Eğitimde uluslararası izleme araştırmaları ülkelerin durumlarını görmeleri ve diğer ülkelerinki ile karşılaştırabilmelerine imkân tanımaktadır. Bu kapsamda PISA ve TIMSS gibi uluslararası araştırmalara katılan ülke sayısı giderek artmakta, ülkeler araştırma sonuçlarını eğitimde yapacakları iyileştirmelerde ve politika oluşturmada bir enstrüman olarak kullanmaktadır. Diğer taraftan, bu araştırmalar sonunda yapılan sıralamalar sıcak tartışmaları da beraberinde getirmektedir. Araştırmanın kendisi ve sıralamalara yüklenen anlam akademik dünyada sıklıkla tartışılmakta ve bu araştırmalara bağlamının ötesinde bir anlam yüklendiği ifade edilmektedir. Bir diğer deyişle, bu araştırmalar eğitimle ilgili araştırılan alanlarda bir şey söylemektedir, ancak ülkelerdeki eğitim sistemleriyle ilgili her şeyi söylememektedir ve dikkatli yorumlanmalıdır.Eğitimde uluslararası izleme araştırmaları ülkelerin durumlarını görmeleri ve diğer ülkelerinki ile karşılaştırabilmelerine imkân tanımaktadır. Bu kapsamda PISA ve TIMSS gibi uluslararası araştırmalara katılan ülke sayısı giderek artmakta,
Türkiye, İngiltere ve Fransa ile olan anlaşmalarına rağmen İkinci Dünya Savaşı’nda tarafsız kalmıştır. Fakat savaştan sonra bu tarafsızlık yüzünden dünya siyasetinde yalnız kalması, kendi varlığı üzerine Sovyetler Birliği’nin tehditleri ve ekonomik kalkınma için dış yardıma ihtiyaç duyması gibi nedenlerden dolayı batıklara yönelmek gereği duymuştur. O sırada Avrupa ülkeleri kendi ekonomik ve siyasal güçlüklerinden dolayı Türkiye’ye yardım edecek durumda değildiler.
Boğazlara egemenlik
O zamanın en kuvvetli ülkesi olan Amerika Birleşik Devletleri de dikkatini Orta ve Batı Avrupa’ya topladığı için Türkiye ile yakından ilgilenememişti. Ancak Truman doktrini ve Marshall planı ile Türkiye’ye yardım etmiş, fakat bu yardımlar Türkiye’nin ihtiyaçlarını daha doğrusu ihtiyacı olan güvenliği yeteri kadar karşılayamamıştı. 10 Şubat 1945 tarihli toplantıda Sovyetler Birliği, Montrö Sözleşmesi’nin yeniden düzenlenmesini teklif etmişti. San Francisco toplantısından evvel ABD ve İngiltere yalnız İngiltere ve Sovyetler Birliği
Her yıl bugün bazıları birbirine benzese de öğretmenlerimiz için bir şeyler söylemeyi, yazmayı, beni yetiştiren öğretmenlere karşı borç bilir ve yazmaya çalışırım.
Öğretmenler Günü’yle ilgili bir anımı anlatmak istiyorum.
Ben beyin cerrahıyım. Mesleğimle ilgili birçok toplantıya katılırım ve konuşmacı olarak da bulunurum. Yine böyle bir toplantıda kürsüye konuşmacı olarak çıktığımda, konuşma müddetini aşmamak için saatimi masaya koydum. Tam konuşmaya başlayacağım sırada gözüm saatteki tarihe takıldı ve 24 Kasım’ı gördüm. Refleks olarak İsmail Hikmet Ertaylar’ın öğretmen marşını bağırarak söylemeye başladım.
Candan açtık cehle karşı bir savaş,
Ey bu yolda ant içen genç arkadaş!
Öğren, öğret hakkı halka, gürle coş;
Durma durma koş.
"Evimiz İzmit demiryoluna dik sokaklardan birinde ve demiryoluna çok yakındı.
‘Kılavuz geçiyor’ diye bir ses işittik mi, üstümüzde ve ayağımızda ne varsa değiştirmeden, çocuk sevinciyle, demir yolunun kenarındaki yüksek korkuluklara koşar, tutunur, beklerdik.
Kılavuz demek, O’nu ve bir kısım yakın arkadaşlarını Ankara’dan İstanbul’a gelişinde taşıyan yük vagonlarıyla otomobilleri de götüren ön haberci tren demekti. Biz ona ‘Kılavuz’ adını takmıştık. Beklerdik, bazen dakikalar, bazen saatler geçerdi. İki dev lokomotifin çektiği tren, İzmit’in ortasından girer
ve biraz da yavaşlardı.
(Beyaz tren derdik O’na.) Vagonların pencere hizası bembeyazdı. Ve O, en arka vagonun en sonunda, balkonda durur, bize el sallardı.
Çocuk gırtlağımızın bütün gücüyle haykırıp, sıçrayarak, koşarak el sallardık: ‘Güle güle, güle güle!’ Acaba nasıl bir yaratık idi? Ölmezliğin sembolüydü adeta!
Bir 29 Ekim’de İzmit Bahriye (deniz) üssünde Cumhuriyet Balosu’na gitmek için
1983’te Ankara’da doğdu. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Doktora Programında eğitimini sürdürüyor. Yüksek Lisans tezini “Saddam Sonrası Dönemde Türkmenler ve Kerkük” konusunda yazdı. Sıklıkla Ortadoğu coğrafyasında saha çalışmaları yapmakla birlikte, Birleşmiş Milletler gözlemcisi olarak Irak ve Afganistan seçimlerinde uluslararası gözlemci ekiplerinde yer aldı. Çalışmalarına ORSAM bünyesinde Irak Çalışmaları Koordinatörü olarak devam ediyor.Irak’tan bir yılın ardından yeniden protesto gösterileri patlak verdi. Söz konusu gösterilerin artık Irak için klasikleştiğini söylemek mümkün. 1 Ekim 2019’da başlayan gösteriler, hükümetin önlem çabalarına rağmen kısa vadede duracak gibi de görünmüyor. Bu anlamıyla Irak halkının zincirlerini kırdığı söylenebilir. Gösterilerde özellikle gençlerin başı çekiyor olması, gösterilerin en belirgin niteliğini oluşturuyor. Zira Irak halkının büyük
Ali Em, 1976 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Yurdun çeşitli yerlerinde hâkimlik görevlerini yaptıktan sonra, Adalet Bakanlığı’nda Kanunlar Genel Müdürlüğü görevinde bulundu. 2002 tarihinde Yargıtay üyeliğine, 2007 tarihinde Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nca Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyeliğine seçildi ve daha sonra Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı görevinde bulundu. Kanun hazırlama komisyonlarında görev aldı.
Haziran ayının 12. gününün “Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü” olması, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de çocuk işçiliği sorununun yanında, çocukların işçilik dışı başka sorunlarının bulunması nedeniyle; bu konuları toplumun gündemine taşıyarak çözüm üretmenin ve giderilme yollarının araştırılmasının ve gösterilmesinin önemi büyüktür. Bu çalışmada çocuklarla ilgili bazı sorunlara ve çözüm yollarına işaret
,
Hacettepe Üniversitesi Beyin Cerrahisi bölümünden 18 Aralık 1972 günü ihtisasımı bitirdiğime dair belgeyi aldıktan 12 gün sonra askerlik görevimi yapmak için 1 Ocak günü Samsun’daki sağlık personeli eğitim kurumu olan (eski bir Amerikan tesisinin Türk ordusuna bırakılmış bölümüne) müracaat ettim. İlk günün o karışık, bizleri şaşkına döndüren biraz da tatlı kargaşası içinde, saçlarımızın kesilmesi ve vücutlarımıza uyan veya uymayan yeni giysilerle ertesi sabah birer asker namzedi olarak uyandık. 12 Mart Muhtırası sonrası, askerlerin bizlere olan davranışları (doktor ve sağlık personeli için söylüyorum) çok katı ve ağır disiplin uygulamalarını kapsıyordu. Birkaç ay süren tam bir er eğitim süreci geçirdik. Bu süre ben ve arkadaşlarım için zor fakat çok unutulmaz anlarla dolu bir süreç oldu. En azından birbirimize her zamankinden fazla güvendiğimiz bir yaşam şekli oldu. Bizlerde çok olumlu, unutulmaz izler bıraktı. Daha sonra kıtalar ve belirli hastaneler ile sağlık
* Dünden devam
1. İHAM Emsal İçtihatları
Aşağıda İHAM’ın konuya ilişkin kriter ve içtihatlarına yer vereceğiz. AYM’nin bu yaklaşımlarının sorunlu olduğu, sözleşmeyi imzalayan devletlerin özellikle terör konusunda ifade özgürlüğüyle ilgili (İHAS. md. 10. Ay. madde 26.) devletlerin takdir marjının daha fazla olduğu, mesajın zamanı, yeri, ülke koşulları, başvuranların statü veya kimlikleri, kullanılan araçlar, özgürlük ve güvenlik dengesi, kamusal yarar ile kişisel özgürlükler, müdahalenin orantılılığı gibi kriterleri değerlendirmediği görülmektedir. İHAM içtihatlarına rağmen nedense AYM yorum yaparken kamusal yarar yerine bireysel özgürlüğü tercih etmiştir. Dolaylı propagandayı mevzuata rağmen benimsememiştir.
4.i. İnsan Hakları Avrupa Komisyonu (İHAK) Alman Komünist Partisi ve Diğerleri Davasında (257/57): Sözleşmenin 17’nci maddesi