Mağlubiyet halinde ağzımıza geleni söylüyoruz.
Galibiyet halinde sanki o çok ağır eleştirileri yapan biz değiliz.
Hemen,
"tarih yazıyoruz".İtalya mağlubiyeti, İsveç beraberliği; Denizli'nin ne altı kaldı ne üstü.
Belçika galibiyeti; gözümüzdeki, kalemimizdeki, sözlerimizdeki bu Mustafa Denizli sanki o Mustafa Denizli değil.
Hele maçı anlatan spikere yardımcı olan yılların Turgay Şeren'ini dinleyen başka bir milli maçı seyrediyor şüphesine düşebilirdi.
Dengeyi biraz kaçırmıyor muyuz?
* * *
ÜÇ gol kaçırdık, Belçika da en az o kadar kaçırdı.
Ama futbol sonuç oyunudur.
Kazandık.
Hem maçı, hem de çeyrek finali.
Gerçekten Denizli'yi de, oyuncuları da, özellikle en güzel oyunlarından birini çıkartan Rüştü'yü de, kötü günündeki Hakan Şükür'ü de kutlamak gerek... İyi bir oyun çıkarmış olmadığı gerçeğini de vurgulayarak tümüyle takımımıza da teşekkür ederiz.
* * *
FUTBOL, insanların ilkel yanını da ortaya çıkartan bir turnusol kağıdı işlevi görmeye devam ediyor.
Holiganlık bu ilkelliğin adlarından biri değil mi?
Önceki gün de Türkiye'nin ev sahibi Belçika'yı yenişinden sonra olanlar neyin ifadesi? Futbolla su yüzüne çıkan barbarlığın...
Türklere, Afrikalılara ve İtalyanlara karşı Belçikalı, İngiliz, İsveçli ittifakının Brüksel meydanlarındaki saldırısı başka nasıl izah edilebilir?
Avrupalı olmak, Batılı olmak her zaman medeni, hoşgörülü, müsamahalı, hazımlı olmayı da birlikte getirmiyor.
Haddini bilmek
Yersiz cesaret mi, haddini bilmemek mi?
Birçoğumuz bu iki unsurdan biri nedeniyle malulüz.
Adam daha solunumun akciğerle mi, karaciğerle mi olduğunu bilmiyor, ama TV'deki
"Kim 500 Milyar İster" yarışmasına katılıyor. Üstelik yarışma bilgi yarışması, bilgisizlik yarışması değil.
Bunu nasıl izah edebilirsiniz? Cesaret, cüret, kendini bilememe, haddini aşma, kendine güven, dalga geçme, hangisi?
Ben cevap bulamıyorum.
Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr