"...Türkiye’nin yapması gereken, Irak savaşı koalisyonuna girmektir... Dışarıda kalırsak ABD bize zarar verebilir, stratejik olarak kaybederiz..."
Bunları söyleyen, Körfez Savaşı sırasında Genelkurmay Başkanı olan, Doğan Güreş...
"...ABD tarafından Irak’a yapılacak bir askeri harekat, Türkiye’nin bugününü ve de özellikle geleceğini önemli ölçüde etkileyecektir. Sonuçlar üzerinde Türkiye’nin etki ve söz sahibi olması için, bölgede geçici süreli de olsa, silahlı gücünün varlığı bir zarurettir..."
Bunları söyleyen, Körfez Savaşı sırasında 2. Ordu Komutanı olan, Kemal Yavuz...
TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan da önceki gün, sonuç olarak benzer bir açıklama yaptı.
***
ASLINDA Türkiye’de savaşı kimse istemez. Her şey barış için olmalı. Ama çatışma kaçınılmaz olacaksa buna hazır olmak da gerekir. Bölgenin, hatta Avrupa’nın en güçlü, en eğitimli, en disiplinli, sayıca da en geniş ordusu bizim ordumuz değil mi?
Bugün Türkiye topun ağzındaki ülke konumunda. Ama yönetim hala kararsız görünüyor. Daha doğrusu çelişkiler içinde olduğu izlenimi veriyor. Oysa her şeyden önemli olan Türkiye’nin güvenliği ve çıkarlarıdır. Bunun için de Türkiye’nin duruşunun açık, net olması gerekiyor.
***
SADDAM’ın yardımcısı Taha Yasin Ramazan, barış ziyaretinde bulunan, misafiri Türk Bakanı bakın nasıl tehdit ediyor.
"Irak’a saldırı olursa Türkiye sadece ekonomik değil, güvenlik ve diğer alanlarda da zarar görecektir. Türkiye bölünme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır!.."
Bakan Tüzmen’i konuk eden Saddam’ın bazı sözleri de yardımcısınınki kadar tehdit kokuyor.
Romantik Ankara hükümetinin nafile aşkına, müdanasız Bağdat’ın cevabı işte böyle, itici oluyor.
***
SAVAŞ istenmiyor ama, eğer çıkarsa Türkiye’nin çıkarı neredeyse orada olmak gerekiyor. Bu işe kafa yoranlar da bunu savunuyor.
Bu farklı görüşler karşısında Başbakan Gül’ün önceki gün Grup’ta yaptığı gibi "tahammülsüzlük" göstermesi hiç de şık olmuyor.
Ortam savaş ortamı. Her zamankinden çok birlik ve beraberliğe ihtiyaç var. Ama bu ihtiyacı bir süre Meclis Başkanı Bülent Arınç ve Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu görmezden geldi.
Genelkurmay Başkanlığı’nın kokteyline "gerçek" ve "ciddi" bazı gazetecilerin çağrılmaması da bu birlik ve bütünlüğün sağlanmasına yardımcı olmayacak bir durumdu.
Fehmi Koru’yu Başbakan Gül’ün Suudi Arabistan’a giderken özel uçağına alması adeta kokteyle bir cevap niteliği taşıyordu.
Bu tip davranışlara el birliği ile son verildiği gün Türkiye "gerilimöden kurtularak, "normalleşme" yoluna girebilecektir.
Demirel ve Ecevit aynı gün aynı ilgi çekici cümleyi kullandılar: "Denktaş bir kahramandır..."
Hükümet "milli Kıbrıs politikası"na soğuk dururken ve Kıbrıs’ta "Denktaş istifa" diye bağrılırken bu ortak cümle ne anlama geliyor.
Herhalde "Kıbrıs çatlağı"nın tamiri zor bir duruma geldiği anlamına...
Usulsüz avlanan 300 avcıya ceza kesilmiş.
Ben avın "usulüne uygun" denilenine de karşıyım.
Elde son model silahlar, korumasız canlıları öldür de öldür. Marifet mi?
Üstelik Türkiye’de gerçek yaban hayvanı o kadar az ki!..
Tabii hemen şu sorulacaktır: "Peki, günde on binlerce baş hayvanın kesilip, sofralara getirilişine niye karşı çıkmıyorsun?"
Ona da şöyle karşıyım.
Mezbahalarda kesimler, mutlaka hayvanlar uyuşturulduktan sonra yapılmalı.
Kurban Bayramlarında da...
Ama ülkemizde bu konular tartışılmıyor.
Bakın, 8 yıldır çıkartılamayan "Hayvan Hakları Yasa Tasarısı" bir kez daha Meclis İçişleri Komisyonu’na geldi. Bekliyor.
Özay Şendir
Küfür çok ayıp, geçmişi yazmak yeter...
6 Haziran 2025
Abbas Güçlü
Yaşadığımız toprakların farkında mıyız?..
6 Haziran 2025
Zafer Şahin
Senin kısmetine Kent Lokantası düştü İstanbul
6 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Savaş tamtamları ile barış olur mu?
6 Haziran 2025
Mehmet Tez
Pink Floyd, Live in Pompeii: Woodstock’ın tam tersi
6 Haziran 2025