Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


İçişleri Bakanı Tantan'ın yolsuzluklarla ilgili dünkü konuşması çok ilginçti. Ama eksikti.
Sadettin Tantan'ın konuşmasındaki en önemli nokta "bazı yolsuzluk dosyalarının sümenaltı edildiğini" açıklaması oldu.
Böyle bir şeye kim cüret edebilir?
Yolsuzluklarla mücadeleyi bu yolla kim veya kimler sabote edebilir?
Sümenaltı olayı yolsuzluk kadar vahim bir olay değil midir? Tantan buna cüret edenleri de açıklasaydı herhalde daha doğru hareket etmiş olurdu.
Bakan Tantan'a göre "yolsuzluklar ulusal güvenliği de tehdit ediyor".
Bu hayati konuya da İçişleri Bakanı açıklık getirebilirdi ama getirmedi. Bu çok önemli, çok hayati konuyu da o cümle ile noktaladı. Tehdidin nasıl doğduğuna, buna kimlerin nasıl yol açtığına, bu kişi veya kişilere ne yapıldığına da konuşmasında fazla yer vermedi.
Oysa Türkiye için bundan daha tehlikeli bir durum düşünülemezdi bile.
Bu, tek tek 65 milyonun hayatıyla ilgili olduğuna göre bu konunun da üzerinde uzun uzadıya durulmalıydı.

İçişleri Bakanı yolsuzluğa karşı savaşa katılım da istedi ve "işadamlarına yolsuzluklara karşı eylem planı yapmalarını" önerdi.
Bunda İçişleri Bakanı yerden göğe kadar haklıdır.
Çünkü yolsuzluk deyince, dün de bu köşede belirtmeye çalıştığımız gibi, siyaset - bürokrasi - işadamı üçlüsünün işbirliği akla gelmektedir. Bu üçgeni son yolsuzluk dosyaları da ortaya koydu.
İktidarların yarattıkları işadamlarından destek gördükleri ve buna karşılık da onların bazı girişimlerine iktidarların göz yumdukları artık bilinmektedir. Bu fasit daire bürokrasinin de katılımıyla bir yolsuzluklar ağı oluşturmaktadır.
Tantan'ın işadamlarından eylem planı isterken bu üçgendeki siyasilerin rolüne gerektiği kadar geniş ve gereken açıklıkla değinmemesi önemli bir eksiklik olarak kaldı.

İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın, sözlerinin bir bölümü de medyaya yönelikti.
Oysa yolsuzlukları ortaya çıkaran, üstüne giden, izleyen, peşini bırakmayan basın değil mi?
Bu başıboş ortamda, güçlünün güçsüzü ezdiği bu ortamda, ezilenin yanında olanların başında basın yok mu?
Basının çok büyük bölümü, ekonomik istikrar mücadelesinde 14 aydır programın desteklenmesi yolunda halkla yan yana olmadı mı?
Son krizde de medyanın büyük ekseriyeti itidal tavsiye etti.
Bu arada, bizim gibi; ekonomiden sorumlu, programdan sorumlu olanların çekilmesini isteyenler olduğu gibi tüm hükümetin çekilmesini isteyenler de oldu.
680 bin TL'lik doları bir anda 950 bin TL'ye çıkartmak bir yönetimin başarısı mıdır ki iktidara methiye düzülsün?..
Demokratik bir ülkede görüşümüzün tersini savunanlara da saygı duymak gerekir, kızmak değil.
Tantan'dan da aslında bu beklenirdi, eğer siteminin temel nedeni buysa..