Güneydoğu gündemde, askerin gündeminde, ABD’nin gündeminde.
Aslında hiç gündemden düşmedi denilebilir ama bugünlerde daha bir yakından bakış söz konusu.
Genelkurmay; 1994’ten bu yana terörle mücadelede başarı grafiğinin hızla yükseldiğini açıklıyor.
Asker; bölge halkıyla her türlü sosyal ilişkiyi sıklaştırarak sürdürüyor. Sağlık, eğitim, ulaşım gibi sorunlara çareler üretiyor.
ABD Büyükelçisi Mark Parris de Güneydoğu’da geziyor, görüyor ve izlenimlerini açıklıyor.
Parris’in sözleri ilginç:
“Amerikan firmaları bu bölgenin uzun süredir ertelenen altyapı ihtiyaçlarını yatırım fırsatı görüyor. (Yap-işlet) veya (yap-işlet-devret) modeliyle anlaşmalar imzalamaya istekliler. Bölgede var olduğu kesin olan petrol, gaz, kömür gibi doğal kaynaklar için de ABD firmaları hevesli. Ortak hayvancılık yapmak için de istekliler.”
Parris, işadamlarını buluşturmak için Diyarbakır ve Şırnak’ta iki birim kurulacağını da sözlerine ekliyor.
* * *
Peki Ankara ne yapıyor?
Bir şey yapsa bugüne kadar duyulurdu. Üst üste basın toplantıları yapılır, ilan edilirdi.
Ama uzun süredir çıt yok.
Oysa bugüne kadar on bir Güneydoğu kalkınma planı hazırlandı.
Belki uygulamaya da hüsnüniyetle başlanmak istendi, ama girişim ilk adımdaki şekliyle kaldı. Bunu biz söylemiyoruz. Asker söylüyor, Güneydoğu’da yaşayanlar söylüyor. O bölgenin meslek odaları temsilcileri söylüyor. Zaten planın, programın on bire ulaşması da bir öncekinden umut kesildiğinin, bir öncekinin başarılı olmadığının kanıtı değil mi?
* * *
Geçmişe ait eleştiriler bir yana Güneydoğu’ya ciddi şekilde eğilmenin bugün tam zamanı. Ortam hazır.
Asker görevini yapmış, terör hız kesmiş, ABD elçisinin de belirttiği gibi yatırıma hevesli dış kaynak da var. Bölge halkı iş istiyor, insanlar çalışma ortamına susamış. Her şeye rağmen PKK da bu aşamada barıştan yana görünüyor. Öyleyse Güneydoğu’nun kalkındırılması için Ankara hızla harekete geçmeli, bu fırsat heba edilmemeli. Mümkünse bir devlet bakanlığı Güneydoğu’nun kalkınması işiyle görevlendirilmeli.
Böylece Güneydoğu kalkınma planları sahipsizlikten kurtulmalı. Bölge için koordinasyon sağlanmalı. Yabancı, yerli iş dünyası tahrik edilmeli, yönlendirilmeli, işbirliği sağlanmalı. Sosyal ve ekonomik atılımlar hızla başlamalı.
Ankara bu konuda daima geç kaldı. Bu belki de son fırsat. Bu fırsat kaçırılmamalı.
* * *
“Güneydoğu için geç kalınıyor” başlıklı bu yazı tam on yıl önce bu köşedeydi. Ve o yazıda sözü edilen “fırsat” kaçırılmasa, bugüne gelinir miydi?
Eskiyi hatırlamak, hataların tekrarını önlemek bakımından belki yararlı olur. Yoksa iş işten geçti mi?
Bugünkü, Erdoğan-Kılıçdaroğlu buluşması son umudumuz. Eğer dağ fare doğurmazsa...
ADAMDAN ANLAYANLAR
Biz, evet biz, yani birçoğumuz çeşitli konularda geleceği düşünüp, aklımızla objektif kararlar veremiyoruz.
İşi uzatmayalım. Bunun en son örneği Beşiktaş ve Del Basque. Del Basque Beşiktaş futbol takımının hocasıydı. Ve adam 8 milyon euro tazminat ödenerek kovuldu. Evet kovuldu. Bu yetmiyormuş gibi hocaya “Yeniköy kasabı” adı da takıldı. İşte o kasap İspanya’yı dünya şampiyonu yaptı. Ondan önce de Real Madrid’i iki kez şampiyonlar liginde birinciliğe oturttu. Kulağınız çınlasın, adamdan anlayan Beşiktaş yöneticileri diyelim mi? Diyelim
PLAKA 21, DOSTUM
CNN Türk’ün “Medya Mahallesi” programı var.
Programı Ayşenur Aslan yapıyor. Cuma sabahı Ayşenur Aslan bir gazeteciyi misafir etti.
O arkadaş, “21 (Diyarbakır) plakalı araçların İstanbul’da dolaşamadığını” söyledi. Oysa ben, kendisini odaya kapatan bir İstanbullu olmadığım halde böyle bir olaya rastlamadım, duymadım, gazetelerde okumadım ve TV’de görmedim. Acaba bu “sorumsuzca” sözler maksatlı mı? Zannetmem... Belki de bilgisizlikten... Ama benim söyleyeceğim şu, bu bölücü sözlere kimse itibar etmemeli. Biz bütün kışkırtıcılara rağmen kardeşliğimizi sürdürüyoruz, sürdüreceğiz.
REFERANDUM
Oyum “Hayır”
Anayasa Mahkemesi’nin nispi iptal kararı günlerdir tartışılıyor.
Tartışanlar hukukçular, siyasiler ve gazeteciler.
Bu tartışmalardan çıkan sonuç şu. Herkes bu kararı başka başka yorumluyor. Herkes başka türlü anlıyor ve anlatıyor.
Hatta, “AKP’yi halkın eline düşürmek gibi bir sinsi düşünceyle bu karara varıldığını” söyleyen “senaryo yazarları!” bile var. Hukukçular, siyasiler bu kararın anlamı konusunda bu kadar tartışırsa, bunun ne anlama geldiğini ve ne olduğunu sıradan vatandaş nasıl anlar?
Anlayamaz.
Bunu, zaten bazı TV kuruluşlarının sokaklarda mikrofon uzattığı halkın cevaplarından anlıyoruz.
Öyleyse, referandum nasıl olacak?
Yani bu referandum süs mü? Aldatmaca mı?
Halkın anladığı konular için referanduma gitmeye evet denilebilir. Mesela 1987’de Turgut Özal referanduma gitmişti.
Halka, “siyasi haklar iade edilmeli mi?” diye sorulmuştu. Buna cevap kolaydı. Çünkü soru halk tarafından anlaşılır bir soruydu.
Ama hukukçuların bile günlerdir tartıştığı anayasa değişikliği konusunda halk ne desin.Uzun lafın kısası, bu referandumda halk ya AKP’nin istediği gibi “evet” diyecektir, ya da AKP’ye karşı olduğunu göstermek için “hayır”.
Yani anayasa referandumu bahane, oylar ya iktidara ya da ona karşı.
Öyleyse bu referanduma bir bakıma “ön seçim” diyebiliriz veya AKP’ye güven oylaması.
Siz de referandumda oyunuzu buna göre verin.
Ben mi, ben “hayır” diyeceğim.
Çünkü ben, tüm Anayasa’nın değişmesini, kısa bir anayasa yapılmasını istiyorum. Bu konuda partilerin konsensüse varmasını ve konunun aceleye getirilmemesinden yanayım. Bu hükümetin demokratikleşmeyi istemediğine ve yargının bağımsızlığına inanmadığına eminim. Bana göre bu hükümet Cumhuriyetin temel niteliklerini de değiştirmek istiyor.
MAHKEME
Hani taraftı?
Anayasa Mahkemesi siyasi karar vermediğini ispat etti. Yani Anayasa Mahkemesi objektif, tarafsız. Görevini yapıyor. Anayasa’ya uygun hareket edilip edilmediğini denetliyor. Yani Anayasa’nın ona verdiği, yüklediği görevleri yerine getiriyor, o kadar. İki taraf eleştirse de bu böyle.
Bunu son kararıyla da Anayasa Mahkemesi ispat etti. Hükümet yandaşları, AKP yandaşları Anayasa Mahkemesi’nden iptal beklerken o AKP’nin isteklerine çok yakın karar verdi.
İptali ana muhalefet istemişti, ama Anayasa Mahkemesi siyasi karar vermediğini gösterdi ve CHP’nin istediğini yapmadı.
Anayasa Mahkemesi zaten geçmişte de AKP’yi kapatmama kararına varmıştı. AKP onun sayesinde bugün var.
Bunları, yani bu kararları, Anayasa Mahkemesi aleyhinde konuşanlara hatırlatırız.