Dr. Basri Yılmaz
1968 yılında Tekirdağ’da doğdu. 1992 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Tıp Doktoru ünvanı ile mezun oldu. 1996/1997 döneminde Trakya Üniversitesi Edirne Tıp Fakültesi Nefroloji Anabilim Dalında Hemodiyaliz Sorumlu Hekimliği Sertifika Eğitimi’ne devam etti. 15.05.1997 tarihinde Özel Türkmed Sağlık Hizmetleri Ltd.Şti.’ni kuran Dr. Basri Yılmaz; Türkmed Kartal Diyaliz Merkezi’ni kurucu ortağı ve ilk Sorumlu Hekimi olarak bizzat faaliyete geçirmiştir. 2007 yılında ortaklık yapısına İş Girişim Sermayesi A.Ş.’nin katılması ile kurumsal yapıya dönüşen Türkmed Diyaliz Kurumları A.Ş.’de Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Genel Direktör’lük görevlerini halen yürütmektedir.
Bugün ülkede diyalize girenlerin sayısı 60 bindir. Diyaliz hasta sayısı Bayburt, Ardahan ve Tunceli il merkezi nüfusunu geçti. Hayatını diyalizle yani makineye bağlanarak sürdüren hastalarımız beş il merkezinden fazla nüfusa sahip olmalarına karşın sıkıntılarının toplum önüne çıkma olanağı oldukça az, oysa bu alanda önemli gelişmeler yaşanıyor.
YAŞAM SÜRELERİ
Bilimsel çalışmalar tedavi kalitesinin, hasta yaşam süresi üzerinde etkili olduğunu gösteriyor. 80’li yıllarda beklenen diyaliz hastası yaşam süresi birkaç yılla sınırlıydı. Diyaliz hastalarına yakında hayatı sona erecek gözle bakılmaktaydı. Ancak doksanlardan bu yana önemli gelişmeler oldu. Geçmişte gazetelerde görülen “Diyaliz makinası bulunamadığından hayatını kaybetti” haberleri ortadan kaybolduğu gibi hasta yaşam süreleri de uzadı. Bugün tedavi kalitesinde gelişmiş ülkeler arasındayız, hatta ABD’den ileriyiz.
Yaşam Kalitesi de arttı. Böbrek hastalığı nedeniyle diyalize giren hastalara sunulan imkanlarda kategori atlandı. Ülkedeki sekizyüzaltmış merkezle, böbrek hastaları diledikleri yerde diyalize girme şansına sahipler. İhtiyacı olana, evde hemodiyaliz tedavisi uygulanabilmekte, merkezler diyaliz hastalarını ücretsiz servislerle evden alıp tekrar evlerine bırakmaktalar. Hasta dilediği ilde diyalize girilebiliyor. Memleket ziyareti ve tatilleri herhangi bir kısıtlama olmadan yaşanabilmekte, büyük şehirlerde diyalize giren hastaların üçte biri yazlarını tatil yöresinde veya memleketinde geçirmektedir. Diğer insanlar için sıradan olan imkanlar diyalize girenler için, yaşam kalitesi artışı anlamında.
Bu alanda yaşanan iyi yönlü gelişmeler, her yıl 12 bin yeni hastanın diyalize başladığını ve son beş yıldır bu sayının değişmeyerek sabitlendiği gerçeğini gözardı ettiremeyiz. Bu sayıyı azaltmak için erken teşhise ve koruyucu tedavilere büyük önem verilmeli. Bu amaçla özel diyaliz merkezlerinden de yararlanılabilir ancak gereken düzenlemeler halen hayata geçirilmedi. Bu yönde atılması gereken adımlar var. Diyabet, obezite gibi konularda yapılan farkındalık çalışmaları fayda sağlıyor. Bu çalışmaların artması ve yakın geleceğin salgını olan böbrek hastalığı hakkında bilgilendirme yapılması; koruyucu sağlık ve gelecekte total maliyet açısından önem taşıyor.
Hasta Sayısı
Geçen on yıllık süreçte gelişen tedavi kalitesinin hasta yaşam sürelerini uzatması ve erken teşhiste yaşanan iyileşmeler sonucu toplam hasta sayısı yüzde 250 artmıştır. Türk Nefroloji Derneği çalışmaları 2015’teki hasta sayımızın yüz bini aşacağını gösteriyor. Artan diabet ve yaşlanan nüfusa bakarak gelişmiş ülke insidansının yakalanacağını söyleyebiliriz. O gün geldiğinde 100 bin hastanın, bugünkü çözülememiş sorunlarıyla uğraşıyor olacağız. Buna hazır olmalıyız.
DİYALİZ MERKEZLERİ
Ülkemizde diyalize girenlerin yüzde 70’i özel merkezlerde tedavi görüyor. Başka branşlarda görülmeyen bu yüksek oranın nedeni, özel diyaliz merkezlerinin birer kamu kuruluşu niteliğinde hizmet vermesi, “Özel” olmalarına karşın hiçbir fark alınmadığı gibi verilen servis taşımacılığı, yemek sunumu gibi hizmetler de ücretsiz. Ancak son yıllarda diyaliz merkezleri teker teker kapanıyor. Artan ekonomik sıkıntılar nedeniyle her yıl artan sayıda merkez kapılarını kapattı. Ağırlığı son üç yılda olmak üzere beş yılda 54 özel diyaliz merkezi kapandı. Özel merkezler kapasite kullanımı açısından kamunun çok önündeler ancak buna rağmen her yıl artan maliyetleri karşılayamıyorlar.
NAKİLE DESTEK
Hasta memnuniyetini ve nakil sayısını arttırmak amacıyla bir devlet politikası olarak sürdürülüyor ancak her durumda şu andaki kadar, hatta gelecekte daha da fazla sayıda hastamız, yaşamını diyalizle sürdürmek zorunda kalacak. Peki bu hastalarımızı ne yapacağız? Yok mu farz edeceğiz? Toplum olarak bir karar vermek zorundayız. Bugün için bu aramızdan sadece binde birimizin başına gelen bir dert ancak gelecekte daha çoğumuzun derdi olabilecek bir sorun bu.
Diyalize yedi yıldır artış verilmedi. Nakil ücretinin yüzde 370 arttığı son beş yılda diyaliz bedeli sadece bir kez olmak üzere yüzde 5 arttırıldı. Diyaliz merkezleri son yıllarda ciddi tasarruflar yapıyor, Hacettepe Üniversitesi Maliyet Çalışmaları’nda son üç yıldır hep aynı maliyet rakamı çıkıyor. Bu ise bazı harcamalar kesiliyor anlamına geliyor. Ancak ekonomik sıkıntılar çalışanlara da yansıyor ve gittikçe daha az sağlık çalışanı diyalizi tercih ediyor. Bir zamanların gözde iş alanı artık tercih edilmiyor.
HENÜZ?SIKINTI?YOK
Yaşanan iyileşmeler geri dönüşümsüz değil. Halen tedavi kalitesine yansıyan bir sıkıntı yok. Şimdilik hastalara yönelik sosyal faaliyetler vb. ortadan kalktı ve bazı destek branşları sonlandırıldı. Ancak çalışmalar; ekonomik durumla tedavi kalitesindeki gelişmelerin bire bir ilintili olduğunu gösteriyor. Bu da tedavi kalitesi de düşecek demektir.
KALİTE?DÜŞER
Sonuçta diyaliz hizmetinin alıcısı böbrek hastasıdır. Eninde sonunda tasaaruf yapılabilecek yerde burasıdır. Müzdarip olunan sorunlar sebebiyle memnuniyeti en zor hasta grubundan olan böbrek hastaları, sağlık alanında yaşanan gelişmelerden memnun olan toplamın önemli birer unsuruydular, ancak artık kayıplarını izliyorlar.
Diyalizde yaşanan gelişmelerin sonuçları hastaların yaşam kalitelerini etkiler hale gelmeden önce bu gidişe dur demek gerekiyor.
İrtibat telefonumuz: 0212 337 92 23. Mail adresi:dsazak@milliyet.com.tr