Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Aydın”ların özür kampanyası Türkiye’yi böldü. Kendilerine “aydın” diyen bazı kişiler, bu bildiriyle, Ermenistan’ı Türkiye’ye karşı tuttuklarını açıklamış oldular.
O bir avuç kişinin dışındaki, okumuş veya okumamış Türk halkı bu bölme gayretine karşı çıktı.
Başbakan gibi, bu girişimi zamansız bulanlar da vardı.
Onlara göre, “Bu kampanya Ankara’nın Erivan’a karşı açılımlarını durdurur” sonuç verecekti.
Daha ileri gidenler, bu imza kampanyasına önayak olanların diyasporayla işbirliği içinde olduklarını iddia ediyorlardı. Onlara göre, Ankara ile Erivan şöyle veya böyle anlaşıp tansiyonu düşürürse diyaspora ya da bizim bildiri elebaşılarına da iş kalmayacaktı.
TV’de konuşan bir kadın profesör, olanlar için “şarlatanlık” benzetmesini yapmaktan bile çekinmedi.
Bazıları da “özür dileme”nin tek taraflı olamayacağını ileri sürüyorlardı.
Onlar haklı olarak, 1 kişinin de 500 bin kişinin de öldürülmesinin farklı sayılamayacağı görüşünü savunuyorlardı.
Bu doğruysa niye Türklerden de özür dilenmiyordu? Ermeniler tarafından öldürülen Türkler yok muydu?
Yoksa, imzacılar, bilerek veya bilmeyerek Ermenistan’ın Türkiye’den tazminat ve toprak istemesine gerekçe mi oluşturmuşlardı?
Bunlardan bazılarının bir süre sonra PKK’dan bile özür dilemeyeceğini kim temin edebilirdi?
* * *
Bu imzacıları vatan haini saymak yanlış olurdu. Ama aceleci veya “pişmiş aşa su katıcı” sayılabilirlerdi.
Belki de bir kısmı, varsa, “aşağılık duygusu”nu yenmek ve varlıklarını ispat peşindeydiler.
Zemzem kuyusuna işeyen adam gibi.
İşte çeşitli görüşlerin özeti böyleydi.
* * *
Ama ne olursa olsun, sonuçta, özürcüler, özür ve bu kampanya Türkiye’de kabul görmemişti,
Birçok üniversite mensubu, barolar, Meclis Başkanı, Başbakan, Genelkurmay, bazı siyasi partiler ve halkın çok büyük kısmı özre ve özürcülere karşı çıktı.
Özürcüler Türkiye’yi bir konuda daha bölmüşlerdi. Ama o kadar. Birçok vatandaşın onlara karşı olduğu da anlaşılmıştı.
Yanlış hesap Bağdat’tan döner derler. Özre ve imza kampanyasına önayak olanlar kimse, onlar yanlış hesap yapmıştı ve bu da halktan dön-müştü.
Ama “Bir musibet bin nasihatten yeğdir” sözü doğruluğunu bir kez daha gösterdi.
Bu vesileyle de dünya, Türkiye’de demokratik bir ortamın var olduğunu bir kez daha görmüş oldu.
Bir avuç kişi Türk halkını rencide edecek faaliyette serbestçe bulunabiliyordu. Türkiye’deki demokratik ortam ve söz hürriyeti Avrupa’da da mesela Fransa’da, hele hele Ermenistan’da var mıydı?

Haberin Devamı

YA BRAVO, YA...
İstanbul Üniversitesi en aydın kişilerin toplandığı yer, onlar bir araya geldiler ve rektör için oy verdiler.
YÖK, onların 1. sırada seçtiği Prof. Dr. Ali Akyüz’ü 2. sıraya ve 2. sıraya yerleştirdiği Prof. Dr. Yunus Söylet’i 1. sıraya koyup Çankaya’ya yolladı.
YÖK Başkanı eleştiriye değmez, onu geçelim.
Ama Cumhurbaşkanı Gül’ün ne yapacağını merak ediyoruz ve çoğunluğun kararına, yani demokrasiye saygı duyup Prof. Dr. Ali Akyüz’ü rektör seçecektir sanıyoruz.

Haberin Devamı

Ankara, bunlar tesadüfi mi?
- Talabani’nin PKK önerileri.
- TESEV’in, yani Can Paker’in derneğinin Kürt raporu.
- Cengiz Çandar gibi bazı yazarların tavsiyeleri!..
Bütün bunların aynı zamana rastlaması tesadüfi mi?
Tesadüfi veya değil. Bu istekleri, yakın gelecekte Türkiye topraklarında ayrı bir devlet diye özetlemek daha doğru olmayacak mı?

Haberin Devamı


Bakan bilmiyor
Bakan Binali Yıldırım’ın dünyadan haberi yok. Bakan “Araç muayene istasyonları özelleştirildikten sonra işler daha iyi yürüyor” gibi sözler söyledi.
Belli ki onun arabalarının muayene sorunu yok. Vatandaşın muayene için kuyrukta bir gün geçirdiğini bir bilse ama bilmiyor. Böyle bilmeden konuşan Bakan olur mu?

SEÇİM
AKP kazanır...

Mahalli seçimlere bir şey kalmadı. Adayların çoğu resmen veya gayri resmi olarak belli oldu. Mesela bakıyoruz, Beşiktaş’ta CHP’den İsmail Ünal ve DSP’den Ayfer Atay aday.
Bu, AKP adayı Beşiktaş’ta kazanacak demektir.
Bütün Türkiye için de sonuç aynı.
Oysa yakın partiler anlaşsa, oyları bölmese, tek odayı desteklese olmaz mı?
Olurdu. Ama geçmişten ders alınsaydı.
İstanbul’da İlhan Kesici Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazanacaktı. Livaneli’nin adaylığı oyları böldü. Az bir farkla seçimi, yani İstanbul Belediye Başkanlığı’nı Tayyip Erdoğan kazandı. Ve o kazanç Erdoğan’ın bugünkü yolunun başlangıcı oldu.
Yani, bir bakıma Livaneli, Erdoğan’a Türkiye’nin Başbakanı olma yolunu açtı.
Şimdi ise merkez sağ yok.
Partilerimizde işbirliği kültürü yok.
Öyleyse yaşasın AKP!..

KİRACI
Adil ödeme

Kiracılar aleyhine kararlar çıkıyormuş.
Daha doğrusu, Borçlar Kanunu’nun bazı maddeleri kiracılar aleyhine değiştiriliyormuş.
Değişiklik Meclis Adalet Komisyonu’ndan geçti, şimdi Genel Kurul’da kanunlaşacakmış. Mış, mış da değil, söylediklerimiz için yarı yol alındı bile.
Artık, evin boyası, akan çatının tamiri masrafları kiracı tarafından ödenecek.
Evin tahliyesi de kiraya veren lehine kolaylaşıyor.
Kiracı, yerin tesliminden sonra verilmesi gereken kira bedelini ödemezse, mal sahibi yazılı olarak süre verecek. Bu sürede de ödemezse, mal sahibi, sözleşmeyi feshedeceğini kiracıya bildirecek. Bu süre en az 30 gün olacak.
Tahliye bir yana, öbür değişiklikleri “kiracıya genel gider sürprizi” olarak özetleyenler oldu.
Ne denirse denilsin, değişiklikleri kiracı aleyhine kiraya veren lehine bulanlar çoğunlukta.
Bugüne kadar kiracının kullanıp eskittiği, yani tamir isteyen alanların masrafına hukuk tabiriyle yani yan giderlere kiraya veren katlanıyordu. Bundan sonra bu masrafları kiracı yapacak.
Bize göre de adil olan budur.
Geç de olsa adalet yerini bulmak üzeredir.
Şimdi görev Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndedir.