Dr. Hakan Tartan

Dr. Hakan Tartan

hakantartan35@gmail.com

Tüm Yazıları

Orman yangınlarının yarattığı üzücü tablo ortada. Yurttaşların isteği ise açık: Yanan yerlerde yapılaşma olmasın. Anayasa güvencesiyle... Ama ormanlık alanlar dışında yanan zeytinlikler, bağ bahçe için de geçerli olmak üzere.

Gerçekten milli felaket. Yarattığı acı tablo ortada. Büyük bir özveri ile yangınla mücadele eden orman çalışanlarının hakkı elbette ödenmez. Ancak giden geri gelmiyor. Onbinlerce hektar ormanlık alan, börtü böcek, canlı, bitki yandı bitti, kül oldu, telef oldu.

Bir süre önce yazmıştım, ‘daha sıcak, daha kurak bir dünya’ diye. Ve eklemiştim: Orman yangınları artacak, ormanlık alanlar azalacak, şimdiden önlem diye...

Haberin Devamı

Onlarca uzmanla konuştum, onlarca belge taradım, deneyimlerimi birleştirdim. Türkiye’nin mutlu geleceği adına ‘kral çıplak‘ demeliyiz. Ve sil baştan... Özellikle iklim krizi sonrasında değişen dünya düzeninde yeni yapılanma... Bildik sistemlerin dışına çıkma... Yenilikleri ve özellikle teknolojiyi doğru ve verimli kullanma... Liyakatli kadrolar. İşin ehilleri. Toplumsal eğitim ve bilince destek.

Bir kere yaşanan bir ‘doğal afet’ değil, doğurulan, yaratılan bir afet. Belgeler ortada, orman yangınlarının neredeyse yüzde 90’ı insan kaynaklı. Son yıllarda özellikle elektrik iletim hatlarından, trafo patlamalarından çıkan yangınlarda da hatırı sayılır oranda artış var. Ama temeli insan.

Elbette sabotaj ciddi bir tehdit. Tüm kanıtlar inceleniyor. Ama ormanda yazın sıcağında mangal yakmak da büyük suç. Çocuklarının orman yakınında kitap, defter yakmalarına izin veren aileler de masum değil. Önlem almayan, bir kader gibi yangını bekleyen yöneticiler de...

Doğal değil doğurulan afet

Kalem kalem yazıyorum ve ÖNERİ(YORUM)

- MANGAL YASAĞI: Yaz aylarında, özellikle 15 Haziran  15 Eylül tarihleri arasında ormanlara giriş çıkışlar mutlaka kontrol altında tutulmalı. Mangal ve ateş yakılması engellenirken, sigara ile ormanlara giriş yasaklanmalı.

- HER YERE KAMERA: Ormanlık alanlara kameralı kontrol sistemi yerleştirilmeli. Zamansız ve bilinçsiz ağaç kampanyaları yerine doğrusu bu. Çünkü ormanlar ancak merkezi sistemle korunan bir izleme sistemi ile korunabilir. Çağdaş ülkelerde bu uygulama var.

Haberin Devamı

- METEOROLOJİ DÖNEMİ: Meteoroloji gelişen önemli bir bilim dalı. Uzmanlardan daha çok yararlanılmalı. Özellikle sıcaklık ve nem azalma ve artışlarında önlemler artırılmalı, rüzgar hızları anında saptanarak önlemler ona göre gerçekleşmeli, yurttaşlar bu anlamda ilgili bakan ve yöneticiler tarafından uyarılmalı.

- ENDÜSTRİYEL AĞAÇLANDIRMAYA DİKKAT: Endüstriyel ağaçlandırma kampanyaları yerine bilimin sesi dinlenmeli. Özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerindeki çam ağaçları yangından sonra da doğal gelişim içinde genetik yapıları ile kendilerini yeniliyor. Bunun için ormanlık alanlar koruma altına alınmalı, toprağın kendini yenilemesi beklenmeli, olmayan yerlerde ağaçlandırma yapılmalı. Zeytin, badem, ceviz önerileri değerli, ama gerçekçi değil. Çünkü bu ağaçlar dikilirse o alan orman değil, meyve bahçesi olur.

- KARADAN MÜDAHALE: Orman yangınlarında havadan mücadele önemli. Ama bu yangınlara karşı zafer karadan müdahale ile kazanılıyor. Bunun için de özellikle karadan müdahale ekipleri yaygınlaştırılmalı, profesyonelleşmeli, geliştirilmeli. Ormanla mücadele ekiplerinin özlük hakları iyileştirilmeli, kadrolar yeni teknoloji ve gelişmelerle eğitilmeli. Unutmayalım ki, orman yangınına ulaştığı noktadan değil, başladığı noktadan müdahale de çok önemli. 

Haberin Devamı

Doğal değil doğurulan afet

- YANMADAN ÖNLEM: Ormanlar yandı, hemen kampanya. Yenisini dikelim. Dikelim de, o alanın yeniden eski halini alması en az 50 yıl istiyor. Belki bu kampanyaları yangın uçakları, yangın araç gereçleri ve modern teknoloji için önceden, yani yangın çıkmadan yapmalı.

- YEREL YÖNETİMİN GÖREVLERİ: Yerel yönetimlerin de itfaiye teşkilatı dışında yapacağı şeyler var. Örneğin, 15 Haziran  15 Eylül tarihleri arasını kapsayan orman yangınları ile mücadele ekipleri. Açık ihale yöntemi ile geçici işçi statüsü ile bu tür bir kadro yangın riski olan bölgeler için hazır tutulabilir.

- YANGIN YERİNDE İNŞAAT OLMAZ: ‘Orman vasfını yitirmiş bölge’ çok bildik bir cümle. Yanan ormanların ardından bazı uzmanlarca böyle bir karar alınıyor ve uygulanıyor. Bu orada otel, motel, ev, rezidans yapılması demek. Beklenen ise bir yasal değişiklik, hatta herkesin elele vereceği bir Anayasa değişikliği ile ‘yangın olan bölgelerde yapılaşmaya izin verilmeyecektir’ kararı alınması. Milletin yüreğindeki ateşi bu karar söndürecektir.

- ZEYTİNLİKLER DE KORUNSUN: Maalesef yasal açıklar iyi kullanılıyor. Yurttaşlar, yasal önlemlerle ya da anayasal güvence ile ormanlık alanların yapılaşmaya açılmasına kesinlikle engel olunması isteminde. Yıllar içinde öyle kötü örnekler var ki. Malum, bazı kurallar gevşetilerek zeytinlik alanlar ve bağ bahçeler için de yapılaşma kapısı açılıyor. Buna da kesinlikle ‘hayır’ denmeli.

- YENİ BAKANLIK: İklim, Meteoroloji ve Afet Bakanlığı kurulmalı. Bu bakanlık geleceğin Türkiye’si için afet, iklim krizi ve su konularında projeler üretmeli, bilinçlendirme, eğitim ve planlamalar yapmalı.

- UÇAKLARA İYİLEŞTİRME: Yangınla havadan mücadelede yangın uçak ve helikopterleri önemli. Artık yurttaşlar da gereksiz tartışma istemiyor. Türk Hava Kurumu’na ait uçaklar da 4 milyon dolarlık bir harcama ile sisteme katılabilir. Aynı şekilde bu konuda eğitimli pilotlar yetiştirilmeli.

Ve son söz... İş işten geçtikten sonra öyle sıkça kullanılır ki, Arapçadan dilimize geçen ender yaygın cümlelerden biridir: Ba’de harab ül Basra... Yani, Basra harap olduktan sonra... Ne yapılabilir ki! Önemli olan, yangın çıkmadan alınacak önlemler. Yangın çıktıktan sonra...

Arşiv, çağının tanığı!

Bir süreden beri Milliyet’in özellikle iklim krizi, doğal ve çevre sorunları, tarımsal ve ekolojik gelişim ve iyileşme, daha yeşil bir Türkiye için sayfalarca yayın yapması çok önemli. Bu bilinç ve duyarlılık büyüdükçe, sorunlar azalacak, çözümler çoğalacak ve toplumsal dayanışma güç kazanacaktır.

Şimdi Milliyet’e düşen bir görev de bugün nerede ve nasıl çıktığına bakılmaksızın orman yangınlarının yaşandığı bölgelerde fotoğraf ve film çekimi ile arşiv çalışması yapmak, tarihe tanıklık ve öncülük etmektir. Milliyet arşivi ortaya konulduğunda 25 yıl sonra kimse ‘ormanlık alanda inşaat yapma’ gücünü kendinde bulamayacaktır.

Olimpiyat’ta ‘iki efsane’

Yangın yaraları ile sarsılan Olimpiyat günlerimizde ilk altın madalyamızı O getirdi. Mete Gazoz pırıl pırıl, sevgi dolu, çalışkan bir Türk genci. Ailesinin büyük desteği ile ezberleri bozdu, Türkiye’ye okçulukta altın madaya kazandırdı. Boşnak kökenli bir ailenin çocuğu... Bosna kökenleri Gazazoviç ailesine dayanıyor.

Bir ‘efsane’ oldu Mete Gazoz. Hiç unutulmayacak büyük bir başarı. Ancak bir tarihi markanın, Uludağ gazozlarının da Mete Gazoz’u destekleyerek bu başarıdaki payını unutmayalım. Kökü 1870’lere dayanan, kuruluşu 1930 yılında gerçekleşen, tadı, kalitesi ve çağdaş yapılanması ile ‘efsane’ lakabını alan Uludağ İçecek Grubu’nun, ailenin ve  yöneticilerinin de bu büyük onurda katkısı olduğu gerçeği alkışı hak ediyor.

Doğal değil doğurulan afet

Su seferberliği çağrısı

Herkesin dilinde Birleşmiş Milletler (BM) verileri. Dünya çölleşme tehdidi altında. 2 milyar insan temiz su olmadan yaşamaya çalışıyor. 2025 yılında 1.8 milyar insan su kıtlığı çekecek. Türkiye de riskli bölgede. Ekosistemi korumak, doğayı ve çevreyi kirletmemek, eğitimi artırmak ve halkı bilinçlendirmek, temel hedefler.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi önemli bir çağrıda bulunuyor: “Su seferberliği başlatalım. Su politikalarının bakanlık düzeyinde müzakere edilebileceği, üst düzeyde diplomasi trafiğinin gerçekleşeceği sadece su ile ilgili bir yapılanma kurulmalı. Yatırımların daha temiz teknolojiye yönlendirmesine katkı verilmeli ve Ar - Ge kaynağı fazlalaştırılmalı.”

Önemli bir çağrı. Bu sese kulak verilirse Türkiye kazanır.

CAHİT ZARİFOĞLU OLSA...

‘Tabiatta kader rahatsızlık vermez’

Bir dönemin en önemli şair ve düşünürü. Zarif, zeki, mütevazı, dalgın, yalnız ve naif ideolog. Sözleri, şiirleri, eserleri hep güncel.

Ben bir yönü ile ‘farklı cephedeki Oğuz Atay’a’ benzetirim. Yaşam biçimi, alışkanlıkları, sadeliği ve yalnızlığının ötesindeki düşünceleri ne önemlidir.

Genç yaştaki kaybı, toplumsal şanssızlık.

Kıbrıs Barış Harekatı anıları onu sevenlerin yüreklerindeki renk.

Kim demişti, hatırlayamıyorum ama, ‘kırlarda çiçek açtıran bir güzel adam’dı büyük şair.

Bugün hayatta olsa doğanın çocuksu güzelliklerinden bir masal yaratır ve şunları tekrarlardı herhalde:

“Pencereden bakınca toprak ve ağaç görünmeli. Hava tertemizdir, yakınlarda sağlıklı bir dere akmaktadır. İnsan; tabiattaki insan ve eşya dengesine bakarak ve inanç içinde yastığa başını emniyetle koyar. Orada kader rahatsızlık vermez. Tabiata yakın olmakta kabusu dağıtıcı bir güç bulunuyor. Burası dünya! Ne çok kıymetlendirdik. Oysa bir tarla idi, ekip biçip gidecektik.”

MUHTARIM DİYOR Kİ...

‘Güvence için önlemler önceden alınmalı’

Türkiye’de gündem elbette yangınlar. Bugün yangının yakıp geçtiği Manavgat’tayız. Yukarı Pazarcı mahallesi, merkezde. O yüzden yangından etkilenmedi. İki dönemdir muhtarlık görevini yürüten Hasan Özden, genç, dinamik, çalışkan ve sevilen bir isim. Yangının ilk saatlerinden itibaren yardıma koşmuş. Onun için daha önce yapılanlar ‘şimdilik gündem dışı’.  Yangında onun da zararı var, başka köylerde. “Ama onları konuşamayız” diyor ve anlatıyor:

“Büyük bir acı. İnsanlar, hayvanlar, ormanlar, bağ bahçe her şey yandı bitti. Manavgat’ta yangının etkilerinin yüzde 80 olduğunu söyleyebilirim. İnsanlar moral olarak da çok zor durumda. Aslında daha etkili olunabilinir miydi? Önlemler yangın çıkmadan alınabilinir miydi? Elbette bu soruların yanıtları zaman içinde verilecektir. Bugün yaraları sarma günü. Destek veren herkese şükran boçluyuz. Ve artık ders çıkartmamız gerek. Ormanları, çevreyi yangın ve felaketten sonra korumak yerine önceden önlemlerle güvence altına almalıyız. Bugünün mesajı bu.”