Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye’de her gün konu değişiyor, suni konular gerçeğe karışıyor, onların yerini alıyor. Böylece Türkiye’nin kalkınması, gelişmesi, demokrasi ve refah içinde büyük bir devlet olması geri kalıyor.
“Bırakılıyor” demiyorum. Buna siz karar verin.
Yani ben, dış güçleri telaffuz etmeyeceğim, dış güçler Türkiye’nin geri kalması, içe kapanması için ellerinden geleni yapıyor, demeyeceğim.
Çünkü, “yapan”dan çok, “yapılan” önemli değil mi?..
* * *
Türkiye nükleerde çok geri kaldı.
Bugün de geri bırakılıyor.
Nükleer güç bütün dünyada yasaklansın, biz da ağzımıza almayalım. Ama öyle değil.
Büyük, küçük birçok ülke bu enerjiden yıllardır yararlanıyor, silah bile üretiliyor, bize gelince aleyhte gösteri yapanlar var. Olur mu?
Nihayet bunlar aşıldı.
Nükleer santral işi ihaleye çıkarıldı. Ama bu kez de hükümetin adamsendeciliği işi karıştırdı.
İhalede yalnız bir Rus-Türk ortaklığından teklif yapıldı.
Diğer büyük şirketler ihaleye katılmadı. Neden?
Çünkü, şartnamedeki maddeler ihaleye katılmayı adeta zorlaştırıyordu.
Yani özel sektör için bu ihalenin riski kazancından fazlaydı.
Devlet bu ihaleye girecek şirketlere yardımcı olmalıydı, o da yoktu.
Mesela santralın yapılacağı yer konusunda şirketlerle iki bakanlık muhatap olmuştu.
Santral yarı yolda kapatılırsa ne olacaktı? Cevabı yoktu.
Anlaşılıyor ki, “Acele edelim” derken hükümet nükleer işini yüzüne gözüne bulaştırmıştı.
Bu yüzden de ihaleye katılan 6 şirketten 1’i teklif vermiş, 5’i ise teşekkür mektubu sunarak ihaleden çekilmişti.
* * *
Oysa biliyoruz, bugünlerde hâlâ Birleşmiş Milletler ile İsrail arasında “nükleer” kavga var.
Birleşmiş Milletler’e bağlı “Atom Enerjisi Ajansı”nda “Suriye”nin nükleer programı” tartışılıyor.
Biz bunlara 40 yıldır şahit olduk, bugün de bir ihaleyi bile doğru dürüst yapamayarak, başka devletlerin bu konuda mesafe alışını seyrediyoruz.
Oysa dünyada 440 nükleer santralın varlığını, 26’sının da inşa halinde olduğunu biliyoruz.
* * *
Nükleerden yıllardır yararlananlar, yani Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya, İran, Kore, İsrail ve daha birçokları aptal, biz akıllıyız gibi davranıyoruz.
Bunla mı avunalım?
Buna “züğürt tesellisi” demezler mi?
Türkiye, bu kafayla büyük devlet bir yana, bölgesel güç bile olamaz.
Nükleerde Türkiye çok daha hızlanmalı.

Haberin Devamı

‘KOMPLO’ ÇIKTI
Genelkurmay Askeri Savcılığı “Albay Çiçek hakkında kovuşturmaya gerek yok” dedi ve dosyayı “Bu belge Genelkurmay’da hazırlanmamıştır” diyerek kapattı.
Yani olayı orduya komplo olarak saydı ve topu sivil savcılara attı.
Şimdi bu sahte belgeyi kimin hazırladığını sivil savcılar bulacak ve tuzağı meydana çıkaracak.
Bütün Türkiye bunu bekliyor.

Haberin Devamı

Türbanlıyı kutlarım
Belçika’da türban meclise girdi.
Başörtülü Mahinur Özdemir yemin edip milletvekili olarak göreve başladı.
Bunu Türkiye ile mukayese edenler var. “Merve Kavakçı Ankara’da Meclis’e sokulmamıştı, bakın Belçika türbanlıyı meclise soktu” deniyor.
Bu demagoji değil mi? Belçika’da irtica tehlikesi var mı? Yok.
Sonra türban orada sembol mü? O da değil.
Yani ben Mahinur kızımızı Belçika’daki başarısı nedeniyle kutlarım, ama Türkiye’de olsa bugün Meclis’e girmesine razı olmam.

Haberin Devamı

Haftanın başlığı
Ağına düşürdüğü 10 erkeğe tecavüz etti.
Sabah’tan

BİR ADAM
10 kızı öldürdü

Bu köşede yıllardır savunuyoruz. Yıllardır savunduğumuza göre kesin sonuç da alamıyoruz demektir. Ama olsun, yine de tekrarlayalım.
TIR, kamyon, otobüs, minibüs kullananların ehliyet almaları için en az lise mezunu olmaları şart olsun. Yani lise mezunu olmayanlara profesyonel ehliyet, ağır vasıta ehliyeti verilmesin. Bu şart hemen bugün yürürlüğe girsin, ertelenmesin.
Niye lise mezunu?
Çünkü, tahsil “muhakeme kabiliyeti” verir de ondan.
Bakın trafikteki insanlı ölümlerin çoğu otobüs veya minibüs kazalarında meydana geliyor. Ve bu kazalarda ölenlerin sayısı genellikle birden çok olabiliyor.
Yazık değil mi?
Eşek arabasına bile sürücü olamayacak bazı kabiliyetsiz, kişiliksiz ve mesuliyetsiz insanlarımıza 50-60 yolcunun canını emanet edersek bu kazaların da sonu alınmayacak demektir. Bakın, geçen gün 10 genç kızımız toprağa verildi. Bu üniversiteli kızlarımız, Abant’taki piknikten Ankara’ya dönüyorlardı. Bindikleri minibüs TEM’de takla attı.
Neden?
Aşırı hızdan.
Sebep şu veya bu ama kendisine emanet edilen gençleri TEM gibi geniş ve muntazam bir yolda ölüme götüren şoförün hiç mi kabahati yok?
Olmaz mı? Çok...
Geçen günde İzmir otobanında bir otobüs, kamyona arkadan çarptı. 5 yolcu öldü, 28 kişi yaralandı. Otobanda ve aynı yönde giderken kaza...
Bu kaza mı, yoksa... Şoför denen mahlukun cinayeti mi?
En büyük suç, bu adamlara ehliyet vermek değil mi?

ÖZHAN
Yılın adamı

Yılın adamını ilan ediyorum: “Özhan Altuntaş”. Siz de Özhan’ı TV’lerde ve gazetelerde gördünüz, tanıdınız.
Lise öğrencisi Özhan 4. kattan düşen 2 yaşındaki Berat Özer’i havada yakalayarak, ölmesini önledi.
Özhan havada tutmasaydı, Berat çok büyük bir ihtimalle ölecekti, çünkü düşeceği yer betondu.Özhan, her gün insanların öldürüldüğü ülkemizde bir canı mucizevi bir şekilde kurtardı, ama bu olaya gereken ilgi gösterildi mi?
Bizce gösterilmedi.
Onu ben “yılın adamı” ilan ediyorum.

KULELİ
Otel olmalı

Bana sorarsanız İstanbul Boğazı’nın en güzel yerinde Kuleli Lisesi var. Hiç onun önünde balık tutanların yanından Boğaz’a baktınız mı?
Hele güneş batarken bakın, bana hak vereceksiniz.
Şimdi bu büyük ve güzel binanın müze yapılması söz konusu imiş. Bence yazık olur. Müze, manzarası böyle dünya çapında olmayan bir yerde de olabilir.
Öyleyse!
Öyleyse, Kuleli otel olmalı.