Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Doğan HEPER

TV'de vakıf üniversiteleri rektörlerini izliyorum.
Güneri Cıvaoğlu'nun programında geçen gece saat ikibuçuğa kadar dikkatle dinliyorum sayın rektörleri.
Bunların içinde birkaç yıl önceye kadar eğitimin özelleşmesine karşı olanlar var mıydı diye merakla geçmişlerini düşünüyorum.
Onlar olmasa bile üniversitelerin hocaları içinde özel eğitim karşıtlarının bulunduğunu biliyorum.
Ama şimdi onlar değiştiler, özelci oldular, özel üniversitelerde ders veriyorlar. Hem de bazıları maaş aldıkları devlet üniversitelerindeki dersleri asarak. Oradaki varlıksız millet çocuklarının ders saatlerini çalarak veya asistanlara teslim ederek, devlet üniversitesine harcamaları gerekli bilgi, enerji ve zamanlarını özel üniversitelerde paraya çeviriyorlar.
* * *
HER yıl üniversitelerimizin kapılarına yüz binlerce gencimiz yığılıyor.
Bu yıl bu sayı bir milyon üç yüz bini aştı.
Sistem o kadar yanlış ki, alıyor herkesi üniversite kapısına kadar getiriyor, ama içeri sokmuyor.
Bu gençleri üniversiteye alamayacaksanız o kapıya kadar neden getiriyorsunuz? Yarı yolda başka yönlendirmeler yapılması hem bu gençlerin hem ülkenin yararına değil mi?
Evet. Ama bu bir türlü yapılamıyor. Bu yapılamadığı için de özel üniversiteler yani vakıf üniversiteleri çare olarak gündeme geliyor.
Vakıf üniversitelerine, ilke olarak karşı çıkmak mümkün değil.
Ama kaliteyi korudukları sürece.
* * *
CIVAOĞLU'nun programındaki özel üniversite temsilcilerini dinleyince bunların bir kısmının kaliteyi koruma ihtimalinin olmadığını da görüyorsunuz.
Öyleyse özel üniversiteyi ilke olarak savunuyoruz diye bu kalitesizleri de bu zırhın içine almak hem ülke hem gençler açısından zararlı olmaz mı?
Öğreniyoruz ki Koç Üniversitesi'nde giderlerin yüzde 45'ini vakıf karşılıyor.
Peki mantar gibi biten her özel üniversite bu fedakarlığı yapacak mı? Yapıyor mu? Yapabilir mi?
Mümkün değil.
Tam tersine bunların büyük bir bölümü devletin yardımını alıyor.
O yardım parasıyla devlet üniversitelerindeki hocaları cezbedip, eğitime çifte zarar veriyor.
Yani bunların eğitim kadroları yok.
Olmalı mı?
Hiç tartışmasız. Taşıma suyla değirmen döner mi?
Biz, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okurken örneğin 1. sınıf 999 kişilikti ve dolardı.
Birinci sınıf amfisinin kürsüsü en geniş kürsü idi.
Bir profesör ders verirken çoğu kez yanında doçenti de yer alır onun sağında ve solunda asistanlar otururdu. Kürsüye sığmayan asistanlar öğrenci sıralarına, yanımıza inerlerdi.
Bu kadro, bir sınıf için iki kürsü halinde çalışırdı. Yani bu hoca kalabalığını aynı ders için ikiyle çarpın.
Derse başkası gelir, pratiğe başkaları.
Sınavlar aynı ders için yazılı - sözlü, yani çifttir.
Sözlüde kalanın yazılısı da yanar.
Her sınav döneminde en az üç dersten de "iyi" almak zorunluluğu vardır.
Sene içinde de vizeler olur.
Hiç unutmam, Medeni Hukuk'tan rahmetli Prof. Ferit Hakkı Seymen, Prof. Halit Kemal Elbir ikilisi 750 arkadaşımızı vizesiz bırakmıştı.
Bir dönemde de Prof. Sıddık Sami Onar'ın İdare Hukuku'ndan 500 kişilik sınıftan üç kişinin, yalnızca üç kişinin sözlüden geçebildiğini hatırlarım.
Geçecek öğrenci sayısı dört olacaktı da rahmetli arkadaşım Erol siyah gözlüğünü çıkartmayınca hoca hakaret sayıp onu da bıraktı.
Bu kadro, bu itina, bu disiplin kiralık hocalarla sağlanabilir mi?
Düşük puanlı gençleri al, yetersiz kadroyla eğit, üniversite bitirdiler diye diploma ver.
Olmaz böyle şey.
* * *
YEDİ Tepe Üniversitesi Rektörü eleştirilere cevap olarak diyor ki:
"Bize kolay girilir, zor çıkılır."
İşte yukarıda verdiğim örnek İstanbul Üniversitesi, yıllardır hem zor giriliyor, hem zor çıkılıyor.
Tabii aslında önemli olan eğitilmiş olarak çıkmak.
Özel üniversite kurmak bu kadar kolay olsaydı Sabancı Üniversitesi çoktan eğitime başlardı.
Oysa Güler Sabancı'nın yıllardır süren hazırlığı daha da süreceğe benziyor.
Anlaşılıyor ki vakıf üniversitelerinin kötüleri, iyileri, en iyileri olacak.
Bunlar çoğalacak ama sonra iyiler ayakta kalıp zayıflar ayıklanacak.
Ama bu arada gençlerin ve ülkenin zarar görmesini önleyecek denetimler de olmalı.
O denetimi YÖK Başkanı yapacaksa, tartışmalardaki YÖK Başkanı'nda bu havayı ben pek de göremedim.




Yazara EmailD.Heper@milliyet.com.tr