"Gıdı" terimi, çene altında bulunan cilt ve yağ tabakasının zamanla sarkması sonucu oluşan gevşeklik ve fazla deri için kullanılır. Gıdının sarkmasının başlıca nedenleri şunlar olabilir:
*Yaşlanma: Cildin elastikiyetini ve kolajen üretimini kaybetmesi, yaşlanmanın bir sonucu olarak gıdının sarkmasına neden olabilir.
* Genetik Faktörler: Aile geçmişi, genetik yatkınlık, cilt tipi gibi faktörler de gıdının sarkmasını etkileyebilir.
* Kilo Değişiklikleri: Hızlı kilo alımı veya kilo kaybı, cilt ve doku yapısında değişikliklere neden olabilir. Fazla kilolu veya obez bireylerde cilt gerilirken, kilo kaybı sonrasında cilt sarkabilir.
* UV Işınları: Güneşin zararlı ultraviyole (UV) ışınları, cildin elastikiyetini azaltabilir ve ciltte sarkmalara neden olabilir.
* Yanlış Postür: Sürekli olarak düşük başlı bir duruşta olmak, boyun ve çene kaslarının zayıflamasına ve gıdının sarkmasına yol açabilir.
* Kötü Beslenme: Sağlıksız beslenme, cildin sağlığını olumsuz etkileyebilir ve sarkmaya neden olabilir. Yetersiz protein alımı, cilt dokusunun yenilenmesini
Hamilelik dönemi, vücutta çeşitli değişikliklerin meydana geldiği bir süreçtir ve bu değişikliklerden biri de çatlakların oluşmasıdır. Çatlaklar, cilt altındaki elastik liflerin aşırı gerilmesi sonucu derinin altında meydana gelen yırtılmalar olarak ortaya çıkar. Hamilelikte çatlakların oluşmasının ana nedenleri şunlar olabilir:
- Hızlı Kilo Alımı: Hamilelik döneminde, özellikle son trimesterlerde hızlı kilo alımı gerçekleşebilir. Bu hızlı kilo artışı, cilt altındaki elastik lifleri germeye ve çatlakların oluşmasına neden olabilir.
- Hormonal Değişiklikler: Hamilelik sırasında hormon seviyelerinde değişiklikler meydana gelir. Özellikle kortizol hormonu, cilt elastikiyetini etkileyebilir ve çatlak oluşumuna zemin hazırlayabilir.
- Genetik Faktörler: Genetik yatkınlık, çatlakların oluşma riskini etkileyebilir. Eğer aile üyelerinizde çatlak sorunu varsa, hamilelik döneminde çatlıkların oluşma olasılığı artabilir.
Çatlakların tedavisi konusunda tamamen etkili bir çözüm olmasa da,
Göz altı torbası olan kişilerin yüzde 90'ında elmacık problemi de görülür. Elmacık bölgesinde yaşanan yağ kaybı ve zayıflama göz altı derisinin aşağıya doğru inmesine sebep olur. Alt dokudaki yağ ve sıvı yapıların artışı da torbalanma problemine neden olur. Torbanın yanında birçok insanda kırışıklık, gözaltı çökmesi ve morluklar da görülebiliyor. Dolayısıyla bunların hepsini çözmek istiyorsak, seanslara yaydığımız dolgu ve mezoterapi tedaviler ile kombin edilerek tedavi edilebilir. Bu şekildeki multiple tedavi yöntemlerinden ilk seansta bile yüzde 60'a yakın faydalar görmeye başlarız. Ancak sonucun oturması ve daha çok verimlilik almak açısından torba mezoterapilerini kişiye göre 2,3,4 seans kadar devam ettirebiliriz.
Mezoterapiler yüzde gördüğümüz değişik patolojiler, değişik tanılar için farklı doğal ve biyolojik etkenlerin sorun görülen bölgeye uygulanmasıdır. Mezoterapiler cilt altına uygulanır. Burada önemli olan tanıya yönelik hangi etken maddenin kaç seansta uygulanacağına karar vermektir. Bu
Botoks (botulinum toksini), Clostridium botulinum adlı bakteriden elde edilen bir toksindir. Sinir uçlarında iletimi sağlayan maddelerin salınımını engelleyip, sinirler ile sinirlerin ulaştığı organlar arasındaki iletimi durdurarak etkisini gösterir. Sinir iletiminin durması, sinirin ulaştığı organın işlevlerinin azalmasını ya da tamamen kaybolmasını sağlar. Estetik ve kozmetik amaçlarla, mimik kaslarının hareketleri ile ortaya çıkan yüzdeki kırışıklıkları azaltmak, oluşumunu engellemek ve aşırı terleyen bölgelerdeki terlemeyi azaltmak amacıyla ve kronik migren tedavisinde kullanılabilmektedir.
Kronik migren baş ağrısı çeken yetişkinler üzerinde yapılan bir çalışmada, botoks iğnelerinin migreni geçirip hatta diğer türlü olan baş ağrılarını da azalttığı görüldü.
Başka bir çalışmada, iki tur botoks aşısı yaptıran kişilerin yaklaşık yarısı, her ay baş ağrısı çektikleri gün sayısının yarıya düştüğünü bildirdi. Beş seans tedaviden sonra insanların yaklaşık yüzde 70'ine yükseldi.
Botoksun migren baş ağrılarında
Cilt çatlakları sık kilo alıp vermelerde, ergenlik ve gebelik dönemlerinde ortaya çıkabiliyor. Esasında hormonal bir problem olan deri çatlakları (stria) ciltteki kolajen dokunun parçalanması ve elastin liflerin hasarı sonucu meydana gelir. Kortizon kullanımı gibi aşırı durumlarda da ortaya çıkabilir. Cilt çatlaklarının kendi kendine geçmesi mümkün değildir ancak çatlağın oluşum şekli göz önüne alınarak değerlendirildiğinde etkisinin azaldığı durumlar görülebilir. Örneğin ergenlik veya gebelik döneminde oluşan çatlakların etkisinin azalması pek görülen bir durum değilken, kortizon kullanımı sonucu oluşan deri çatlaklarının etkisinin azaldığı, izlerin düzelme eğilimine girdiği görülebilmektedir.
Çatlaklar, cilt yüzeyinde gelişebilen dar, çizgi benzeri çizgilerdir. Cilt renginize bağlı olarak pembe, kırmızı, mor veya kahverengi olabilirler. Hamilelikte sık görülürler ve her 10 hamile kadından yaklaşık 8'ini etkilerler. Hamileliğiniz ilerledikçe ve karnınız büyümeye
Daha kalkık kaşlar, gergin bir yüz, açılmış kırışıklıklar ve daha fazlasını COG askılar ile elde etmemiz mümkün. Ameliyatsız yüz gençleştirme denince akla gelen ilk yöntemlerden biri olan askılar, doğru ellerde başarılı sonuçlar verecektir.
Tek ve çift yönlü dişlere sahip askıların kullanımı, yüzün sarkan cildini kaldırmak ve gerginleştirmek için kullanılan yarı invaziv bir yöntemdir. Bu yöntemle kaşlar, yanaklar, gıdı ve boyun başarılı bir şekilde tedavi edilir. Uygulama kolaylığı ve ardından gelişebilecek komplikasyonların azlığı veya iyileşme süresinin kısalığı; bu yöntemlerin kullanımlarını popüler hale getirmiştir.
Yaşlandıkça yüz destek yapımız ve yağlarımız zayıflar. Bu değişiklikten en çok etkilenen bölgeler genellikle yanaklar, kaşlar ve göz çevresi, gıdı ve boyundur. Cilt yaşlandıkça ciltteki bağ dokusu incelir ve derideki elastik lifler bir tür bozulma geçirir. Böylece yüzümüz esnekliğinin bir kısmını kaybetmiş olur; sarkmaya ve kırışmaya başlar.
Ameliyatsız yüz
SVF (Stromal Vasküler Fraksiyon) uygulamasında klinik ortamda karnınızdan cilt altı olacak şekilde belirlik miktarda yağınızı alıyoruz, hemen ayrıştırıyoruz, ayrıştırdığımız kitlerde SVF dediğimiz kök hücreniz ve mikrofat, nanofat, makrofat dediğimiz değişik bladelerden geçirilen ve dolayısıyla mikroskopla baktığımızda yağın büyüklüğünde farklılıklar olan malzemeler elde ediyoruz.
Peki bu malzemeleri nasıl kullanılır:
- Orta kalınlıktaki malzemeleri, orta yüz ve zigoma hattına,
- İnce kalınlıktaki malzemeleri, göz altı ve tear trough’a
- Çok kalın malzemeleri çene bölgesine,
- SVF kök hücresini de bütün kırışıklıklara pay ettim.
SVF’de; kadın hastalarda özellikle doğum yapmışsa ve menopoz öncesindeyse bizim için yağı oldukça kıymetli. Yine kadınlarda doğum yapmamış ve menopoz öncesinde de yağları oldukça değerli. Erkek hastalarda ise kadınlarda olduğu gibi bir tarih veremesek de en faydalı işlemler arasında yine SVF kök hücresi yer alıyor.
Peki bu uygulamayı kimlere yapamayız, biraz da ondan söz edelim:
Bişektomi ameliyatının yerine yapılabilecek ameliyatsız yanak inceltme yöntemleri var. Agassi ve mezolipoliz bu alanda en çok tercih edilen tedavi yöntemleri arasında yer alıyor.
Bişektomi ve ameliyatsız tedavi yöntemleri arasındaki en önemli fark bişektomi ameliyatında yağ kitlesinin tamamının alınmasıdır. Yağ kitlesi alındıktan sonra alt yanakta bir çökme yaşanır. Ancak medikal estetik yöntemlerinde ana yağ kitlesinden uzak durulur ve çevresinde oluşan fazla yağ hedef alınarak o bölgede bir incelme sağlamak hedeflenir. Seans sayıları kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Bu iki işlem de kişinin yağ kitlesi azaldıktan sonra, cilt sarkmasını önlemek için farklı etkiler gösterir.
Agassi işleminde ağız içerisinden prop ile verdiğimiz radyofrekans enerjisi yağ parçacıklarını aktive edip, lenf sistemine ve böbrek sistemine karışıp dışarı atılmasını sağlar. Agasside ile geri dönüş görülmez. Ancak kilo aldığınızda, var olan yağ yastığı genişlediğinde yine aynı problem görülebilir. Ödem görülme riski yüzde 2 gibi bir oranla