Türkiye'de önemli olaylar o kadar üst üste geliyor, iç içe geçiyor ki, adeta bir sonraki bir öncekini silip atıyor.
Apo olayı neleri unutturmuştu?
Deprem Apo'yu unutturdu.
Af tartışması onların üstüne geldi, arasına girdi...
Önceki olay sonrakinin gölgesinde de kalsa etkileri, replikleri sürüyor...
Apo olayı bitti mi?
Hayır.
Aslında PKK olayı, istesek de istemesek de en hararetli dönemini yaşıyor.
PKK Türkiye'yi terk kararı aldı.
Pişmanlık yasası çıktı.
Ve dün PKK silahlı mücadeleye son verdiğini açıkladı.
15 yılda, 30 bin kişinin ölümüne, Türkiye'nin milyarlarca dolar kaybına yol açan terör şöyle veya böyle bitiyorsa bu bir tarihi dönüm noktasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, Abdullah Öcalan'ı adil bir şekilde yargılayarak ve pişmanlık yasasını çıkartarak, güvenlik güçlerinin en başarılı olduğu bir dönemde alicenaplığını, birlik ve beraberlikten, barış ve kardeşlikten yana olduğunu gösterdi.
Eğer PKK'nın başındakiler hiçbir art niyet gözetmeden ilan ettikleri silahları bırakma kararını uygularlarsa bu 65 milyon vatandaşın yararına olacaktır.
Burada akılları karıştıran durum şu...
Pişmanlık yasası ile silahları bırakma kararı, pratikte nasıl meczedilebilecek?
Silahları bırakanlar pişmanlık belirtip Türkiye'de normal hayata mı dönecek, Türkiye sınırları dışında yaşamlarını sürdürmeye mi devam edecek?
Kesin çözüm, silahları bırakan herkesin pişmanlık yasasından yararlanıp normal hayata dönmesinde yatıyor.
Halksız demokrasi dönemine son
Af yasasının vetosu, geldiğimiz noktada, siyasetçilerin halka rağmen istediklerini yapamayacaklarını göstermesi açısından önemli oldu.
İktidardaki üç partinin anlaşması bir yasanın çıkartılması için yetse de o yasayı yürürlüğe sokmaya yetmiyor; bu görüldü...
Demokrasi, halkın yalnızca seçimden seçime oyunun alındığı, fikirlerinin sorulduğu bir rejim değil.
Önemli kararların her safhasında siyasi iradeye, halkın iradesinin de katılması, desteği gerekiyor.
Üstelik iktidardaki üç partinin af yasası üzerindeki uzlaşması pek de toplumsal yararı gözetmeyen bir pazarlığa dayanıyorsa.
"Sen bunların affını istiyorsan, ben de şunların affını istiyorum" gibi adeta bir alışverişe dönüşmüşse... Ve üç partinin de yasada
"içlerine sindiremedikleri" noktalar oluşmuşsa...
Yani her parti kendine göre bir affın peşindeyse... Yasada; adalet, eşitlik ve genellik zedelenmişse...
Sonuç; halk iradesi üç partinin iradesine hakim gelmiştir.
Bu, Türkiye'nin demokratik hayatında önemli bir gelişmedir.
Bundan sonra da halkı arkasına almayan kararların çıkartılamayacağının göstergesidir.
Cumhurbaşkanı Demirel burada tayin edici unsur olmuştur.
Demirel bir süredir kamuoyunda uğradığı eleştirilerle kaybettiği puanı böylece geri almış sayılabilir mi?
Bu önemli bir hamledir.
Cumhurbaşkanı böyle önemli bir konuda halkla beraber olduğunu göstermiştir.
Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr