Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Safa Tekeli - dusunce@milliyet.com.tr

Millî Mücade-le’ye ve Mustafa Kemal’e karşıt oluşunun nedeni, Ali Kemal’in İttihat ve Terakki’ye olan düşmanlığında beliriyordu. II. Abdülhamit’in baskıcı yönetimi günlerinde Ali Kemal, Paris’e, Jön Türklerin yanına gelir (1895). Paris’te Jön Türklerin önde gelenlerinden Mizancı Murat, Ali Kemal’den, Jön Türklere katılmasını ister. Ali Kemal reddederek, “Girmem, üç günde kavga edeceksiniz, emsalini gördüm” diye cevap verir. Ali Kemal’in oğlu Zeki Kuneralp, kitap haline getirdiği babasının anıları “Ömrüm”de şu yargıya varıyor: “İdeallerini büyük ölçüde paylaştığı halde Ali Kemal, jöntürklerle anlaşamadı. Gayeye varmak için izledikleri yolu beğenmedi. Jöntürkler ile Ali Kemal arasındaki anlaşmazlık sonra düşmanlığa dönüşmüştür ve bu da Ali Kemal’in daha sonraki seçeneklerini etkilemiştir.”

Haberin Devamı

Ali Kemal’in son yazıları

Zeki Kuneralp, “Sadece Diplomat” adlı kitabında, babası Ali Kemal’in, Büyük Taarruz’un başarıyla sürmesi üzerine sevindiğini şöyle anlatıyor: “Büyük Taarruz başlamıştı. Babamla beraber aynı odada idik. Ben, İstanbul’da Fransızca olarak çıkan bir gazeteyi okuyordum. Gazete cepheden gelen son haberleri yazıyor ve harita üzerinde Türk kuvvetlerinin ilerleyişini gösteriyordu. Heyecanla gazeteyi babama doğru uzattım ve ‘Papa, les Grecs son battus’ (Baba, Yunanlar dayak yedi) diye bağırdım. O da sevinç dolu bir sesle, ‘Mais oui, mon petit, ils sont battus à plate couture’ (Evet, yavrum, hem de temiz bir sopa yediler) dedi. İhanetle itham edilen bir adam, böyle tepki gösterebilir mi idi? Gerici olduğu söylenen bir adam, kendi evladının bir ecnebi mürebbiye tarafından yetiştirilmesine müsaade eder mi idi, oğlu ile Fransızca konuşur mu idi?”

Ali Kemal, oğlu ve torunu -2

Linç değil öldürülme

Zaferin ardından Ali Kemal, 9 Eylül’de “Peyam-ı Sabah”ı “Türk’ün Bayramı” yazısıyla çıkarıyor, 10 Eylül 1922’de ise son “başmakalesi”ni, “Gayelerimiz bir idi ve birdir”i yazıyor ve yanıldığını teslim ediyordu. Ali Kemal’in bu başmakalesinin ertesi günü 11 Eylül 1922’de Mihran Efendi, “Peyam-ı Sabah”ı, yalnızca Sabah olarak çıkarıyor ve “Bir İzah” diye kısa bir açıklama koyuyordu gazeteye; “zaten öteden beri görüşlerine katılmadığı Ali Kemal’i, Sabah’tan uzaklaştırdığını” iddia ediyordu. Mihran Efendi, bir ay içinde “Sabah”ı da kapatıyor, hesap sorulacağından korkarak, İsviçre’ye kaçıyordu. Ali Kemal’e de salık veriliyor, o ise buna karşılık olarak İstanbul’daki İngiltere güçlerinden söz ediyordu. Ankara’ya yargılanmaya götürülmek için tutuklanan Ali Kemal, 6 Kasım 1922’de, İzmit’te Sakallı Nurettin Paşa’nın da bilgisi olduğu üzere, linç ediliyor ve cesedi demiryolundaki köprüde sehpaya asılıyordu. Zeki Kuneralp, olayı, “linç” değil, “öldürülme” olarak niteliyor: “Ankara’ya sevki hükümetçe istenildiği halde Nurettin Paşa’nın emriyle İzmit’te öldürüldü. Nurettin Paşa bunu niçin yaptı, belli değil. Yalnız bir şey bellidir: Ali Kemal halk tarafından değil, Nurettin Paşa’nın adamları tarafından öldürülmüştür. Halk hiç oralarda değildi.”

Haberin Devamı

Kuneralp ile görüşme

Oğlu Zeki Kuneralp’in, babası hakkındaki görüşleri şöyle: “Babam hakkında birçok şeyler yazıldı, lehte ve aleyhte, son zamanlara kadar daha ziyade aleyhte. Yazılan şeylerden bir kısmı doğru olabilir, bir kısmı herhalde yanlıştır. Doğruyu ve yanlışı ancak zaman birbirinden ayıracaktır, çünkü gerçeğin tek kâşifi odur. Yalnız şimdiden, gerçek dışına çıkmadan, bazı şeyler söylemek mümkündür. Ali Kemal kusursuz bir adam değildi, haşa! Herkesten evvel kendisi bunu kabul etmiştir. Ancak, kusursuz insan var mıdır bu dünyada? Ve acaba etrafındakiler Ali Kemal’den daha az mı kusurlu idiler? Şüpheli. Vatan haini mi idi? İspat edilemedi. Yazıları, davranışı aksini gösteriyor. Gerici mi idi? Hayır. Yazıları, davranışı şahit.”

Haberin Devamı

Yeni mezun bir genç gazeteci adayı da “Ali Kemal’i de kapsayan çalışması” hakkında, Zeki Kuneralp’i, İstanbul Fenerbahçe’deki evindeki ziyaret etmişti. Eşinin Ermeni teröristlerce katledilmesinden beş yıl sonra gerçekleşen bu görüşmede, genç gazeteci adayına büyük nezaket gösteren emekli büyükelçi, babasının “vatan haini” olmadığını kaydedecekti.                  

-BİTTİ-