Anlaşılan o ki, Fethullah Hoca'nın faaliyetlerine şüpheli gözlerle bakanlar hep vardı; bugün de var.
Olumlu gözle bakanlar vardı; bugün de var.
Dikkati çeken şu: Madem Fethullah Gülen hareketi bu kadar büyük bir tehlike oluşturuyordu da neden işe ta başından el konulmadı?
Bugün açıklananlar 5 yıl önce de, 3 yıl önce de, 1 yıl önce de bilindiğine göre, kasetler elde olduğuna göre, bugün iddia edilenler, açıklananlar o günlerde de açıklanabilirdi. Neden susuldu? Yoksa o gün susanlar, bugün artık bıçağın kemiğe dayandığını mı düşünüyorlar? Yoksa zaten susmamışlardı da görüşlerini ifade ettikleri ortam mı bizim dışımızdaydı?
Burada bir çelişki yok mu?
Devlet aynı devlet, hükümet aynı; Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri, yargı aynı yargı.
Peki değişen ne oldu?
Vatandaşın kafasının karıştırılması için bir olaya bundan daha karmaşık bir şekil verilemez. Bunu görmek için devleti yönetenlerin, politikacıların dedikleriyle, haber başlıklarına bakmak yeter.
Bakın, yöneticilerimiz özetle ne diyor?
Başbakan Ecevit:
"...Fethullahçıların amacı devleti ele geçirmek diyorsunuz, o sizin düşünceniz, ben eskisi gibi düşünüyorum... Kendisiyle kısa süreli birçok görüşme yaptım. Bende kuşku uyandırıcı bir tavrı olmamıştı. Danimarka'daki bir Gülen okuluna gittiğimde de Atatürk ve laiklik karşıtı bir belirtiye rastlamadım..."
Mesut Yılmaz:
"Gülen olayının sosyolojik yönünün gözden kaçırılmaması gerekir. Ben de toplumun büyük kesimi gibi Türk toplumunun ihtiyaçlarına cevap veren bir figür oluşturduğu düşüncesindeyim... Sosyal yönüne baktığımızda, devletle, laik Cumhuriyet'le barışık; her kesimle diyalog içinde, bağnazlıktan uzak, hoşgörüden yana mesajlar vermiştir. Kaset olayıyla ortaya çıkan husus yoğun bir şüphedir..."
Devlet Bahçeli:
"Yargıya intikal etmiş konu hakkında bir şey söylemek yanlış olur. Soruşturma sonuna kadar görüş bildirmek erken..."
Bülent Arınç (FP Grup Başkanvekili):
"Ben kişisel olarak Fethullah Gülen Hocaefendi'yi 30 yıldan bu yana tanıyorum. Fethullah Gülen, Türkiye Cumhuriyeti'ni seven, bu ülkenin değerlerini benimseyen, tertemiz, pırıl pırıl, mütefekkir (düşünür) bir kişidir..."
Nahit Menteşe (DYP Genel Başkan Yardımcısı):
"Fethullah Gülen, laik - demokratik Cumhuriyete bağlı bir din adamı görüntüsü veriyordu. Atatürkçü olarak görünüyordu. Ecevit'e de yakındı. Gerçek yüzü başkaysa... Bekleyelim, değerlendirme yapmak için erken..."
Bu sözlerin yoruma ihtiyacı var mı?
Politikacıların görüşüne ışık tutan bu kısa alıntılar hiç de karamsar olmadıklarını gösteriyor.
* * *
PEKİ politikacıların sözlerinin yanında, çeşitli haber kaynaklarına dayanan şu haber başlıkları ne ifade ediyor.
"İmparatorluk tehlikede", "Fethullah'ın ölüm komandoları", "Devleti ele geçirmeye başlamışlar bile", "Paranın yüzde onu Gülen'e", "Hocaefendi intikam için çalışıyor", "Fethullahçılar panikte", "Uyuşturucu bağlantısı", "Gülen büyük tehlike", "Taliban yönetimiyle işbirliği ortaya çıktı", "İdam soruşturması derinleştirildi".
* * *
ANKARA'da Fethullah Gülen konulu bir çekişme olduğu anlaşılıyor. Bunu görmemek imkansız.
Türkiye için, bizatihi Gülen olayı kadar, bu olay da önemli değil mi, hatta daha da önemli değil mi?
Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr