Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


HABERE BAK
"Başbakanlıktan ayrıldıktan sonra Bülent Ecevit, ilk bayramının ilk gününde ziyaretçisiz kaldı.
Bunun neresi haber?
Eğer tersi olsaydı haber değeri olurdu.
Yani Ecevitler’in evi ziyaretçilerle dolup taşsaydı...
Ne diyorlar; "Vefa İstanbul’da bir semtin adı" o kadar...


Bugün 12 Aralık 2002.
Türkiye için dönüm noktası.
Kopenhag’da, Ankara’nın AB’ye girişi, ya kolaylaştırılacak ya zorlaştırılacak.
Müzakere için başlama tarihinin 2004 veya 2005 olarak kabulüne göre durum değişecek.
AB ülkelerinden bazıları özellikle son günlerde ikiyüzlü bir görüntü verdi.
Müzakere tarihi olarak 2003’ü savunan Tayyip Erdoğan’ın yoluna kırmızı halı serenler birkaç gün sonra ters görüş bildirdiler.
Tüm acemiliğine, altyapı eksikliğine ve gecikmiş bir savunmayı üstlenmesine rağmen Erdoğan’ın şahsında Türkiye AB’de "son gün atağı"na kalktı.
Bugün Kopenhag’da Türkiye için kabul edilebilir bir sonuç çıkarsa Erdoğan’ın bundaki payı inkar edilemez.
Belki de, bu denli güçlü bir pres, bir ikna seferberliği yumurta kapıya dayanmadan karizmatik lider Ecevit tarafından yapılabilseydi, Türkiye AB’den makul cevabı şimdiye kadar garantilemiş olabilirdi.
Ama olmadı. Ecevit’in hastalığı kendisine olduğu kadar, AB için çok uğraşan hükümetine de, Türkiye’ye de kaybettirdi.
***
Bugün neredeyse AB’den Türkiye’ye önerilecek yol kadar önemli bir gelişme de ABD ile yaşanıyor.
ABD Başkanı, Tayyip Erdoğan ile görüşüyor. Bush, AB için desteğini yineliyor. Ama Irak konusunda aynı samimiyeti gösteriyor mu? Şu anda belli değil. Belli olan bu konuda ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz’in İstanbul’dayken söyledikleri.
Yıllardır Türkiye’ye, "stratejik ortak" diyen ABD, Wolfowitz’in sözlerine bakınca değişmiş görünüyor.
Bu tutum kalıcı olursa Türkiye’nin geleceği bugünden de sıkıntılı olacak demektir.
"Türkiye Kuzey Irak’a girmesin... Muhtemel bir savaşta Kuzey Irak’ta güvenlik kuşağı oluşturmasın... Kuzey Irak’ta koordine bir çalışma olsun, Kürtler de işin içine sokulsun... Türkiye Kerkük’e göz dikmesin... Türkiye, Musul ve Kerkük petrolleri üzerinde, anlaşmalara dayanan tarihi haklarım var, tezini unutsun..."
Buna "stratejik ortaklık" değil, olsa olsa "aslan payı ortaklığı" denir.
ABD yiyecek, Türkiye bakacak...
Oysa, katlanılan fedakarlığa göre menfaat paylaşımı gerekmez mi?
***
Tayyip Erdoğan’ın, Washington’da Başkan Bush’la Irak’ı, nasıl konuştuğunu tüm detaylarıyla bilmiyoruz.
Ama bildiğimiz bir şey var. O da, Erdoğan’ın "Ben tüccarım, iyi pazarlık yaparım" dediği.
Başkan Bush, Wolfowitz’in talimatlarını (!) görüş alışverişi havasına sokup, gerçek iki ortaktan biri gibi davrandıysa, bu da olumlu bir gelişme diye kabul edilebilir.

DYP’de cumartesi günü başkanlığı kim kazanırsa kazansın kaybeden "merkez sağ" olacak. Çünkü ideal olan DYP ile ANAP’ın birleşmesi.
Genel kanı, Çiller ile Yılmaz oldukça merkez sağın bütünleşemeyeceği yolundaydı.
İşte şimdi ikisi de yok, yani "mani zail olunca memnu avdet eder" hükmüne uygun bir durum var. Öyleyse önce birleşmeyi masaya yatırmak, sonra birleşik partiye bir lider seçmek işin doğrusu sayılmaz mı?
"Küçük olsun benim olsun" anlayışı merkez sağın iki partisinin de Meclis dışında kalmasına yol açtı.
Ders alan yok mu?

"Tanıdığım en iyi diplomat Deniz Bey" bu değerlendirmeyi yapan sıradan biri değil...
Dış ilişkiler danışmanı Petek Gürbüz...
Petek Hanım henüz 25 yaşında ve 1.5 aydır methettiği Deniz Bey’in yanında çalışıyor.
İhtisasa hürmet gerekir. Ama ihtisas dediğimiz şey deneyim gerektirir, o da 1.5 - 2 ayda olmaz.
Aslına bakarsanız, Petek Hanım’ın gayreti boşuna, "gülü tarife ne hacet ne çiçektir biliriz..."

Travesti, tinerci, kapkaççı...
Onların bazılarının saldırılarından geceleri dolaşmak güçleşmişti, artık gündüzleri de korkusuz dolaşılmaz oldu.
Polis yakalıyor, mahkeme serbest bırakıyor. Cezalar düşük olduğu için tutuklama yapılamıyor. Bu durum da, bu suç makinelerini cesaretlendiriyor.
Üç kapkaççıdan, dayak yiyip, hastanelik olan Sinem Koyun henüz taburcu edilemedi ama kapkaççılar mahkemede salıverildiler ve herhalde şu anda yeni bir kurbanın peşindeler.
Mevcut yasalar mağdurun değil de, saldırganın lehine sonuç verdikçe bu sorun bitmez.