Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bugün bayram.    Ulusal Egemenlik Bayramı. Biz bu bayramı şu mısralarla aşağı yukarı 60 yıldır hatırlıyoruz, anıyoruz, söylüyoruz...
“1920  23 Nisan, Ata’nın Meclis’i kurduğu gündür
1920  23 Nisan ulusun egemen olduğu gündür”
Evet biz böyle yetiştik, çocuklarımızın da böyle yetişmesi için uğraş verdik.
* * *
Ama bugün o mısralar bazıları tarafından unutuldu. Onlar herkese de bu mısraların verdiği hazzı unutturmak istiyorlar.
Kim bunlar?
Türkiye’yi etnik ve inanç bazında parçalamak isteyenler.
Ahmet Türk’ün Londra’daki konuşmasını izledinizse bunu gördünüz.
Bakın dünya neyle uğraşıyor...
İleri toplumların gündemlerinde neler var...
Bizde neler.
Hiçbir konuda uzlaşma yok, hep kavga, hep çatışma...
Acaba bunlar bize maksatlı olarak dış dünyadan mı empoze ediliyor? İnsan ister istemez komplo teorilerine kapılıveriyor.
* * *
Oysa şu, bir an önce görülmeli ve bilinmeli:
Türkiye bölünmeyecek. Buna kimse cesaret edemeyecek.
Türkiye’de Anayasa’nın değişmez hükümleri kuruluş iradesi hükümleridir, kimse onları değiştiremeyecek.
Türklük üst kimliktir. Alt kimliğiniz ne ise bunu ifade edebilirsiniz ama üst kimlik değiştirilemeyecek.
Resmi dil tektir. Onun yanında bir ikincisi olmayacak.
Siz istediğiniz dilde konuşabilirsiniz ama bu dilin de ikinci resmi dil olmasını istemeniz 776 bin kilometrekarelik coğrafyayı bölmek demektir.
* * *
Yasama, yürütme ve yargı bu milletin refahı, saadeti, mutluluğu için vardır.
Bu erklerin başındaki kişiler bunun şuurunda olmalı, kendilerini taraf görmemelidir.
Bunun içinse her şeyden önce tarafsız, bağımsız yargı şarttır.
Oysa bakın bazı hukukçular ne diyor?
Turgut Kazan: Yargı bağımsız değil.
Süheyl Batum: Ergenekon’da arama kararları yasaya aykırı
Ergin Cinmen: Yargı bağımsızlığı Türkiye’de yoktur.
Faruk Eminağaoğlu: Türkiye’de yargıç güvenliği yoktur.
Bakan Mehmet Ali Şahin bunları acaba duydu mu?
Bu durum en azından ayıp değil mi?
* * *
En büyük görev, en büyük sorumluluk, en büyük partinin ve hükümetin başı olan Tayyip Erdoğan’a düşüyor.
Bu ülke, 72 milyonuyla, birlik ve beraberlik içinde, bölgesinde ekonomik ve siyasi bir güç, bir refah ve mutluluk beldesi olmalıdır.
Bunda çok geç kalındı, kalınıyor.
Erdoğan’a bu bayram gününde hatırlatırım.
Yarın çok geç olacak.

Haberin Devamı

BUGÜNÜN YARINI DA VAR
Ergenekon için bir taraf diyor ki: Herkesi, her olayı, aynı torbaya doldurmayın. Tabii ki darbe planlayanlar cezalarını görsün. Ama onların dışındakilerin evlerinin aranması ve gözaltılar işkencedir. Hukuk dışıdır. Demokrasiye aykırıdır.
Yandaş basınsa AKP’ye muhalif olduğunu farz ettiği herkesin çeşitli bahanelerle Ergenekon torbasına atılmasını istiyor. Mesela “Dalan’ın müthiş cephaneliği” diye başlık atıyor. Ama, bugünün yarını da olduğu unu-tuluyor... Demokrasiye geç de olsa dönülecek...

Haberin Devamı

Dış politika iflas etti
AKP hükümeti dış politikada da yalpalamaya başladı. “One minute” dönüm noktası oldu.
Kıbrıs’ta AKP’nin desteklediği iktidardaki parti seçimi kaybetti.
Azerbaycan’la aramız AKP sayesinde bozuldu. NATO’da genel sekreter yardımcılıklarından biri Türkiye’ye verilecekti. Rasmussen’in genel sekreterliğine bu söz üzerine AKP razı olmuştu. Şimdi bu sözünde tutulmayacağı anlaşıldı. Fransa Türkiye’nin AB ortaklığına karşı olduğunu açıkça bütün dünyaya ilan etti.
Peki bu durumlar AKP’nin dış politikasının iflası değil de nedir? 

Haberin Devamı

HAFTANIN BAŞLIĞI
Ömür boyu birlikteliğe, 5’inci kez “evet” dedi.
(Yeşim Salkım’ın evlenme haberinin başlığı)


İSTANBUL
Çiçek bahçesi ama...

“İstanbul çiçek ihracatçısı olacak”
Bunu Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş söylü-yor.
“İnşallah” diyelim, ama şunu da ekleyelim.
İhracat iyi de, şehir ne olacak?
Evvela şunu söyleyelim, İstanbul’un pek çok caddesi, köşesi çiçek bahçesi gibi. Bu çiçekler yarı yarıya az da ekil-se aynı görüntüyü vermez mi? Buradan artırılan çiçekler de “çiçek fakiri” caddelerimize meydanlarımıza canlılık, renklilik getirmez mi?
Bizim İstanbul’da “çiçek fakiri” köşelerimiz var mı?
Var.
Mesela, 1. Levent Meydanı. Orada çimenli kısımlar mevcut, oralara laleler yakışmaz mıydı?
Sonra Bebek-Rumelihisa-rı arasında da caddeyle yürüyüş yolu arasındaki yeşil alanlar adeta “Çiçek, çiçek” diye bağırıyor.
Bir de çiçek alıcısı İstanbullular var. Bunlar da belediye tarafından teşvik edilemez mi?
Onların ektiği her ağaç, her çiçek İstanbul’u yeşillendirmiyor mu, güzelleştirmiyor mu?
Belediye makul fiyatlı satışlarla onları daha çok ekmeye teşvik etmeli.
Bunu ezbere söylemiyorum.
Gidin bakın, belediyenin Alibeyköy’deki büyük çiçek bahçesindeki, ekilecek çiçek ve ağaç fiyatlarına. Bu fiyatlar başka yerdeki fiyatlardan az değil, bilakis, çok yüksek. Hele bazı büyük mağazalardaki fiyatlardan çok fazla.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş buraları da gezmeli, görmeli.

TUĞBA
101 bin lira kaybetti

Tuğba’nın bir kolu ve bir bacağı yok, takma. Bu organlarını Yalova depreminde anne ve babasının öldüğü gün kaybetmiş. Enkaz altından saatler sonra çıkartılmış.
Güzel genç kız TV’deki “Var mısın yok musun?” programına katıldı.
Ve 100 bin lira kazandı.
“Ne var bunda, kazanmış ya!” demeyin.
Tuğba’ya 201 bin lira teklif edildi ama o, etraftaki bilgisiz ukalalar yüzünden bunu reddetti. Yani onların gazına geldi ve sonuçta zararlı çıktı.
Etraftakiler ne biliyor? Hiçbir şey. Sözde, hesaplar yapıp genç kızı yanıltıyorlar.
Bunların kumar oynamaya merakları varsa, bunu kendileri yarışmacı oldukları gün göstersinler.
Anneannesine, amcasına, teyzesine sığınmış bu genç kızın, ailesinin “201 bin lirayı al” demesine rağmen 101 bin lirasını ziyan edenler utanmadılar mı?
“Bu parayı 20-30 yılda kazanamazsın” diyenler haklı çıktı.