Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Prof. Dr. SERTAÇ H. BAŞEREN

1955 yılında Sivas’ta doğdu. 1978’de AİTİA’dan 1983’te Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Uluslararası Hukukun değişik alanlarında eserler veren yazar son yıllarda Doğu Akdeniz konusu ile ilgilenmektedir. Halen Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde öğreti üyesidir.


Son günlerde Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin (GKRY) Kıbrıs Türk halkının haklarını ihlâl ederek Adanın deniz yetki alanlarında yürüttüğü faaliyetler, bölgede istikrarı bozacak gelişmelerin sinyallerini vermeye başladı. Daha önce Nobel Energy’nin yaptığı sondaj Türkiye-Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) kıta sahanlığı sınırlandırması andlaşmasının yapılmasına, KKTC’nin Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına ruhsatlar vermesine ve Piri Reis’in bölgede sismik araştırmalar yapmasına yol açmıştı. GKRY’nin Eni-Cogas’ın sondaj girişimleri ise Barbaros Hayrettin Paşa’nın sismik araştırmaları ile karşılık buldu.
Kıbrıs gerçeklerine uygun bir çözüm istemeyen GKRY, masada köşeye sıkıştığı için Barbaros Hayrettin Paşa araştırma gemisinin faaliyetlerini bahane ederek uzun süre sonuçsuz bıraktığı müzakerelerden çekildi. Böylece Kıbrıs uyuşmazlığını bir kez daha denize yaydı. Rum Ulusal Konseyi, esas olarak Türkiye’nin AB ilişkilerini tıkamayı öngören bir dizi tedbir belirledi.
Yunanistan-GKRY-Mısır arasında Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk halkının haklarını dikkate almayan bir işbirliği giderek artıyor. GKRY, Yunanistan ve Mısır Dışişleri Bakanları 29 Ekim 2014’de Lefkoşe’de üçlü bir toplantı gerçekleştirdiler. Toplantı sonucunda yayımlanan ortak bildiride Türkiye’yi Kıbrıs Adasının deniz alanlarında yaptığı sismik araştırmayı kesmeye davet ettiler. 8 Ekim 2014’de ise üç devletin devlet başkanları Kahire’de toplanacaklar.
Çok uzun süreden beri GKRY’nin Yunanistan ile Yunanistan’ın ise başta Meis Adası olmak üzere bölgedeki diğer adalarına tam etki tanınarak Mısır ile bir kıta sahanlığı/münhasır ekonomik bölge (MEB) sınırlandırma anlaşması yapmak istediğini biliyoruz. Yunanistan’ın geçmişte GKRY’nin önerdiği sınırlandırma andlaşmasını, yaratacağı tepkinin sağlayacağı faydayı geçeceği düşüncesiyle reddettiği söylenebilir. Yunanistan’ın Meis’i esas alarak Mısır ile yapacağı sınırlandırma andlaşmasına gelince bunun cazibesi yüksektir. Eğer Yunanistan Mısır ile böyle bir andlaşma yapar ise GKRY’nin eski tekliflerini kabul ederek onunla da bir sınırlandırma andlaşması yapma ihtimali artar.

Eskiye dönüş olur
Yunanistan 8 Ekim 2014’te Kahire’de yapılacak toplantıda Mısır ile Meis’i esas alarak bir sınırlandırma anlaşması yapar mı? Bu sorunun rasyonel cevabı ‘evet’ olamaz. Bu değerlendirmeyi açıklamak için biraz gerilere gitmek gerekir. Yunanistan bir dönem ulusal menfaatlerini gerçekleştirmek için Türkiye’yi çevreleme politikası izlemiş içeride de PKK’ya ciddi ölçüde destek vermiştir. Buna karşılık Türkiye’ye karşı güttüğü politik hedeflerine ulaşamamış, beklediği sonuçlar bir türlü gerçekleşmemiştir. Öcalan’ın yakalanması, Türkiye’nin üye adaylığının önün açılması Yunanistan’ın ise terörizme verdiği desteğin unutulması sanki bir uzlaşı noktası olmuştur. Bu uzlaşı noktası, Yunanistan’ın lehine sonuçlar doğurmuş, Ege sorunları ile Kıbrıs sorunu Türkiye’nin üyelik süreci ile ilişkilendirilmiş, Yunanistan (ve üyeliğinin gerçekleşmesinden sonra GKRY) üyelik sürecinin her aşamasında Türkiye’ye üye olmak istiyorsan şunu da yap bunu da yap deme fırsatını bulmuştur. Şimdi Yunanistan’ın Mısır ile Meis’i esas alarak bir deniz yetki alanları sınırlandırması anlaşması yapması, bir anlamda eski yıllara dönülmesi anlamına gelebilir. Türkiye böyle bir anlaşmayı hiçbir zaman tanımaz. Bu anlaşmanın Ege sorunlarının çözümüne de bir katkısı olmaz. Doğu Akdeniz Yunanistan’ın yaralanamayacağı bir kör düğüm haline dönüşür. Ege’de çözüm umutları solar. Şunu kesinlikle söylemek mümkündür: Yunanistan’ın Meis Adasına tam etki tanıyarak Mısır ile bir deniz yetki alanları sınırlandırması yapması hukuka aykırı olduğu kadar bugünkü siyasi menfaatlerine de aykırıdır. Bununla beraber, Yunanistan her zaman doğru karar vereceğini öngören bir kural yoktur.

Türkiye ne yapmalı?
Yunanistan Mısır ile Meis’i ve diğer adalarını esas alan bir sınırlandırma andlaşması yapar ve buna bir de GKRY Yunanistan sınırlandırma andlaşması eşlik ederse Türkiye ne yapar? Uluslararası Hukuka aykırı olacak bu anlaşmaları derhal protesto ederek kendisine karşı ileri sürülmesini engeller ve ihlal edilen haklarını korur. Uluslararası hukuk açısından Türkiye’nin öncelikle yapması gereken budur.
GKRY, görüşmelerden çekilerek Türk tarafı ile diyalog yolunu kapatmış, AB üyesi olarak sağladığı avantajla Kıbrıs uyuşmazlığında sonuç almak imkânını sınırlandırmıştır. GKRY, adada ikili tanıma istemediğine göre muhtemelen görüşme masasına geri dönecek, geri dönerken de tavizler kopartmaya çalışacaktır. KKTC açısından bakıldığında ise iki seçenek belirmektedir ya GKRY’nin masaya dönmesini bekleyecek ya da KKTC’nin Türkiye dışındaki devletler tarafından da tanınması için çaba sarf etmeye başlayacaktır. KKTC’nin bu ikinci seçeneği tercih etmesi halinde hem KKTC’nin hem de Türkiye’nin kıta sahanlığı sınırlandırmasına ilişkin bir başka seçeneği de bir an evvel değerlendirmeye almaları gerekecektir.