirmeyecek ve dünya, herkes Erdoğan’ı destekleyecek.
Ama Erdoğan bu konuda bir yanlış yaptı. İsrail’e karşı İslam’ın bayraktarı gibi davrandı. Bu da dünyada tereddütler yarattı. İslam devletleri yönetimlerinde de kıskançlıklar.
Erdoğan İran için o gün Brezilya ile işbirliği yapıp dünyaya meydan okurken dini bir kimliği üstlenmiş miydi? Hayır.
İnsan hakları, temel hak ve özgürlükler konusunda İran’a haksızlık yapıldığını ileri sürmüştü ve ABD’ye rağmen o gün taraf da bulmuştu. Oysa Filistin konusunda, tekrar edelim Erdoğan İran için tuttuğu yolu değiştirdi.
Önce çabasını, iç politika malzemesi yaptı. Sonra da yaptığını dünyaya, insanlık savaşı olarak takdim edeceğine din savaşı gibi takdim etti veya böyle anlaşıldı.
Dönelim Gülen, AKP ihtilafına. Gülen Erdoğan’dan daha gerçekçi olduğunu gösterdi.
Peki şimdi AKP ile Gülen cemaati arasındaki bu soğuk rüzgârlar nasıl melteme dönüştürülecek?
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç acaba bunun ilk adımını attı sayılır mı?
* * *
Özet şu: İsrail’in vahşeti inkâr edilemez. Ama Türkiye diplomatik yollar da olduğunu unutmamalı. Duyguyla, dini hisleriyle değil asıl cevabını diplomasiyle vermeli. Akıl, duygulardan üstün tutulmalı.

Kılıçdaroğlu
Konuşuyor ama...

Kemal Kılıçdaroğlu Baykal’ın yerine CHP liderliğine getirildi. Verdiği demeçten anlıyoruz ki bu darbenin perde arkasında yıllarca Baykal’a hizmet ettiğini zannettiğimiz, adına “politbüro başkanı” denilen Genel Sekreter Önder Sav var.
Ne ise, Kılıçdaroğlu CHP’nin başına şöyle veya böyle getirildi ve yurdu dolaşmaya, kitlelere hitaba başladı. Ama bu konuşmalar sizi tatmin ediyor mu? Beni etmiyor.
“Laf ola beri gele” cümleler. Sanki rahmetli İsmail Dümbüllü, Tevfik Efendi atışmaları. Gazetelerin yer veriş şeklinden de bu konuşmaların ne kadar önemli olduğu anlaşılıyor!
Yani, Türkiye’yi yerinden oynatacak, dinleyene yeni bir ufuk açacak, yeni projeleri müjdeleyecek, başka liderlerin aklına gelmeyen şeyler üzerinde duracak, güzel, hitabet örneği konuşmalar değil bunlar.
Ben, Kılıçdaroğlu için iyi 2. adam olur demiştim, galiba o tahmin tutacak. Eskiden, “Baykal’a rağmen CHP” denirdi, bir süre sonra da “Kılıçdaroğlu’na rağmen CHP” denirse hiç şaşmam.