Hava iyi değil ama çok da kötü değil.
Türkiye'deki havadan değil, meteorolojik havadan söz ediyorum.
Pazar günü rahatlığı ile Bebek'in terası açıksa, oturup biraz oksijen almayı, sonra da Boğaz'da bir tur atmayı düşünürken, takıldım kaldım Meclis müzakerelerine. Daha doğrusu rezaletine.
Meclis akşama kadar vaktimi aldı; sonra TV'de diğer kanalları karıştırmaya dalmışım. Kanal 6'da "Dr. Stress"le yeni bir izleme maratonu başladı. Sabaha karşı saat üçü geçene kadar.
* * *
MECLİS müzakereleri iki şeyi gösterdi.
Bu üyelerle Meclis'in itibar kazanması mümkün değil.
Önce, bir büyük partinin, FP'nin tutumu bunun göstergesi.
Sonra tek tek bazı parlamenterlerin.
FP en son ne dedi, hem de Genel Başkanının ve Grup başkanvekillerinin ağzından: "Biz 18 Nisan'da seçimden yanayız. Seçimin ertelenmesine destek olmayacağız." Bırakın yazılı basında çıkan sözlerini, televizyonlarda katıldıkları programlarda 65 milyonun gözünün içine baka baka bunu ifade ettiler. Ama üstünden daha iki gün geçmeden tersini yapabildiler. Demek ki bunların sözüne güvenilmez.
FP bakımından Meclis müzakerelerinin gösterdiği bir başka sonuç; geçen gün de bu köşede belirtmeye çalıştığımız gibi, Kutan'ın "emanetçi", gerçek parti liderininse hala Erbakan'ın olduğunun inkar edilemez hale geldiği...
Öyleyse FP, Refah'ın devamı mı, değil mi tartışması abesle iştigal olmuyor mu?
* * *
MECLİS'e itibar kaybettiren ikinci unsur tek tek bazı üyelerin davranışlarıyla ilgiliydi.
Bazı parlamenterler kavgada durumu o kadar basitleştirdiler ki, onlardan biri başkanlık kürsüsündeki bir bloknotu başkana doğru attı, bir diğeri başkanın mikrofonunu koparmak istedi.
Bu, her şeyden önce demokratik düzenin tahribi sayılmaz mı?
Tartışmalar çok önemli, çok hayati; örneğin, savaş ilanı gibi bir konuda olsa, tansiyonun terbiye sınırlarını zorlayan yüksekliğini bile hoş görmek belki mümkün olabilir. Ama Meclis'te o anda tartışılan o değil ki. Konu, bir partinin ve bir grup milletvekilinin kaprisi...
O itibar kırıcı manzara arasında, olması gereken parlamenter kimliği örneğini, hal, tavır ve konusuna hakimiyetiyle veren Önder Sav'ı da kutlamak gerek.
* * *
AKŞAM Cem Özer'in Kanal 6'daki sorgusu başladı!..
Son aylarda TV'ler, iki kişiyi gündeme getirdi; "Neremi, neremi" diye soran, Banu Alkan'ı.
Ve de; "Kadınlar dövülmelidir" diyen ve TV'de düzmece bir kadın dayağı yiyen, Levent Oran'ı.
Şimdi bir üçüncüsü çıktı, Cem Özer.
TV'ler tarafından günün konusu haline getirilmek için bazen "Zemzem kuyusuna tükürmek" gerekiyor.
Cem Özer'in sahnede; Osmanlıya, Fatih'e ve Demirel'e hakaret ve alay dolu sözlerini, jest ve mimiklerini birkaç kez TV'den izledim.
Cem Özer tarih bilginliği yanını sempozyumlara saklayıp sahnelerde asli işine ağırlık verse, konuları birbirine karıştırmasa, daha iyi olmaz mı?..
Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr
Özay Şendir
Küfür çok ayıp, geçmişi yazmak yeter...
6 Haziran 2025
Abbas Güçlü
Yaşadığımız toprakların farkında mıyız?..
6 Haziran 2025
Zafer Şahin
Senin kısmetine Kent Lokantası düştü İstanbul
6 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Savaş tamtamları ile barış olur mu?
6 Haziran 2025
Mehmet Tez
Pink Floyd, Live in Pompeii: Woodstock’ın tam tersi
6 Haziran 2025