Türkiye Türkiye olalı böyle boşa geçen bir dönem yaşamadı. Ekonomik sorunlar Allah’a bırakıldı. Misal mi?
Hayvancılık öldü, et kaç lira, balık bile yok, bunlarla kim uğraşacak? Hükümet değil mi? O nerede?
Meclis’te kavga vakay-ı adiyeden oldu, AKP’li Suat Kılıç gibi boş konuşanlar da ekseriyette...
* * *
Bu hükümet anayasa referandumlarını ve 2011’deki seçimi kazanırsa bana göre Türkiye’nin felaketi olur.
“Yetki senin, ister asar, ister kesersin” sözü bunu göstermiyor mu? Ama buna rağmen, AKP’nin şansı da var.
Bu şans rakibi olmamasından doğuyor.
CHP’nin oyu yüzde 30-32’yi geçmiyor. Öyleyse aklı başında bir merkez sağ lazım.
Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu bu imkânı bozuk para gibi harcadılar. Halka, merkez sağ seçmene ihanet ettiler. Merkez sağı boğup öldürdüler. Bu yüzden meydan Tayyip Erdoğan’a kaldı.
Livaneli’nin yanlış tutumu nasıl Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanı olmasını yani siyaset sahnesinde rol almasını sağladıysa Ağar ve Mumcu da ona meydanı boş bırakıp, “Başkan” olmayı bile isteme imkânı sağladılar. Tarih bunu unutmayacak, yazacak.
* * *
Seçim kapıya dayandı.
Anayasa tartışmaları tüm Türkiye’yi sallıyor. Merkez sağ hâlâ yok. Belki adı var da kendi yok. Hüsamettin Cindoruk bugün konuşmayacaksa, tozu dumana katmayacaksa ne zaman konuşacak?
Mesela, Süheyl Batum, Mehmet Ali Bayar ve Rifat Hisarcıklıoğlu merkez sağı canlandıramaz mı? El ele veremez mi?
Türkiye bunu bekliyor.
* * *
Parti yok ama seçim sistemi tartışılıyor.
Ben de dar bölge taraftarıyım.
Lider sultasına böylece son verilebilir.
Listeleri lider yapıp seçmenin önüne “Sandığa at” diye koyması son bulabilir. Yani parti başkanının diktasına böylece son verilebilir.
Bugün uygulanan sistem demokratik olsaydı bunları söylemezdik.
Seçmenin iradesini serbest şekilde aksettiren yöntem bu değilse, o zaman neden “dar bölge” sistemine gitmiyoruz?
Her parti ve her isteyen bir bölgeden koysun tek adayını.
Partiyi mi, adayı mı, ikisini birden mi, neyi beğenirseniz verirsiniz oyunuzu.
Tanımadığınız, bilmediğiniz adaylarla doldurulmuş, parti ambalajına sarılmış isimlere veya tanınmış, sevilmiş kimselerin sürükleyeceği alt kadrolara gözü kapalı gitmez oyunuz. 3-5 kişinin veya parti liderinin hazırlayıp önümüze serdiği birkaç partinin listesine oy vermek zorunluluğu gibi bir yapmacık da ortadan kalkar.
* * *
Oyunuzu bilerek, tanıyarak vermek ve Meclis’e doğrudan doğruya kendi irademizle adam yollamak istiyorsak sakıncaları izale edilerek belki de “iki turlu” olarak kullanılabilecek sistem “dar bölge” gibi görülüyor.
ERİVAN, YETER!
Türkiye’deki Ermeniler bizim kardeşimiz. Önce bunu tespit edelim. Ama diaspora ve Ermenistan Ermenileri bizim dostumuz değil. Ve belki de hiçbir zaman olmayacaklar.
Onlar boylarına bakmadan 72 milyonluk Türkiye’ye meydan okumak istiyorlar. Bayrağımızı yakıyorlar.
Şu kadar hariciyecimizin katili olduklarını biz unuttuk. Onlar zorla hatırlatıyorlar.
Oysa, geçmişe, Türkler gibi onlar da sünger çekse, yeni ve beyaz bir sayfa açsa, sınırlar açılır bu da tüm Ermenilerin yararına olur, değil mi?
Farz edin ki Türkiye, bazı aydınlarımızın istediği gibi, özür diledi, arkadan tazminat gibi, toprak talebi gibi başka Ermeni istekleri gelmeyecek mi? Onların anayasalarında bunlar yazmıyor mu? Öyleyse sınır açılmasın, Erivan’ı ağzımıza almayalım.
Onları yok farz edelim, şimdilik en iyisi bu.
Bu mu milli irade, utanın
Anayasa böyle yapılmaz, değiştirilmez.
Kavga gürültü ve acele yerine serinkanlılık ve uzlaşma lazım. AKP bu konuyu da mahalle kavgasına çevirdi. Bu durum, 72 milyonluk genç, gelişmiş modern Türkiye’ye yakışmıyor. Tekrar ediyorum, anayasa “uzlaşma” ile olur, olmalıdır. O, iktidar partisinin değil tüm Türkiye’nin anayasasıdır.
Sonra AKP’nin dilinden düşürmediği “milli irade” lafının da boş olduğu anlaşıldı.
Milliyet’te önceki gün ve dün 1. sayfada resmiyle yer aldı. AKP’li her milletvekilinin vereceği oy parti görevlisi tarafından kontrol ediliyordu. Peki bu mu milli irade? Partinin, yani Tayyip Erdoğan’ın kontrolünde, yani onun istediği oyu vereceksin, bunun adı milli irade olacak...
Hadi canım sen de!..
TAŞ ATAN
Çocuklara af!..
Yumruk atmak moda oldu.
Önüne gelen, sevmediği kişiye yumruk atıyor.
En son, Ahmet Türk’ün ve bakan Taner Yıldız’ın burnu böyle kırıldı.
Bu yumruklar niye atılıyor?
Çünkü yumruğun cezası az.
Yumruk atan attığıyla, burnu kırılan da kırığıyla kalıyor.
Taş atan çocuklara af tartışılıyor.
Af çıkarsa bu çocuklar taş atmaktan vazgeçer mi?
Geçmez.
Çünkü onlar kendi iradeleriyle hareket etmiyorlar ki.
Onların arkalarında büyükler var, ve o büyükler bu çocukları teşvik ediyor.
Öyleyse bu arkadaki büyükleri bulup cezalandırmadıkça, taş atma önlenemez.
Bakın, “Kapkaç azaldı çünkü cezaları arttı, kapkaç gaspa sokuldu” dendi. Doğru teşhis.
Yani Türkiye gibi ülkelerde cezası arttıkça, ağırlaştıkça o suç azalıyor.
Öyleyse yumruğun cezası artmalı.
Taş atan çocuklara af planlanacağına, onları teşvik eden büyüklere, onları yönlendirene verilecek ceza artırılmalı.
Artırılmalı ki çocukların taş atması son bulsun.
EŞİTLİK VE
Paralı asker
Türk insanı eşitlik peşinde. On yıllardır bu böyle. Eşitlik, eşitlik, eşitlik...
Bazı konularda bu eşitlik sağlandı, bir kısım konularda mücadelesi hâlâ yapılıyor.
Aynı işi yapanın ücret eşitliği gibi.
Bölgeler arası gelişmişlik farklarının giderilmesi gibi. Bu durum ödenen ücretlere de yansımıyor mu?
Bunlar sağlandı mı? Hayır. Ama mücadelesi yapılıyor.
Mesela yüksek tahsilli bir SSK emeklisi, aynı durumdaki memur emeklisinden az maaş alıyor.
Bu eşitsizlik değil mi? Evet. Bir gün bu eşitsizlik de haksızlık da herhalde son bulacak.
Üstelik bir haksızlık, başka bir haksızlığı haklı gösteremez.
Türkiye’de askerlik konusunda da büyük eşitsizlikler söz konusuydu. Benim küçüklüğümde “emir erliği” diye bir müessese vardı. Yani askerlik yapanların bir kısmı tabir yerindeyse “hizmetçi” olurdu, evin işleri onlara yaptırılırdı. Bunların çoğu, subay eşlerinin çarşı pazarda, alışverişte aldıklarını taşır, adeta hamallık da yapardı.
Ve uzun yıllar oldu bu “emir eri” müessesesini ordu tarihe gömdü. Yani bir büyük eşitsizlik kalktı.
Şimdi çoğumuzun konusu “paralı askerlik”.
Yani parası olan, para verip askerlik yapmayacak, parası olmayana, “Marş marş vatan müdafaasına” denilecek...
Biz mevcut eşitsizlikleri ortadan kaldıralım derken yeni eşitsizlikler yaratmayalım, zaten yaratılmadı.
Başbakan’ın “Bedelli askerlik yok” açıklaması bizi sevindirdi...