Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bizim sistemimiz icabı, iktidar demek bir bakıma başbakan demek. Peki Türkiye Cumhuriyeti'nin başında ne yaptığını, ne konuştuğunu bilen bir Başbakan var mı? Yok."Hasan almaz, basan alır" diyen o, İzmir'e "Gâvur İzmir" demek isteyen o.Bizim şanssızlığımız, bu iktidarın yerini alabilecek bir partinin, bir başka liderin olmaması. Eğer olsaydı, Meclis'teki sandalyelerin üçte ikisine bu Başbakan sahip olur muydu?* * *EKONOMİK politika IMF'ye bırakılmış, ama son günlerde o alanda da alarm zilleri çalıyor. Başbakan'ın dün cevapladığı, TÜSİAD'ın çıkışı da boşuna değil. Dış politika ile iç politika ise sözde bu iktidarın elinde. Ama perişan bir durumda.Avrupa'nın belki de en kalabalık ve en modern ordusunu besliyoruz, ama sanki boşuna.Kuzey Irak'ta Barzani istediğini yapıyor. Türkiye'de çıt yok.Ne oldu ilan edilen kırmızı çizgiler? Yoksa, solup beyazlaşan çizgilerin tekrar kırmızılaşması için, 30 Ağustos değişikliği mi gerekiyor?Bu iktidar kendi tabanına verdiği sözleri de tutmadı.Ne oldu türbanla üniversiteye serbestçe girmek?Ne oldu imam hatip sorunu?* * *ÜLKE parçalanmaya doğru hızla götürülüyor, bu iktidar bunu da durduramıyor.Zaman zaman bölünmenin provaları yapılıyor, ama bakıyorsunuz iktidar, mahcup ve çekingen, olanları seyrediyor.Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok ne diyor:"Terör ve demokrasi iki zıt terimdir. Bir ülke, yakın terörizm tehdidi altındaysa (Türkiye gibi) gündeme getirilecek hukuki düzenlemelerin, terör eylemlerine ağır cezalar verme anlayışıyla yaklaşması, temel hak ve özgürlüklere de kısıtlayıcı bir açıyla bakması son derece normaldir. Ülke terörden dolayı insan hak ve özgürlüklerini bir tarafa koyabilir."* * *Son günlerde Orhan Pamuk davasını yaşadık. 301. madde değişsin, özgürlükler demokrasiyi yok etme ve Türkiye'yi bölmeye yönelik faaliyetler halini almadıkça korunsun.Evet, ama Rehn'in söylediğini bizim Babacan bir AB ülkesi için söyleyebilir miydi?"Pamuk değil, Türkiye yargılanıyor."Ya AB Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk'nin sözlerine ne demeli?"Türk ordusu provokasyona geçti. PKK da buna silahla cevap verdi. Ordu PKK ile çatışmayı seviyor.Bu da orduyu merkezde ve gündemde tutuyor.""Saçmalamayı bırakın" demek ve sormak gerekmez mi? Van Rektörü davasında ve Tayyip Erdoğan'ın okuduğu şiir davasında neredeydiniz?Sonra İsviçre bir Avrupa ülkesi, orada, hatta bir AB ülkesi olan Fransa'da "Ermeni soykırımı yapılmadı" denilemiyor.Almanya'da Nazi partisi yasak.Fehriye Erdal davasında, Belçika yargısı bağımsız da, Türk yargısı müdahaleye açık mı?AB'li parlamenterlerin yaptığı çifte standart değil mi?AB bugüne kadar umuttan başka ne verdi ki, ne istiyor?* * *EVET bu hükümet Türkiye'yi yönetemiyor.Türkiye'yi saydıramıyor.Ne 301 gibi maddelere çekinmeden engel olabiliyor, ne de yabancıların Türk yargısına, iç işlerine, dış işlerine müdahalesine. TÜRKİYE kötüye gidiyor. Çünkü, bu devletin bir hedefe doğru ilerleme hırsı yok. TÜBİTAK Başkanı Nüket Yetiş, "Gençlerimiz bilime vakit ayırmıyor" demiş. "Az okuyan, çok TV seyreden, sadece müzik dinleyen bir gençlikle karşı karşıyayız" diye de devam etmiş.Doğrudur.Eğer böyle olmasaydı, 1977 lisemizden hiç olmasa birer gencimiz üniversiteye girmeyi başarmış olmaz mıydı? Gençler ve bilim PİYANGO Piyango İdaresi hukuka karşı.Nasıl karşı?Şöyle, piyango biletlerinin 10 bin 968 tanesi sevk sırasında çalınmış. Bu Piyango İdaresi'nin beceriksizliğini gösterir değil mi? Ve bu beceriksizlik bizi, yani müşterileri bir bakıma ilgilendirmez.Ama Piyango İdaresi, "Çalınan biletleri alırsanız ve bunlara ikramiye çıkarsa, çıkan parayı size vermem" diyor. "Satılan biletlerin gruplarına, numaralarına bakın öyle piyango alın" istiyor. Oysa Piyango İdaresi bunu müşterilerinden talep edemez.Ben umumi yerde satılan bileti çekerim ve benim biletime ikramiye çıkarsa o ikramiyeyi isterim ve alırım.Başka çare bulursa ne âlâ, yoksa Piyango İdaresi beni piyango biletlerini seçip almaya, yani ek külfete zorlayamaz.Piyango İdaresi bir açıklamayla, bulduğu yeni yolu yani, çalınmış biletler için bulduğu yeni çareyi müşterilerine duyurmalı. Yoksa adama "Biletleri çaldırmasaydın" derler. Bilet çalıntı ise GÜNAH DİYE Bu köşede "Yehova Şahidi böyle öldü" dedik.Yazımızla pek çok ilgilenen oldu.Okuyucularımız, kan verilmeyen ve bu yüzden ölen bir kadının hayattan ayrılışını hazmedemiyordu.Bir "din" nasıl olur da hastalarının "kan almasını günah sayar" ve ölüme sebep olabilirdi.Biz bunları yazarken bilgimizi tazeledik, birçok kitap, ve dergidekileri, 40 yıllık merakımızla yoğurup aktardık.Bir okuyucumuzun e-maili ise bu konuya yeniden, kısa da olsa dönmemize neden oldu.Okuyucumuz mektubunda diyor ki:"Lütfen bilip bilmeden, sağdan soldan duyduklarınızı genelleştirip, emin olmadığınız şeyleri bir de abartarak yazmayınız. Konuyu bilmeden sadece yazınızı okuyanlar çok farklı anlam çıkartacaklardır. Kişinin ailesiyle görüşün en azından, emin olun, ona göre yazınız, daha etik olacaktır..."Sayın okuyucum, başta söylediğimiz gibi, bu yazı "Yehova Şahitliği" hakkında birçok kitap ve dergiden alıntılarla hazırlandı."Ölen kişinin ailesiyle konuşma" tavsiyenize gelince.Yehova Şahidi olduğu için kan verilmeyen ve bu yüzden 21 günde ölen hasta, yakınımızdı. "Yehova Şahitleri mezarlığında" gömülene kadar, yanında, evinde ve hastanesinde bulunulmuştu. Doğru, başka türlü nasıl yazılır.Bunun özeti şudur:Yehova Şahitlerinden kan almak günahtı ve kan verilmediği için hasta da ölebilirdi. Bizim sözünü ettiğimiz hasta bu yüzden ölmüştü.Hiçbir din ölüme bile bile neden olmaz. dheper@milliyet.com.tr Kan verilmedi, öldü