Kim ne derse desin açılım Türkiye’deki bölünmeyi çok hızlandırdı.
Plansız programsız içeriksiz bir açılım. Adı bile 3 kez değiştirildi.
Adamlara “gelin” denildi. Gelenler düğün, bayram gibi karşılandı. Ve sonra onlar hapse atıldı.
Bu AKP’nin açılım kararının kararlılık göstermediğini ispatlıyor. Yani açılımın yol haritası nedir, AKP de bilmiyor.
* * *
Biz diyoruz ki Kürt sorunu başka, PKK yani terör sorunu başkadır.
Kürt sorunu öncelikle Güneydoğu Anadolu’nun kalkınma sorunudur.
Ama PKK bu bölgenin kalkınmasına karşıdır. Öyle olmasa bu bölgedeki makineler, şantiyeler, imalathaneler PKK tarafından yakılır mıydı?
Geçmişteki hataları bugün PKK terörünün gerekçesi olarak öne sürmek yanlıştır.
Bölgedeki yaşam kalitesi yükselmedikçe terör bitmez. PKK da bölgede yaşam kalitesi yükselsin istemiyor.
İşsizlik ve ekonomik gerilik devam etsin istiyor. Teröre 360 milyon dolar harcandığını unutmayalım. Ya bu para bölgenin kalkınmasına harcansaydı?
Onun için PKK’nın bölünme ve bağımsızlık amacı var, diyebiliyoruz. Zaman zaman PKK’nın da söylem değiştirdiğine bakılmasın, o günün şartlarının gereğidir.
Ama nihai istek bölünme ve bağımsızlıktır. Bunu, TV’leri yakından izleyenler de görecektir.
Konuşmacıların, tartışmacıların bir kısmı açıkça PKK görüşlerini yayma, ona tercüman olma görevini yerine getirmektedir.
Ve onların büyük bir ekseriyetinin istediği özerkliktir, sözlerin geleceği nokta ise bağımsızlıktır, bölünmedir.
Mesela Altan Tan daima Kürtçülük, bölücülük yapıyor.
TV’leri yakından izlemeyen entelektüellerin bir kısmı ise bunları bilmeden, dinlemedin ahkam kesmektedir.
Bakın Taraf gazetesi geçen gün sürmanşetten şu haberi verdi:
“Kürtler özerklik ilan edecek. Diyarbakır’da aralarında 99 belediyenin özerklik açılımına PKK liderlerinden Cemil Bayık da destek verdi.”
* * *
Güneydoğu’da BDP’nin yani PKK’nın siyasi kolunun aldığı oylara da bakılamaz. O bölgede birçok sandıkta fiilen “açık oylama” yapıldığı ileri sürülmektedir. Yani seçim sonuçları doğruyu yansıtmaktadır. PKK korkusu olmasa belki sonuç değişecektir.
* * *
Bölgedeki bazı kuruluşların barış teşebbüsü takdire şayandır. Fakat onların PKK’dan istekleri “silahın bırakılması, terk edilmesi” değil “silahlı eylemlerin durmasıdır.” Bu yanlış anlaşılmamalıdır. Silahın susması, silahlı eylemlerin durması geçici olabilir. Kalıcı barış için silahların bırakılması, terk edilmesi lazımdır.
* * *
Dönelim başa. Hep söylediğimizi yine tekrar edelim.
Kürt sorunu, Türkiye’nin çözümlemesi gereken kalkınma sorunudur, PKK sorunu ise terör sorunudur. İki sorunun çözümü başka başkadır. Ama Kürt sorununun çözümünde geç kalındıkça, terör sorunu içinden çıkılmaz bir hal alacaktır. PKK’nın da, bölücülerin de isteği budur.
ERDOĞAN SİPERDE
Başbakan Erdoğan’ın siperde çömelişi eleştirildi.
‘Doğruya doğru...’ dersek bu eleştirinin de haksız olduğunu söylemeliyiz.
TV’lerde o sahneyi izleyenler, siper içindeki duruştan hemen öncesinde ve hemen sonrasında Başbakan’ın ayakta olduğunu görürler.
Ama siperin bir adabı vardır ve sipere girince askerlere de kötü örnek olmamak onlar gibi çömelmek gerekir.
Eleştirecek o kadar çok şey varken bu da konu mu Allah aşkına...
BU DA BİZİM SORUNUMUZ
TV’ye çıkanlar görüş açıklıyor. Bu yüzden birçok kişi gazetelerin köşe yazılarını okumuyor.
Çünkü gazete köşe yazarlarının çoğu olaylar karşısındaki görüşünü, fikrini, yorumunu TV’lerde ortaya koyuyor. Hem de canlı olarak. Hem de karşı görüştekilerle tartışarak, hatta kavga ederek.
Öyleyse okuyucu haklı. Niye, köşe yazarı “ne yazmış” diye merak edip gazete alsın.
DOĞU-BATI Kardeş kavgası yok
Güneydoğu’nun kalkınması bazı belediyelerin özerklik ilanıyla geri kalabilir. Siyasi anlamdaki bu özerkliği Ankara da kabul etmez.
Bu tahrik edici yeni bir girişim olur.
Hükümet “açılım”da olduğu gibi, bu konuya da hazır değilse vah halimize.
Vah halimize diyoruz. Çünkü bugüne kadar bütün gayretlere(!) rağmen Türk halkı birbirine düşmedi.
Bölücülerin gayretlerine, şehirlerde sivil, çoluk çocuk demeden öldürmelerine rağmen kimse Kürt kökenli kardeşlerini kendinden farklı görmedi. Türk halkı Güneydoğu’dan göçen kardeşleriyle çatışmadı. Bunu isteyenlerin, bekleyenlerin arzularını boşa çıkardı.
Zorla, “Kürt sorunu”nu terör sorunu, silahlı eylem sorunu haline dönüştürmek isteyenlerin de, bu isteğe hak verir gibi konuşan, davranan bazı aydınlarımızın da emekleri boşa gitti.
Türkiye’yi Türkiye yapan belki halkının birbirine olan bu bağlılığıdır.
GÜL VE Liderler toplantısı
Cumhurbaşkanı, terör bugün karşımıza çıkmış gibi onunla bununla toplantılar yapıyor. Oysa PKK terörü 30 yıldır var. Ve AKP 8 yıldır tek başına iktidarda.
Yoksa o da sorumluluğu dağıtmak mı istiyor. Sahi o bir zaman önce “yakında iyi şeyler olacak” demişti. O yakın zaman gelmedi mi yoksa?
Oysa Cumhurbaşkanı’nın terör konusunda parti liderlerini bir araya getirmesi lazım. Bunda geç kalıyor, oyalanıyor.
Kılıçdaroğlu’nun önce ‘Başbabakan’la bir araya gelebilirim’ deyip sonra vazgeçmesi hayal kırıklığı yarattı.
İşte Gül bu hayal kırıklığını da hemen tamir etmeli ve AKP’nin genel başkanı dahil parti liderlerini bir an önce Çankaya’da toplamalı.
Toplanmalı ki her lider eteğindeki taşı döksün, terörün nasıl önleneceği konusundaki son ve kesin görüşünü açıklasın. Liderler oy kaygısı olmadan bunu yaparlarsa, bu uzlaşma anlamına gelmez mi?
Halk, liderlerin terör karşısında uzlaşmasını bekliyor.
EĞİTİM Bir öyle, bir böyle
“Öğrencilerimiz kobay oldu!” diyenler haklı.
Üniversitede de, ortaöğretim dediğimiz bölümde de gençler istikrarlı bir eğitim görmüyorlar.
Giriş sınavları, müfredat programları hep değişiyor.
Daha doğrusu her bakan değişikliğinde eğitim sistemimizde de değişiklikler yapılıyor dersek yanlış olmaz.
Niye?
Yıllar geçti artık eğitimde de durmuş oturmuş olmalıydık.
Oysa durum tam aksi, yabancı dile verilen önem ve sonra bu önemin çöpe atılmasından beri, bu böyle.
Peki, dünyada eğitime önem veren mesela Avrupa ülkeleri örnek alınamaz mı? Bizim 80 yıldır geçirdiğimiz deneyim boşuna mı, yani ondan da yararlanamaz mıyız?