Doğan HEPER
RAHMİ Koç'un formülü tarihi bir kararın ifadesi oldu.
Ekonomi dünyasında, işverenin;
"bir yıl kar etmeyeyim, yeter ki enflasyon düşsün" demesi kolay mı?
Hiç de değil.
Zaten o nedenle Sayın Rahmi Koç'un önerisi büyük yankı buldu.
O noktadan hareketle şimdi hem bu öneri, hem de ekonomik durum tartışılıyor.
* * *
UNUTULMAMASI gereken incelik bizce şu:
Türkiye ekonomisini düze çıkartmak istiyorsa bunu ancak planlı, programlı, hesapları yapılmış, kısa, orta, uzun vadeli kararlarla başarabilir.
İyiniyetli teşebbüsler, ferdi fedakarlıklar topluma moral kazandırsa da 65 milyonun kavuşmayı beklediği istikrarı sağlaması kolay olmaz.
* * *
TÜRK toplumunu siyasi partiler yıllarca uyuttu. Topluma popülizm hakim oldu. Halk vaatlere boğuldu. Tedbirlerse hep ertelendi.
KİT'lerin özelleştirilmesi lafta kaldı.
KİT kapatmalarının yükünü sosyal adalet anlayışıyla tüm mükelleflere yayacak bir sistem geliştirilemedi.
Adil bir vergi reformu yapılamadı.
İç borçlanmayı azaltacak bir mekanizma kurulamadı.
Yıllarca Türkiye ne merkezi planlamayı tam uygulayabildi, ne serbest piyasa düzenini...
"Pazar ekonomisi" düzeni tam geliştirilemedi. Devletin doğru, yanlış müdahaleleri ve tekelleşme ekonomik hayatın bir parçası oldu. Ekonomik hayatımız birbirini tutmaz kararlarla lokomotifsiz bırakıldı.
Hedef kargaşası yaratıldı.
Bu fırsattan istifade edenler çok zengin oldu.
Büyük halk kitlesi fakirleşti.
Öyle bir an geldi ki, devlet kağıdı alıp yüksek faizden istifade etmek, yatırım yapmaktan karlı oldu.
Devlet baş israfçı haline geldi.
Meclis bu gidişe dur diyemedi.
İki yıl milletvekilliği yapana emekli maaşı bağlayan Meclis zaten kendisi israfçıydı, o nedenle israfa el koyamazdı.
Tüm olumsuzluklar enflasyonu azdırdı ve müzmin hale getirdi.
Bu haksız, bu adil olmayan
"vergi - enflasyon" zengini daha zengin, fakiri daha fakir yaptı.
Enflasyon fakirden aldı, zengine ilave etti.
Toplumda gelir dağılımı adaletsizliği uçurumları her geçen gün büyüdü.
* * *
BİRİKMİŞ olumsuzluklar ancak topyekün bir kararlılıkla ve planla bir nebze de olsa törpülenebilirdi.
Bu açıdan bakınca Devlet Bakanı Güneş Taner'in
"işadamları Ocak ayından itibaren dört ay zam yapmasın, ben de yapmayayım" demesi ne derecede sonuç alıcı bir planın, programın, hazırlığın, hedefin ifadesidir bilemem.
Karsız satılan mala talep artmaz mı, talep artarsa fiyat yükselmez mi?
O fiyatı baskı altında tutarsanız karaborsa doğmaz mı?
Hem baskı, hem serbest piyasa ekonomisi, borsa nasıl bağdaşır?
Bunlar çok basit sorular.
* * *
OLAY gelip hükümetin uygulayacağı ciddi istikrar programında düğümleniyor.
Onunsa şartları belli:
İstikrar konusunda seçmenden yetki almış ciddi bir hükümet.
Birbirini tanıyan, temel ilkeler üzerinde anlaşmış bir teknisyenler kadrosu.
İstikrar tedbirleri dizisine hazır bir toplum.
İstikrar konusunda kararlılık.
Bugün bunlar var mı, biz onu tartışalım.
Yazara EmailD.Heper@milliyet.com.tr