Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


"Tahkim" Meclis Anayasa Komisyonu'nda bugün görüşülüyor.
Anayasa'nın 47, 125 ve 155. maddelerinde değişiklik öneriliyor.
Nedir tahkim?
Tarafların aralarındaki ihtilafın çözümünü önceden yaptıkları bir anlaşmaya göre saptadıkları hakem denen kişilerin kararına bırakmaları...
Türkiye'de tahkim, yabancı yatırımcı, yabancı sermaye ihtiyacı nedeniyle gündeme geldi.
Yabancı yatırımcı kendisini güvende hissederek sermaye getirmek için uluslararası tahkimi gerekli görüyor.
Tahkime aşağı yukarı 70 yıldır başvuruluyor. Günümüzde ise tahkim globalleşmenin de gereği gibi görülüyor.
Bu nedenle de yalnız ekonomik bakımdan geri kalmışlarla ilgili bir müessese gibi algılanması da yanlış oluyor. Uluslararası alanda başvurulan ve gittikçe yaygınlaşan tabir yerindeyse "bir yargı yolu" addediliyor.
Tabii teorik olarak şu da söylenebilir; ekonominiz çok güçlüyse, yabancı yatırıma, yatırımcıya, sermayeye ihtiyacınız yoksa tahkimi de gündeminize almayabilirsiniz. Ama Türkiye gibi yatırım için neredeyse "yabancı sermaye duasına" çıkacak kuraklıktaysanız o zaman oturup derin derin düşünmeniz gerekiyor.
* * *
TAHKİM konusunda bugün Türkiye'de iki görüş çarpışıyor.
Tahkimi kapitülasyonlar gibi görenler.
Tahkime globalleşen dünyaya ayak uydurmanın gereklerinden biri olarak bakanlar.
Birinciler, uluslararası tahkimden uzak durulması gereğini vurguluyorlar; ikinciler ise korkmamak gerektiğini...
Tahkime karşı olanların gerekçeleri olarak şunlar sayılabilir:
Tahkim yabancıya imtiyaz tanıyor.
Tahkimle milli hukuk devre dışı bırakılarak Türk yargısının bağımsızlığı ortadan kaldırılıyor.
Tahkimin felsefesinde sömürgecilik anlayışı bulunuyor.
* * *
TAHKİMİN şartlarını taraflar saptadığına göre ihtilaf halinde başvurulacak hukuk sistemini de, hakemleri de onlar belirleyecek demektir. Öyleyse, şartları belirleyenin sonradan "kapitülasyon" yakınması nasıl makul görülebilir.
Buna karşı ileri sürülense şu olabilir:
Türkiye'ye şimdi empoze edilen tahkim de olsa ikinci aşamada önüne konulacak olan "sermayenin anayasası" sayılan OECD'nin MAI (çok taraflı yatırım anlaşması) şartları olacaktır ki; işte o zaman "kapitülasyon" tanımlaması tam yerine oturacaktır.
* * *
GERÇEKÇİ olmak gerek. Tahkim yalnız Türkiye için söz konusu olan bir müessese değil. Tüm dünyada başvuruluyor. Tahkim milli hukuku da safdışı etmiyor. Başvurulan sadece uluslararası bir hakem kurulu ve bu kurul üyeleri Türk de olabiliyor. Üstelik, tahkimin şartları karşılıklı rıza ile saptanıyor.
Sistem, ihtilafların çözümünü hızlandıran bir özelliğe sahip olduğu için tercih ediliyor. Türkiye'de yargının işleyişindeki yavaşlık dikkate alınırsa hızlılığın yabancı yatırımcı tarafından arzulanması yadırganamaz.
En üstündekilerin bile yargının bağımsız olmadığını ikide bir ilan ettikleri bir Türkiye'de bağımsız olmayan yargının adil de olamayacağı akla gelmez mi?
Üstelik, yabancı yatırımcı istemiyorsanız, yabancı sermayeye ihtiyacınız yoksa, globalleşmeyi kabul etmiyorsanız uluslararası tahkimi de gündeminize almayabilirsiniz.
Bu gereği Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, şöyle ifade ediyor:
"Tahkimle, kapitülasyonların getirildiği söyleniyor. Bilen de, bilmeyen de konuşuyor. Herkes, milli ufkuna göre değerlendirmeler yapıyor. Bu konunun kapitülasyonlarla ilgisi yok. Küreselleşen dünyada, kendimizi içe kapamak doğru değildir. Türkiye'yi Enver Hoca anlayışındaki Arnavutluk haline düşürmeye kimsenin hakkı yoktur."




Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr